İçerisinde türbe, mescit, hamam, medrese bulunan Akşehir’deki Seyyit Mahmut Hayran külliyesinde zamanında bir havuzun da bulunduğu ortaya çıkarıldı.

Selçuklu devri, gerekse beylikler devrine ait (su mimarisi) adı altında toplayabileceğimiz köprüler, bentler, su kemerleri, su hazneleri, su yolları, çeşmeler, şadırvanlar, sebiller ve havuzlara ait çeşitli misaller vardır.

 Bunlardan biri de Konya'nın Akşehir ilçesinde Seyyit Mahmut Hayran zaviyesinden kaldığı tahmin edilen havuz’un parçalarıdır.

Bu çeşit havuzlar geometrik çizimle plânlanmıştır. Eski Türk mimarlarının geometriyi çok iyi bildikleri, portallerde (tak kapılarda) ve pencerelerde, kubbelerde ve tonozlarda, kornişlerde, silmelerde, sütun başlıklarında, konsol ve minare şerefelerinde gördüğümüz, girift şekilli stalâktitli örgülerden kolayca anlaşılabilir. Gönye ve pergeli çok iyi kullanan Türk mimarları, bunların yardımıyla vücuda getirdikleri satıh ve hacimlerde hemen her zaman çok değişik tesirler elde etmişlerdir.

Akşehir'de, halen yıkılmış, izleri bile kaybolmuş bulunan, Seyyid Mahmut Hayran zaviyesi havuzunun aşağı yukarı XIV. yüzyılda yapıldığını kabul edebiliriz. Bu havuz boz renkli mermerden işlenmiştir. Bugün sadece kırık üç parçası meydandadır. Dıştan dışa 196 cm. içten içe 160 cm. ebadında ve 54 cm. yüksekliğindedir. Dıştan on iki köşeli içten ise altı köşelidir. Dıştan her iki yüz tek parça olarak işlenmiş olup, havuzu teşkil eden altı parçanın üst kenarlarından demir kenetlerle birbirine bağlanmış bulunduğu mevcut izlerden anlaşılmaktadır. (Havuz taşlarından birinin üzerine de 3,5 cm. çapında, fazla suyu akıtacak bir kanal oyulmuş ise de bunun orijinal olup olmadığı belli değildir.) Altıgenin her yüzü içine işlenmiş iki tarafında yarım silindir şeklinde birer küçük niş olan ters stalâktit dilimleri ile bu havuza görünüş verilmiştir.

Mevcut parçalardan istifade edilerek tamamlanabilecek bu tarih ve sanat değeri olan hatıranın uygun bir yere monte edilmesi gereklidir.

Bütün bu örnekler basit geometri esasları üzerine kurulan mimarî tezyinatın, Türk sanatkârı elinde ne kadar değişik kullanılma yerleri ve şekilleri bulduğunu, neticede ne kadar enteresan tesirlerin elde edildiğini göstermesi bakımından çok önemlidir

Alıntı: Y. Müh. Mimar YILMAZ ÖNGE’nin bir yazısından alıntı yapılarak düzenlenmiştir.