Öğrencisini eğitmek ve topluma kazandırmaktan başka hiçbir amacı olmayan öğretmenlerimiz maalesef hemen hemen her gün ülkenin değişik yerlerinde saldırılara maruz kalmakta ve ne yazık ki bu saldırılar bazen ölümle bazen yaralanmayla sonuçlanmaktadır.

Öğretmen, çeşitli zorluklar altında olsa da öğrencilerine bir şeyler öğretmenin, onları hayata hazırlama, topluma ve ülkeye faydalı bireyler olarak yetiştirmenin sorumluluğu altındadır. Gelişmiş ve refah seviyesi yüksek ülkeler,  öğretmenine değer vermiş, onların her türlü sorununu çözmüşlerdir. Ülkemizde ise maalesef durum çok farklıdır. Gelecek nesillerin inşası adına en ağır yük öğretmenlerin üzerine yüklenmişken, Türkiye' de öğretmen, horlanan, aşağılanan, motivasyonu kaybettirilmiş, eğitimin mutfağında çalışmasına, işin uygulayıcısı pozisyonunda olmasına rağmen, eğitim konusundaki görüşleri sorulmayan, hiç kimsenin fikrine değer vermediği bir kişi haline getirilmiştir.

Öğretmenlere her yıl “24 Kasım'da bir aylık maaş tutarı kadar ikramiye verilecek” sözü, ancak öğretmenle dalga geçmektir. Şu gazete manşetlerine ve TV haberlerine bakar mısınız Allah aşkına; “ Öğretmenlere her yıl 24 Kasım ikramiyesi”, “24 Kasım’da öğretmenler 1 maaş ikramiye alacak”, “Öğretmenlere 24 Kasım müjdesi”, “Bu haber öğretmenleri havaya uçuracak”, “Öğretmenlere müjde, 1 maaş ikramiye cepte” ve daha nice parmak ucu ballar… Bal bile olamaz; bir adet pancar tozu… Bu sözler sadece amiyane, basbayağı ve 80’lerin ağzı ile öğretmenle dalga geçmektir; öğretmenin onur ve haysiyetiyle oynamaktır.

"Öğretmenler üç ay tatil yapıyor", "Öğretmenler fazla para alıyorlar", "Öğretmenlerimiz mesleki açıdan yetersiz" v.b yersiz ve asılsız nutuklar kamuoyu önünde yapılmakta, öğretmen hem toplum nezdinde gözden düşürmekte, hem onurları hem motivasyonları kırılmakta, hem de kalpleri yaralanmaktadır. Tüm öğretmen camiası, ilgili ve yetkililerin kendilerine sahip çıkmasını beklerken, her dönemde olduğu gibi bir kez daha hüsrana uğramaktadır.

Sorumluluk makamlarını işgal edenlerin ve hatta bizzat öğretmene hizmet etme yükümlülüğünü taşıyanların, diğer zamanlarda meslektaşlarımıza, onların beklenti ve problemlerine yönelik ilgisiz tavırları öğretmenlerimizi yaralamaktadır. Hatta kimi zamanlar üzülerek şahit oluyoruz ki bu kayıtsızlığın yanında bir de öğretmenlere karşı gerçek dışı ithamlarda bulunulmakta, meslektaşlarımızın izinlerinin çok olduğu, buna karşılık maaşlarının daha yüksek olduğu ve bu yönüyle de diğer memurlara karşı bir haksızlık durumu yarattıkları gibi çok çirkin ve yersiz yakıştırmalarda bulunulmaktadır. Öğretmenlere yönelik bu tür rencide edici söylem ve tutumların bir süreklilik ve adeta bir strateji doğrultusunda yinelenerek kamuoyu gündemine sunulması, maalesef ki netice itibariyle öğretmenlik mesleğinin itibarını değersizleştiren ve öğretmene yönelik olumsuz yargıların oluşmasını sağlayan bir sonuç doğurmaktadır.

Gelinen bu noktanın en önemli sebebi hiç şüphe yoktur ki, öğretmenlik mesleğinin itibarının rencide edilmesidir. Şu gerçek unutulmamalıdır ki öğretmenin kaybedilmesi, geleceğimizin kaybedilmesi, yani Türkiye’nin kaybedilmesi demektir.

Bundan dolayı toplumun tüm kesimlerinin ve en başta da yetkililerin, öğretmenlerin itibarını korumak ve yükseltmek öncelikli sorumluluğu olmalıdır. Bu sorumluluk, öğretmenler için değil, Türkiye’nin geleceği için ifa edilmesi gereken bir ödev olarak görülmelidir.

Biz diyoruz ki; verilecek ikramiyeler de, yapılacak tatiller de isteyenin olsun. Bizi; onurumuzla, mesleğimizin yüceliği, şan ve şerefiyle, bir de öğrencilerimizle baş başa bırakın yeter. Çünkü biz inanıyoruz ki, öğretmenlik peygamber mesleğidir ve bu meslek, parayla pulla ölçülmez. Biz, insanların en fedakar ve en değerli varlığı olarak bilinirdik; öyle kalmak istiyoruz.