Büyük güçler ve onların şimdiki en azılısı, imparatorluğumuzu yıktıktan sonra; bir daha dirilmememiz için; Anadolu’yu da dilim-dilim parçalayıp kuduz düşmanlarımıza peşkeş çekmek üzere, Sevr diye bir tuzak planı hazırlamıştı.
Anadolu ihtilali ile şanlı bayrağımızı ayağa kaldırıp yücelten Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşları, Anadolu Türklüğünü uyandırarak; KURTULUŞ SAVAŞINI kazandılar. Dünya azgınları ile himayemiz altında semirip bize karşı düşmanlarla anlaşan iç soysuzların kötü planlarını da bozdular.
LOZAN anlaşması bugünkü sınırlarımızı çizen bir başarı oldu. Ne yazık ki, bazı güçler Lozan sınırlarımızı bir türlü kabul edemedi; hazmedemedi ve Lozan’ı imzalamadılar.
Kuzey Irak’ta meydana getirilen fiili durum; Sevr ihanetinin bir ayağı idi. O fiili durumun oluşmasına yardım eden, şimdi yönetimde bulunmasalar veya öbür dünyaya göçmüş de olsalar da; büyük vebal altındadır. Zaten o kişinin bazı konuşmaları, böyle bir fiili durumu ve Sevr’e göre kurulmak istenen ayrı bir devleti veya devletçikleri arzuladığını belli ediyordu.
Dünya’yı ve özellikle Orta Doğuyu, istedikleri gibi birbirine çatışan küçük parçalara bölmek isteyenler; o kadar güçlüydüler ve bizi o kadar saf sanıyorlardı ki; her emir ve isteklerine boyun eğeceğimizi bekliyorlardı. Zararımıza olacağı ve içimizde yarattıkları terörü himaye edip açık-açık azdıracağı belli olan o fiili durumu; bizim Irak merkezi yönetimiyle savaşarak meydana getirmemizi istediler. Yüce Meclisimiz öyle bir yanlışı kabul etmeyip tezkereyi reddedince; kızdılar köpürdüler. Emirleriyle, kendimize zarar verecek bir işi yapmamış olmamızı hazmedemediler. İntikam duyguları hiç geçmiyor.
Onlar tarafından da kandırılarak, bize kurulan kötü tuzağın iki baş artistine kırmızı pasaportlar vererek; o tuzağa yardımcı olan ve ülkemize büyük zararlar veren başımızdaki kişinin; onların tuzağına katılması bile kızgınlıklarını yatıştırmamıştı. 12 Eylül darbesini yapanlar, onun kurduğu partinin iktidara gelebilmesi için; en güçlü iki partinin seçimlere girmesini yasakladılar. Darbeden önce biri iktidar, diğeri ana muhalefet olan bu iki parti seçime katılsa; darbenin himaye ettiği parti iktidara gelemeyecekti. Kuzey Iraktaki oluşumun gelişmesine yardım da edemeyecekti. Talimatın Irak’ı bölen büyük güçten geldiği her bakımdan apaçık belliydi.
Gerçi büyük güç, ne olursa olsun bu tuzağı tamamlayacaktı. Ama yönetenlerin dikkatsizliği ve Esed’in zalimliği, o zararlı tuzağın ikinci ayağını tamamlayabilmelerini kolaylaştırdı. Kuzey Irak problemi, tüm tehlikeleriyle Suriye’nin kuzeyine de yayıldı. Artık ne yaparsak yapalım, Sevr tuzağını kuranlar, Kuzey Suriye’de bize zarar veren ve tehdit yaratan oldu-bittiden vazgeçmeyeceklerdir. Macera ararken başımızdaki belayı ikiye katladık.
Terörü tümüyle bitirme işini savsaklamak, bir hata idi. Bu konuda adımlar atmak için azgın ve güçlü devletlerin onayını beklemek, kesin ve sonuç alıcı hamleler yapmamak, yanlıştı.
Askerlerimizi o sınıra yığarak teyakkuz durumuna geçmişiz. Ne yaparsak yapalım, şer güçler orada bizi tehdit eden ve terörü büyütecek olan tuzaklarından vazgeçmeyeceklerdir.
Sevr heveslilerinin ülkemizi bölmesini ve bizi perişan etmesini önlemek için birinci şart; komşularımızla iyi geçinmekti. Zor da olsa bunu başarmamız şart idi. Fırsatları kaçırdık.
Savaş çıkararak bir sonuç alır mıyız? Bence zararımız daha da büyür. Dev güçler Ermeni isteklerini gerçekleştirmek için, bizim zor durumda kalmamızı sağlamaya uğraşırlar. Kaçınılamaz bile olsa savaş felakettir. Öyle bir duruma hazır olmak için; terörün tamamen bitirilmiş olması gerekir; şarttır da!
nazifkurucu@hotmail.com www.nazifkurucu.com.tr