Yunanistan, Enez ilçesinden Selanik’e kadar zeytin ağaçlarıyla kaplı iken, Edirne ve ilçelerinde her yerin çam ağaçlarıyla dolu olduğunu okudum. Sebebini öğrenince sizler de benim gibi şok olacaksınız.

1951-1952 yıllarında İspanya hükümet yetkilileri, Türkiye’den çok yüksek tonajda odun kömürü satın almak istediklerini ancak bununla birlikte bir de özel talepleri olduğunu iletirler. Talep edilen odun kömürünün herhangi bir ağaçtan değil; İskenderun’dan Saroz körfezine kadar, Akdeniz ve Ege sahillerinde doğada kendiliğinden yetişen DELİCE ağacından elde edilmesi gerektiğini bildirirler.

Aşılanmamış zeytin ağacına “DELİCE” deniyor.

Delice zeytin aşılı değil, zeytini yenmez ama meyvelerinden zeytinyağı çıkarılır. Yenirse de salamura olarak ve taş kırma olarak yenebilir. Delice aşısı pek sapma yapmıyor ve en az 200 yıl ürün veriyor. Deliceden elde edilen zeytinyağı, en kaliteli yağdır fakat verimi düşük ve toplaması zor. Delice çok çabuk yetişmiyor ve aşılanabilmesi için en az 10-15 yıl geçmesi gerekiyor.

Dönemin hükümet yetkilileri, hiç araştırmadan ilerisini gerisini hesap etmeden, çölde su bulmuş bedevi misali, hemen apar topar istenilen ürünü tedarik etmek maksadıyla delice ağaçlarını keserek kömür haline getiriyorlar.

O kadar yoğun bir ihracat yapılıyor ki; limanların üzerinde gemi yüklemeleri esnasında, kara bulutlarla kaplanacak kadar, göz gözü görmeyecek kadar toz bulutları oluşuyor. Talep edilen bölgelerden, hiç acımadan sayısız miktarda delice ağaçları kesiliyor ve kömür haline getirilerek, “ihracat yaptık” pozları veriliyor.

Yapılan bu ihracat, dönemin Ankara ABD ticaret ataşesinin dikkatini çeker ve Dışişleri Bakanlığı’na, ihraç edilen kömürlerin İspanya’da nasıl değerlendirildiğini sorar. Verilen cevapta “Nerede nasıl kullanıldığının değil, ne kazandığımızın önemi var” denilerek, konuyu araştırmaya dahi gerek duymazlar.

Bunun üzerine ABD ticaret ataşesi, konuyu kendisi araştırır ve kömürün otoyollarda dolgu malzemesi olarak kullanıldığı bilgisine ulaşır. Bu bilgiyi mantıklı bulmayan ateşe, Amerikalı mühendislerden bu konuyla ilgili daha detaylı bilgi ister.

Gelen bilgi; delice ağacının, zeytin ağaçlarının aşılanması için en uygun ağaç olduğu yönündedir. Dolayısıyla İspanyol Hükümetinin, yollara dolgu malzemesi olarak kullanmak için aldığı söylenen delice ağaçları kömürünü aslında bizdeki ağaçları yok etmek için aldığı, her şeyin düzmece bir oyun olduğu ortaya çıkar.

Günümüzde İspanya, zeytin ağacı başına 40 kg verim alırken biz hala 10 kg ürün alıyoruz ve ayrıca İspanya, dünyanın en büyük zeytinyağı ihracatçısıdır.

Yüzlerce yıl yaşayan, doğada kendiliğinden yetişmiş olan zeytin ağaçları, ülkemizde basit bir yöntemle hem de kendi elimizle ciddi bir erozyona uğradı. Günü kurtarmak uğruna, dostlar alışverişte görsün mantığı ile hiç araştırmadan kesilen delice ağaçları sayesinde, o dönemden sonra ülke insanı margarin ile tanıştırılmış oldu.

Hükümet yetkilileri; bilerek ya da bilmeden yaptığı hatalar neticesinde yerli tohumdan ithal tohuma, delice ağacından çam ağacına geçerek topluma zeytinyağını bıraktırarak halkımıza margarin yedirmeye başlamışlardır.

Ege ve Akdeniz bölgelerindeki milyonlarca zeytin ağacımız kökünden sökülerek, gemilerle Avrupa'ya götürüldü. ABD bize bu ağaçların yerine milyonlarca kavak ve çam fidanı verdi. Kavak ağacı memlekette alerjik hastalıkları başlattı. Çam ağacı; oksijenden başka hiç bir işe yaramayan, yağlı çıra gibi bir ağaç türüydü ve ülkemizin dağına bayırına her yere dikilmişti. Çam ağaçları yanmaya başladığında, kozalakları yangın topu gibi onlarca metre uzağa fırlıyor ve diğer ağaçların da tutuşmasına vesile oluyordu.

Eğer o günlerde çam ağaçlarının yerine zeytin, ceviz, badem, incir, sakız ağacı dikilseydi, hem bu ağaçlar kolay kolay yanmaz, hem de köylülerimize doyurucu bir gelir kapısı olurdu.

Günümüzde bile hala her yıl ağaç bayramı adıyla çam fidanları dikilmeye devam ediliyor.