Bir ay önce bir haber okumuştum.Haber bir cinayet haberiydi. Evet, öğrenciler bizzat müdürlerinin odasına girip onu vurup öldürmüşlerdi. Alenen cinayet. Ancak bu haber, bir öğretmenin öğrenciye şiddet uygulaması haberi kadar ilgi görmedi. Öyle ya, bazen bir öğretmenin bir öğrenciyi dövdüğü haberini -hele ki görüntüleri de varsa- günlerce haberlerde izlemiyor muyuz? Yanlış anlaşılmasın, tabi ki öğretmen şiddetini savunacak değilim. Ama “öğrencinin” cinayet işleyecek düzeye gelmesi neden konuşulmaz da öğretmenin öğrenciye uyguladığı şiddet gündemden düşmez.

Öğrencilerin bu caniliği yapacak kadar gözlerinin dönmesi nasıl açıklanacak?
Daha doğrusu bu olay araştırılıyor mu? Öğrencilerin canileşmesinin altında yatan psikolojik ve sosyolojik etkenler biliniyor mu? Zannetmiyorum. Ezelden beridir üstünde durulmadı. Ortaokulda matematik öğretmenimize “seninle  sonra görüşürüz” diyen öğrenciden, yaşadığım ilçedeki bir düz lisede bir öğrencinin okul müdürünü bıçakla tehdit ettiği günleri bilirim. Ancak suçu tamamıyla öğrenciye atmak yanlış. Kesinlikle bir çocuk aşırı şiddet eğilimleri gösteriyorsa bir dönüp ailesine bakmak gerekir. Ailesinde babası annesine, annesi çocuğuna, çocukta ilk aşamada kendi arkadaşlarına daha sonra da öğretmenlerine şiddet eğiliminde bulunacaktır. Bunu psikolojide savunma mekanizmalarından olan özdeşleşme mekanizması ile açıklayabiliriz.

Özdeşleşme, normal gelişim süreci içinde çocuk ya da ergenin erkek ise babasını, kız ise annesini ya da diğer kişileri seçip onlara benzemeye çalışması; yani taklit yoluyla öğrenme süreçlerinin bir parçası olarak yaşanır. Erkek çocuk babasının konuşma biçimini, sokakta sık sık karşılaştığı delikanlının yürüyüşünü, televizyonda izlediği film kahramanının yürekliliğini, öğretmenin bilgiçliğini, okuduğu romandaki erkeğin gücünü içine aktarıp bunlarla özdeşleşerek, kişiliğini cinsiyetine uygun olarak geliştirir. Kız çocuk da annesi gibi sevimli, filmdeki kadın oyuncu gibi alımlı, komşudaki abla gibi bakımlı, öğretmeni gibi insancıl öğeleri benimseyerek kadınca gelişmenin gerekli olduğu özdeşleşmeyi yapar. Yani öğrencinin şiddet eğiliminin arkasındaki asıl etmenlerden birisini de veli faktörü olarak görebiliriz. Veli bu durumda önce kendini yargılamalıdır.

Öğretmenlik mesleğinin son 20 yıldır itibar kaybettiği tartışılmaz bir gerçek. Ben bu olayların yaşanmasının bir nedenini de bu olguya bağlıyorum. Anne, babalarımız hep anlatır, kendi öğrencilik yıllarında öğretmenlik mesleğinin ne denli kutsal bir meslek olduğunu. Eskiden öğretmene saygının ne boyutlarda olduğunu onlardan öğreniyoruz. Şimdilerde ise veliler, küçücük bir olayda hemen öğretmenin yakasında. '’Vay sen benim çocuğuma nasıl bağırırsın, benim çocuğum senin yüzünden başarısız, hoca, çocuğumun kulağını çekmişsin sen kimsin, hayırdır?” vb. durumlar.

Okulda öğretmenin fiziksel şiddetini olumlu bulmadığımı söylemiştim. Ancak anne, babalarımızdan bu yana hatta kendim de öğretmenin fiziksel müdahalesine maruz kalmadık değil. İlkokul hocamız arada hatamız olduğu zaman döverdi. Ardından gelir gönlümüzü alırdı. Ama hiçbir zaman velimiz gidip öğretmenin gırtlağına yapışmazdı. Yoksa her dayak yiyen öğrencinin velisi, öğretmene alacaklı gibi gelirse öğretmen 40 kişilik sınıfta otoriteyi nasıl sağlasın?  Çocuğu dayak yiyen veli durumu izlesin demiyorum. Her çağdaş ülkede çocuğu dövülen veli, soluğu okulda alır, ancak bu hareketinin karşılığında öğretmene gerekli yaptırımlar zaten kanunlarla ve tüzüklerle belirtilmiş. Ayrıca velinin öğretmeni yargılayıp cezalandırması neden?

Neyse öğretmen itibarı dedik. Şimdi öğretmenin itibar kaybetmesinin birçok sosyolojik nedeni var. Bunların hepsine burada değinmeyeceğim. Değinmek istediğim faktörlerden birisi: “Veli Faktörü” Evet öğrencinin öğretmenine saygı göstermemesinin bir nedeni de veli kaynaklıdır. Dediğim gibi öğretmenimiz bizi her dövdüğünde veli gelip kavga çıkarsa, öğretmene ihtar verilse, hakkında kötü söylemler çıkarılsa artık o öğretmenin itibarından bahsedebilir miyiz? Velisinden cesaret alan çocuk daha çok taşkınlık yapacak ancak öğretmen; velinin baskısı, yönetmelik baskısı ve sözlü tacizlerden  dolayı çocuğu kontrol edemeyecek, sınıfta yönetimi sağlamada güçlük çekecektir. Şu an herhangi bir okulda bir öğretmenin okuldan atılması öğrencinin atılmasından daha kolay. Öğretmen her türlü soruşturma, incelemeye maruz kalırken en sorunlu öğrenci, okuldan 1 hafta uzaklaştırma alarak paçayı kurtarıyor. Ardından gelip öğretmenini, müdürünü pompalı tüfekle vuruyor.

Peki ne yapmalı? Bence en önemli madde öğretmene hak ettiği itibarı yeniden verilmedir. Öğretmen adaylarını bir Amir Khan filmi ile eğitmekten çok eğitim fakültelerinde her öğretmen adayına etkili bir sınıf yönetimi becerisi kazandırılmalıdır. Son sene görülen stajların önemini arttırılmalıdır. Gerekirse öğretmenler belli aralıklarla gözlemden geçirilmeli ama yasalar ve yönetmeliklerle de boğulmamalıdır. Öğretmen öğrenciyi anlamalı, istenmeyen davranışlarının nedenlerini belirleyip çözüm üretebilmeli, veli de herhangi bir psikolojik ve fiziksel istismar söz konusu değil ise öğretmenin bu süreçte işine karışmamalıdır. Evinde kontrol edemediği çocuğunu sınıfta taşkınlık yapınca öğretmenin en ufak bir uyarısında sütten çıkmış ak kaşık haline getirmemelidir. Olası bir durumda öğretmen ve veli öncelikle birbirlerini dinlemeyi öğrenmelidir. Öğrencinin önünde tartışmaktan kaçınmalılardır. Öğrencinin sorunlarını çözmede etkili bir veli- öğretmen iş birliği sağlanmalıdır. Sağlanmaz ise haberlerde öğretmene şiddet, öğrenciye şiddet olaylarını okumamız, izlememiz işten bile olmayacaktır. En azından sadece karşılıklı saygıya riayet edildiğinde bile şiddet eğilimlerinin azaldığını görebileceğimize inanıyorum.