SAİT BİLGİÇ VE MİLLİYETÇİLER DERNEĞİ

Ben ilkokula başlamadan babam Yalvaçta mahkeme katibi idi. Akşehir'deki adalet encümeni oraya atamış. Yalvaç ve Karaağacın ağır ceza davaları Akşehir'de görülüyormuş. Annem, babam, biz üç kardeş ve nenem(Annemin annesi) külüstür kamyonun şoför mahalline sığışmışız. En küçük kardeşim tekin ayaklarımızın yanına yuvarlanmış. Annem benzin kokusuna dayanamamış sürekli onun üstüne kusuyor. Ortancamız Oğuz'un donu düşmüş, her yeri ortada. Öyle hatırlıyorum. Akşehir babama pahalı gelmiş. Aylığı yetmediği için oraya bağlı olan Yalvaç veya Ş.Karaağaç, mahkemelerinden birine atanmasını istedİ.İlk okula Karaağaçta başladım. Kirada oturduğumuz ev annemin amcasının oğlununmuş. Annemin baba annesi, Ş.Karaağaçlı HOCALAR sülalesindenmiş.  Her evin kuyusu var. Karşımızda oturan ve eşi muallim olan ONGAN(talihli) GELİN'in kuyusu; dibine kadar bir metre çapında kiremitten geniş boruyla kaplı ve suyu çok temiz. Bizim kuyunun duvarları taşla örtülmüş; ona rağmen topraklara da dokunan bakraçtaki suyu bulanık!

Sülalenin en büyüğü, Müftü Hacı Sadullah Efendi arada bizi de davet ediyor... Ş. Karaağacın ve özellikle Müftü efendinin, davetleri çok ünlüydü. Sofranın altına konulan geniş ve sağlam bezi, diz çökerek oturan büyükler kucaklarına doğru çekiyorlar; biz de onları taklit ediyoruz. Ortaya konup kapışılan yemekler cennetten çıkma gibiydi. Ş.Karaağaçlıların ekmekleri yufkalardı. Hısımı olmakla sevindiğimiz Müftü efendinin üç oğlu vardı. SAİT-SADETTİN  ve SÜREYYA... Ben ilkokul birinci sınıftayken; beşte olan Süreyya, İstanbul'da denize girmiş; "Boğuldu" haberi, sülaleyi ağlattı.

 ***

Parasız yatılı sınavıyla, orta ve liseyi Denizli'de okumuştum. Diplomam mükemmeldi; o zaman yalnız İstanbul'da bulunan İTÜ'ye, babam diplomamın tasdikli suretini gönderdi. "Kaydımın yapıldığı; burslu olabilmek için ise; üçüncü sınıfa geçmek gerektiği" yanıtı geldi. Bunun üzerine beni, Ankara'da memur olan küçük dayımın yanına gönderdiler.  Dayım tüm akraba ve hemşerileri ziyaret edip beni de götürüyordu. Sait Bilgiç'i de,öylece tanıdım. Mülkiye giriş sınavını birincilikle kazanmıştım. Sait ağabeyin Milliyetçiler Derneğini kurup, tüm Türkiye'ye yaydığı dönemdi. Milliyetçiler derneği, tasarrufu, ülke çapındaki kardeşliği savunuyordu; Güneydoğu illerinde de tutuluyordu. O güçlenme Demokrat Parti iktidarını rahatsız etti. Parti haline gelip, seçimde iktidarı alacağından korkuyorlardı. Oysa, Sait Bilgiç de Demokrat parti milletvekili idi. İktidar derneğin kapatılması için dava açtı. Anafartalar Adliyesinin en geniş anfili Ağır Ceza salonunda görülen davaya; on binlerce vatandaş izlemeye geldi. Anafartalar caddesi tümüyle doluydu; artan kalabalık, Denizciler Caddesinde haber bekliyordu. Sulh Ceza Hakiminin önündeki telefon sıkça çalıyor ve yargıç, arayanlarla konuşuyordu. Durum, yetkililerin hakimden; "Deneği kapatmasını istedikleri" şeklinde yorumlandı. Sonunda temyiz edilemeyecek çok küçük bir para cezası verilerek dernek kapatıldı.

Sait ağabeyle aynı mecliste olmamıza, yaşım izin vermezdi. Sadettin Bilgiç ile ise, aynı mecliste karşıt partilerde milletvekilliği yaptık. Küçük Esat'taki evinde hemşerilere davet verir, beni de çağırırdı.

{ "vars": { "account": "G-5Z2CE4T8R8" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }