Çoğu zaman sebepsiz gibi görünür. Bazen bir kalabalıkta, bazen gecenin sessizliğinde, bazen de hiçbir neden yokken gelir bulur insanı. İnsanın kendi korkularıyla birleştiğinde de daha güçlü hissedilir. Ama bilmeliyiz ki, panik atak gelip geçicidir; hiçbir atak sonsuza kadar sürmez.
Elbette insan bu anlarda iradesizdir; istemeden olur, elinde değildir. Ama hayat, bu çarpıntılardan ve nefes darlıklarından ibaret de değildir. Hayat her şeye rağmen, kötülüklerin ve yüklerin arasında bile, sadece panik atakla tanımlanamayacak kadar geniştir. Bir fırtına, bütün denizi anlatmaz; bir atak da bütün hayatı tüketemez. Şunu unutmamalıyız: Panik atak, bizi mahvetmek için değil, belki de kendimize dönmemiz için ortaya çıkar. Ruhun, “beni gör” deyişidir. Evet, hayat kusursuz değildir; kimi zaman ağır, kimi zaman tatsızdır. Ama biz, zaten yeterince zor olan bu yolculukta, kendi kendimizi daha da yıkmamalıyız. Kendimize sahip çıkmak, panik atağın gölgesinde dahi, en büyük direnişimizdir. Çünkü panik atağın en güçlü yalanı, “buna mahkûmsun” demesidir. Oysa biz, o anın geçici olduğunu bildiğimizde, bir şeyleri geri kazanırız: Hem nefesimizi, hem umudumuzu. Ve belki de asıl güç, panikten kaçmakta değil; onun gelip geçici olduğunu bilerek yeniden yaşamın içine adım atmakta saklıdır.