Ebülhayr Rumi tarafından 1480 yıllarında derlenen ve kitap haline getirilen Saltukname’de Sarı Saltuk’un Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Bey’e verdiği nasihat altı yerde verilmiştir.  Temelde aynı olan bu öğüt çeşitli yörelerdeki halk ağzından derlendiği için akılda kalan kısmı yazılmıştır. Bazen kaynak kişiler tarafından küçük ilaveler yapılmıştır. Ancak bu kadar değişik yörelerde bu nasihatin bilinmesi gerçek olma ihtimalini artırmaktadır.

İlk nasihat Saltukname cilt 2 sayfa 186’da yer almaktadır. Tahminen Amasya civarında derlenmiştir. Bilgili bir kişiden alındığı belli olan bu nasihat kitaptakilerin en uzunudur. İşte o sayfalardaki Nasihat:

“Ya Osman! Hak Te’ala  sana ve senun neslüne  padişahlık  ruzi idiserdür. Amma sana ve neslüne vasiyetüm bu olsun ki  emrünüzde adl ve dâd idün ve sahavet ve hasenat gösterûn. Hakk-ı sariha  tâbi olun. Halkı hoş dutun. Mazlumların hakkın zâlimlerden alıvirun. Gönül hâtır gözlemen. Ehl-i bid’at ve rüşvet yiyeni  katl eylen.  Zinhar yüz virmen ve sancak beğlerin ve kadıların her zaman teftiş idüp memleket gözedün.  Na-meşru işlerine vakıf ve kâşif olup tahdid idün. A’vana ve müfside yüz virmen.  Ve kafire maslahat-güzar eyleyüp Müslüman üstine hâvale eylemen. Dinimüzde yoktur.  Tâ ki raiyyet sizden hoş dil olup hayır duada  olasız ve yetimleri ve fukarayı sadaka ile sevindürün.  Fakirlerin bed-du’asından sakınasız  kim ömr kısalığı ve devlet noksanlığı anlarun /gözü yaşıyla ahından yitişür.

İkinci nasihat ise Saltukname cilt:3 sayfa 278’dir. Konya civarında halk ağzından alındığı tahmin edilen bu nasihat şöyledir:

 “Oğul Osman, gayret eyle, il mülk ideni gör, devlet ve saadet senündür. Ve neslini gindür, gaza ve cihâd artur. Sulh itme kafirlerle meğer sana mülklerin teslim ideler.”

Nasihatin üçüncüsü ise Saltukname Cilt 3 sayfa 273’da yer almaktadır. Kitaptaki bilgilere göre Sinop civarında Ebülhayr Rumi tarafından derlendiği belli olmaktadır. Bu öğüt Hanifi mezhebinden olan bir kişiden alınmıştır: işte o nasihat:

 “Oğlum Osman, senden dilerim ki benüm nasihatlerümi tutasın, adlı ve dâd idesin, ve dahi halkı hoş tutun zinhar haram yimen, biregü hakkına el sunman, na-hak yire kan itmen. Gazayı elden zinhar koman. Mal ve mülke mağrur olman. Zalime ve müfside yüz virmen, ulema ve sulehayı sevün, rağbet idün ve şeraite boyun tutun, ilmü ibadete şürü eylen. Rafıziye ve hariciye ve münafika rahm itmen, öldürün/oda urun. Ve bu hanifi mezhebin daim gözet ki cemi mezhebün akdem ve akvası ve pakidür.”

Saltukname cilt 3 sayfa 256’da yer alan dördüncü nasihatte yazının gelişine göre Bursa’dan derlenmiştir. İşte bu sayfadaki nasihat:

 “Oğul Osman! Sultan seni ister,  heman vargıl yetişgil devlet sana ve senün neslüne yüz tutti, Yalan söylemen, adl idün, ra’iyyeti ve hoş dutun haramdan sakunup, hakk-ı abiden ırağ olun. Kimesneden ah alup bed-du’a ittürmen.”

Salukname Cilt: 3 sayfa 241’de yer alan beşinci nasihat ise  en kısa olanıdır. Sinop’a yakın bir yerde derlenmiştir. İşte en kısa nasihat:

 “Adl idün, zülmi terk eylen, halkı eyi dutun. Harâm yimen, zulm itmen.”

Saltukname Cilt 3 sayfa 225’de yer alan altıncı nasihat Amasya taraflarında halk söylentilerinden alınmıştır: işte o nasihat:

 “Yürü feth ve zafer senündür. Zinhar dinünüz babında azmân, yaramazlık eylemen ki Hak Te’ala azgun kulin sevmez. Anın üstine bir kulın dahı musallat ider, helak ittirür, gafil olma ve hem emr-i şer tutun, adl idün, zulm itmen, ihsan eylen, şerden kaçun, eyi sözi tutun, haram yimen.”

Halk ağzında parça parça söylenen ve bu şekilde yazıya geçirilen bu nasihat bugünkü dille bir bütün halinde şu şekilde yazılabilir:

 “Ya oğul Osman! Allah sana ve senin nesline padişahlık nasip etmiştir.  Yürü fetih ve zafer senindir. Hemen var yetiş. Gayret eyle. Büyüklük, mutluluk ve devlet senin neslinindir. Amma sana ve nesline verdiğim nasihatleri tutasınız. Emirlerinizde adalet ve doğruluktan ayrılmayın. Cömertlik ve iyilik gösterin. Hakkın yolundan çıkmayın. İdarenizde olan bütün halkı hoş tutun. Mazlumların hakkın zalimlerden alınız. Zalimlere ve bozgunculara yüz vermeyin. Gönül hatır gözetlemeyin. Dinden çıkanları ve rüşvet yiyenleri yaşatmayınız, Kesinlikle haram yemeyiniz. Başkalarının hakkına el sürmeyiniz. Haksız yere kan dökmeyiniz, zülüm etmeyiniz. Kimseden ah alıp beddua ettirmeyin, Gaza ve  cihadı kesinlikle elden bırakmayın. Mülklerini sana teslim edinceye kadar kâfirlerle barış yapmayınız. Kâfirleri iş bilir kabul edip Müslümanlar üzerine göndermeyiniz. Dinimizde yeri yoktur. Dinimize göre azıp yaramazlık eylemeyin, Hak Teala azgın kulunu sevmez, onun üzerine bir kulunu bela olarak gönderir, helak ettirir. Kadıları ve sancak beylerini her zaman teftiş ettirip memleketi gözetleyin. Meşru olmayan işleri bulan ve öğrenenleri sınırlayın. Zorbalara ve bozgunculara yüz vermeyin. Alimleri ve iyi insanları sevin, onlara rağbet edin, kanunlara uyun, ilim yapıp ibadetle Allah’a şükreyleyin. Böylece yönettiğiniz halk sizden hoşnut olup hayır duada bulunsun. Yetimleri ve fakirleri sadaka ile sevindirin. Fakirlerin bedduasından sakının, onların gözyaşı ile yaptığı beddua ömür kısalığına ve devlet noksanlığına neden olur.”