Devlet ve kamu kaynaklarıyla paralarının nerelere harcandığını; iç edildiyse kimler tarafından çalındığını denetleyen bağımsız ve uzman bir kuruma, her devletin ihtiyacı vardır. Devleti veya üst makamları ele geçiren sorumsuz bazıları, hiç hesap vermek istemiyorsa; halk adına bunları inceleyecek ve sorumluları bulacak bağımsız bir kurumun bulunmasını kabullenmek istemeyebilirler. Böyle kurumları tümüyle kapatamasalar bile; onu kendi emirleri ve güdümlerine sokmaya çalışabilirler. Böyle bir eğilim ülkemizi ve halkımızı iflasa götürebilir.
*Böyle bağımsız bir inceleme kurumu, devlet makamlarını ele geçirenler ve usulsüz olarak devlet kaynaklarını tüketenler tarafından kontrol edilirse... *Atamalar, bağımsız kurumun kendisi tarafından yapılmayıp; hesap verecek olanlar tarafından yapılırsa... * Öyle gizli amaçlar taşıyan güçlülerin kontrolü altında bir oyuncağa dönüştürülürse... Halkın paralarını aşırmak ve har vurup harman savurmak; yönetimi ele geçirenlere serbest olacak demektir Bizde bu incelemeleri ve T.B.M. Meclisine rapor verme görevini, yapan kurum SAYIŞTAY'dır. Bazı sınıf arkadaşlarım Mülkiye'nin Mali Şube'sinden mezun olduktan sonra; sıkı bir imtihandan geçip; Sayıştay denetçisi değil de, ancak denetçi muavini olabildiler. Orada uzun stajlardan ve yeni imtihanlardan sonra denetçiliğe yükseldiler. Epeyce çalıştıktan sonra, Sayıştay üyeliğine yükselenler de oldu. Bu kurum politik makamların kontrolünden azade olduğu için, hesapları kontrol edip Yüce Meclise raporlar verebiliyordu. Yöneticilerin kontrolüne ve güdümüne girerse... Üyeleri onlar tarafından atanırsa... doğru incelemeler yapamaz. Usulsüz harcanan kaynakları rapor etmesi, önlenmiş olur. Doğru sonuçlara ulaşılamaz! O yöneticilerin açıkları, suistimalleri ve aşırmaları varsa; onların emirlerinde olacağı için; gerçekleri Yüce Meclise bildiremez. Kamu malları üst üste satılır. Kamu paraları ve kaynakları politik emellere ve kişisel gösteriş ve savurganlıklara gider. Halk olarak mağdur duruma düşeriz; ülke olarak ise çok borçlanırız ve iflas ederiz. Dış borçlar ve cari açıklar, baş edilemeyecek hale gelir. Başka güçlerin ipotekleri altına gireriz.
İktidarı seçim kazanarak ele geçirenlerin, halka vaad ettikleri iyi ve pozitif gelişmeleri sağlamak, görevleridir. O görevleri yaparken; kurumları kendi kontrol ve emirleri altına almaya hakları yoktur. Seçim kazanmak; olumlu kurumları dejenere edip, kendilerini bunaltan iyi kuralları silme hakkını hiç kimseye veremez. Bugün Ahmet kazanır, yarın başkası alır seçimi. Her biri devlet yapısını ve olumlu kurumlarını kendi tekelinde ve emrinde tutmaya kalkarsa; devletimiz çöker. Halkımız perişan olur.
Seçime giren herkes, devletimizin yapısını ve Anayasamızın değiştirilemez maddelerini bilerek o yüce görevlere talip olmuş demektir. Bu yapıları değiştirerek, adı konmamış bir dikta rejimine kimse heves edemez. Etmemelidir.
*Bugünlerde Sayıştay'ın lağvedileceği veya *Sayıştay'a yapılacak atamaların, politik kadroların yetkisine verileceği... *Hatta raporlarını yüce meclise değil de; politik makamlara vereceğine dair; medyamızda ve basınımızda haberler dolaşıyormuş. Böyle bir şeyin yapılacağını veya düşünülmüş olabileceğini; hiçbirimiz kabullenemeyiz. Aksi takdirde dedikodular ayyuka çıkar. Vatandaşlarda yöneticilere karşı güven kalmaz. Gerçek demokrasi ile yönetilen ülkelerde devlet başkanını ve en yüksek makamdakileri bile, yargılayabilen ve mahkum edebilen kurumlar vardır. Hiçbir demokratik ülkede o kurumları yok etmek ve emir altına almak; akla ve hayale dahi gelmiyor!