Tahminim Erol Demiröz’ü pek çoğunuz sinema ve tiyatrodan tanıyacaksınız. Uzun yıllar ömrünü sanata adayan Erol Demiröz geçtiğimiz günlerde Akşehir’deydi. Sessiz sedasız bir ziyaretti bu. Aslında tanışmamız da daha önceki aylarda yaptığım, Akşehir eğitim camiasına uzun süre katkı sağlamış Arap Muallim olarak anılan Ahmet Rıfkı Dener üzerine yazdığımız bir röportaja dayanmakta. O dönemlerde gazetemizi ve yazılarımı sıkı sıkıya takip eden, Ankara’nın önemli iş adamlarından olan Feyzi Dener telefonla arayarak röportaj sonrası tebrik etmiş,  Arap Muallimin dedesi olduğunu anlatmıştı. Konu o dönemlerde Erol Demiröz’e gelmişti. Feyzi ağabey, “Erol Demiröz’ü tanır mısın?” deyince, “Ağabey şaka mı yapıyorsun, usta sanatçı nasıl bilmem” demiştim. Konu kısa sürdü. Bir akşamüstü sevgili ağabeyim, telefonla arayarak; Erol Demiröz’ün Akşehir’de olduğunu, ben ve gazetemiz internet editörü Coşkun Uzmen ile görüşmekten memnun olacağını söyledi.

Usta sanatçı karşımızdaydı işte. Vakur bir gülümseme ile hoş geldiniz dedi. İçilen çayların ardından sıkı bir muhabbet başladı Akşehir üzerine. Akşehir tarihi de ilgi alanıma girdiği için geleceğe not bırakmak adına Nasreddin Hoca ile ilgili görüşlerini de sordum kendilerine.

KAHRAMAN BİR DEDENİN TORUNU

“Ben özbeöz Akşehirliyim” diye başladı sözlerine. “Salih Dedem; çeşitli savaşlara katıldıktan sonra Çanakkale’de şehit olmuş. Babam Mehmet ise Akşehir’in tanınmış ailelerinden olan Karakaşlardan. Babam subaydı, annem Diyarbakırlı. Ben de Diyarbakır’da doğdum. Yıllar önce Akşehir’e geldim. Akşehir’de tiyatrolarda oynadım. Akşehir ile ilgili aklımda kalan en güzel anım, Akşehirlilerin misafirperverlikleridir. Tiyatro bitiminde Akşehirliler tiyatro ekibimizi, Şifa Hamamı’na götürdüler. Bize hamam içinde tıka basa bir yemek ziyafeti vermişlerdi…”

Usta oyuncu ile sohbetimiz çok koyulaşmıştı. Bir taraftan Coşkun Ağabey bir taraftan ben tiyatro ve sinema ile nasıl tanıştığını merak ediyor, sorular soruyorduk. Film setlerinden unutamadığı olayları o günlere giderek anlattı.

AKŞEHİR VE AKŞEHİRLİLER NASREDDİN HOCA’NIN DEĞERİNİ BİLMELİ

Sohbet devam ederken, tarihe de not düşmek adına Nasreddin Hoca ile ilgili düşüncelerini de sordum. Benim için belki de en önemli andı. Yıllar sonra, belki de araştırmacılar, ünlülerin Nasreddin Hoca ile ilgili anılarını toplamak için uğraşırlarsa bu kayda yer vereceklerini bilmek fikri, inanılmaz bir heyecan veriyordu. Ve usta sanatçı, Nasreddin Hoca ile ilgili şunları söyledi:

“Bir deyim vardır; kıssadan hisse çıkarmak diye, biz onu pek iyi beceremiyoruz. Nasreddin Hoca’yı iyi anlayan iyi okuyan bir kişi, her hikayesinden her öyküsünden kıssadan hisse çıkarır, ama hisseyi kapan insan da adam olmaya başlar. Nasreddin Hoca bence çok büyük bir adamdı. Nasreddin Hoca’nın öykülerini Osman Bölükbaşı çok kullanırdı. Bölükbaşı mitinglerinde 7 saate yakın konuşurdu. Nasreddin Hoca fıkrası, öyküsü anlatmadan tek satır geçmezdi. Nasreddin Hoca’nın büyüklüğünü, Akşehir değil, Türkiye değil, dünyanın bilmesi öğrenmesi lazım. Nur içinde yatsın.”

 ESERLERİMİZDEN VE PLANLARIMIZDAN BAHSEDİNCE USTANIN GÖZLERİ DOLUYOR

Konuşmamızda, Akşehir ve Akşehir’e dair planlarımızdan konuşurken, geçtiğimiz yıl Mehmet Koç ile birlikte kaleme aldığımız “Dünden Bugüne Yahsiyan” adlı kitaptan söz ettim. Kendisi için imzaladığım kitabımızı heyecanla takdim ettim. Teşekkür etti. Neden yazdığımızı, köy halklarını, öğrencilere verdiğimiz önemi anlattım. Ustanın gözleri dolmuştu. “Afferim be” dedi, “Memlekete siz gibi insanlar çok lazım.”

Yeni kitap projemizden de bahsettik. Zaman çabuk geçmişti, kalkma vaktiydi. Bir dahaki Akşehir ziyaretinde mutlaka arama sözü alarak ayrıldık yanından.

Ayrılırken, “Evlat” dedi, “Sizin köyde çıplak ayakla toprağa da basar mıyız…”