Ülkemizde birçok sanatçı, halk müziğimizin temel sazı olarak gönül verdiğimiz bağlamayı çalıyor ve yine birçok ses sanatçımız da birbirinden güzel türkülerimizi yorumluyor. Hemşehrimiz Erhan Uslu; performans olarak zorluğu herkes tarafından bilinen “çalarken söylemek” konusundaki maharetiyle bilinen sanatçılarımız arasında yer alıyor.

Akşehir’de dünyaya gelen Erhan Uslu; ilk ve orta öğreniminin ardından Antalya Güzel Sanatlar Lisesi sınavını da kazanmış olmasına rağmen, öğretmen bir anne babanın çocuğu olarak Anadolu Lisesi’ni tercih etmiş. Ağabeyinin de Ankara Güzel Sanatlar Lisesi’ni kazandığını, meslek olarak ise askerliği seçtiğini belirten Uslu, müziğin zaten matematik ve fizikle iç içe olduğunu vurguluyor. Müziğe babasının teşvikiyle başlayan, bağlama ile de ağabeyi vesilesiyle tanışan sanatçı ilk sahne deneyimini, lise birinci sınıf öğrencisi iken katıldığı, TRT’de yayımlanan Bergüzar adlı programla yaşamış.

Hemşehrimiz Erhan Uslu’nun, müzikal ve mesleki kariyer yolculuğuna dair değerlendirmesi, kendi ifadeleri ile şöyle:

“Yaşamımdaki ilk yol ayrımı Anadolu Lisesi’ne girmem, ikincisi ise 2006 yılında İTÜ Konservatuvarı’nı birincilikle kazanmamdır. O tarihte, hem müziğimi icra ederim hem de ilmi yönden akademik çalışmalar yaparım diyerek çıktığım bu yolda, hepsi çok kıymetli olan hocalarımdan özellikle ikisi, Erol Parlak ve Can Etili ise en önemli iki şansım oldular.

Temel bilimlerde başlayıp, çift ana dal yapmak için ses eğitimine yöneldim. Son yarıyılda yüksek lisans programına başladım. Sakarya Fırat dizisinde bir karakterin sesi olarak müzik piyasasına adım atarken, bana olduğu gibi ben de öğrencinin hayatına dokunmak istedim ve doktora programım, 2019 yılında öğretim görevlisi kadrosu aldığımda başladı. Sanatsal yeterlilikle profesörlüğe gidebilecek bir yol yerine önce doktora yapmayı tercih ettim. Doktora, benim için; resme geniş perspektiften bakarken aynı zamanda resmin içine girmemi sağlayan bir aydınlanma süreci oldu diyebilirim. Gerçek titrin, unvan ne olursa olsun bir mecliste insanlar üzerinde bırakacağım etki olduğunu düşünüyorum.”

Kişisel çalışmalarının yanı sıra işinin bilimsel tarafında da yöre ağızlarını öğreten sanatçı; toplumun inşasında eğitimin yeri üzerinden, halkın müziğe yöneliminin analizini yapıyor. Erhan Uslu, tam da bu noktada, büyük usta Neşet Ertaş’ın “Biz, çekmediğimiz derdin türküsünü yakmayız” sözünü hatırlatıyor.

“İşin mutfak tarafı beni besliyor, olgunlaştırıyor. Birçok sanatçıya saz çalıyorum. Bu, biraz kendimi ihmal etmeyi getirse de kişisel çalışmalarımı elden geldiğince hızlandırıyorum” diyen bağlama ustası, söz konusu çalışmalarını şu şekilde sıralıyor:

“Talha Bora ile sahnelediğimiz şiir-türkü performansımız 8 yıldır devam ediyor. Sonuncusunu, İsviçre’nin Zürih kentinde gerçekleştirdik. EDA (Erhan-Deniz-Adnan) bağlama üçlüsü olarak, Belçika’da düzenlenen festivalde sahne aldık ve workshoplar yaptık. 2015 yılında, Kazakistan’da gerçekleştirilen ve bağlamayı dombraya benzeterek elle çalma geleneğinin sürdürüldüğü Gasırlar Sazı Festivali’nde ödül aldım. 2019 yılında da 3. Neşet Ertaş’ı Anma, Kültür ve Sanat Etkinliklerinde Genç İcracı ödülüne layık görüldüm.”

Söz, Neşet Usta’nın hayatını anlatan “Garip Bülbül Neşet Ertaş” filminde canlandıracağı Erol Parlak rolüne geldiğinde, Erhan Uslu duygulanıyor. Usta-çırak, baba-oğul ilişkisine sahip olduklarını belirttiği Erol Hocasının 16 yılını verdiği kitaptan beyaz perdeye aktarılacak olan film için; “Hocamın kitabı yazma sürecinde de katkılarım olmuştu. Filminin çekileceğini öğrendiğimde çok sevinmiştim. Sonrasında, onun isteği ile filmde onu oynamaktan ve böylesine profesyonel bir kadro içerisinde yer almaktan büyük gurur duydum.” diyor.

Konu, şenliğin ilk gününde verdiği ve yaklaşık iki saat süren konserden açılınca, sahnede de paylaştığı “Akşehirlilik” duygusuna değinmeden geçemiyor. “Benim için Akşehirli olmak; İstanbul’da “42 U” plaka görünce heyecanlanmak, şehirlerarası yollarda Aksel otobüsü ya da üzerinde, eşeğe ters binmiş Nasreddin Hoca figürü bulunan bir araç görünce korna çalmaktır.” Derken, Akşehirli olmakla övündüğünü aktarıyor.

2000’li yıllarda, Akşehir Belediye Korosu’ndan mani-atışma şeklindeki icrasını dinlediği “Entarisi Aktandır” adlı Akşehir türküsünün kendisine inanılmaz duygular yaşattığını paylaşan Uslu; “Dinlediğim günden itibaren bendeki yeri başkadır. Her zaman severek okudum, bilinsin ve dinlensin istedim. Önceleri Erol Parlak Hocam, sonrasında da Hüseyin Turan gibi pek çok kıymetli sanatçı türküyü okudular ve bundan her zaman mutluluk duydum.” diyor.

Türk Halk Müziği sevenlerin beklentisini en kısa zamanda yerine getirerek 10 veya daha fazla eserden oluşan bir albüm yapmak istediğini belirten Erhan Uslu; Fatma Aydoğan ile birlikte 13 bölüm olarak çekeceği kendi programının, TRT’nin yeni yayın döneminde ekranlarda olacağının da müjdesini veriyor.

Bağlama ustası ve ses sanatçısı, Doktor Öğretim Görevlisi, hemşehrimiz Erhan Uslu, müziğin penceresinden yaşadığımız döneme ilişkin yorumunu ve hedefini, şu cümlelerle dile getiriyor:

“Acı ve sevinç gibi ortak duygular hep var oldu ve olmaya devam edecek. Acının şekli değişiyor. Eskiden, hasret ve özlemi anlatmak için “yar, mektubun ucunu yakardı” ama bu ifade, mektubun yerini whatsapp mesajının aldığı günümüze nasıl uyarlanır. Bana düşen; bu toprakların kültürüne hizmet etmek, öğrencilerimin ve olabildiğince fazla sayıda vatandaşımın hayatlarına dokunabilmek, hislerine aracı olmaktır.”