NEDEN, NEDEN, NEDEN

Geçen hafta sonu sosyal medyada çok güzel reklamı yapılan, Lavanta Bahçeleri ve Salda Gölü’ne ailece gezi düzenledik.

Isparta ve Burdur'a bağlı köylerin kurak tarlaları lavanta ile buluşunca; Denizli, Antalya, Ankara, Konya, Afyon plakalı özel araçlar ve tur otobüsleri köylerde cirit atıyor. Lavanta üretiminin alternatif gelir kaynağı oluşturması için tasarlanmış projenin başarılı sonuçlar verdiğini, ciddi manada istihdam oluşturduğunu köylülerle konuştuğunuzda çok net anlıyorsunuz.

Kuyucaklı kadınlar Lavanta ürünlerine yönelik kurdukları kooperatifle yepyeni bir yaşam alanı oluşturmuşlar. Isparta'nın Keçiborlu ilçesine bağlı Kuyucak köylüleri, yol kenarındaki lavanta tarlalarının başlarına ahşaptan mekanlar yapmışlar. Köylüler lavanta katkılı sabun, kolonya ve parfümleri, magnet gibi ürünleri tezgahlara dizmişler. Hemen oracıkta lavanta saplarından ördükleri taçlara varıncaya kadar, hatta lavantalı gazozu bile üretmişler.

Amcanın birine sordum, nedir bu lavantadan kazancınız diye. “Biz 50 yıldır lavanta üretiriz ama son üç yıldır şükürler olsun köylerde hepimizin yüzü gülüyor. Sosyal medyanın da katkısıyla köylerimiz turizmle tanıştı, gelen giden çoğalınca biz de hasat zamanımızı geciktirerek gelirimizi artırıyoruz. Benim üç dönüm tarlam var ve buradan kazandığım bana yıl boyu yetiyor” dedi.

Yaşken toplanan lavantalar, temiz bezler üzerine serilerek kurutuluyormuş. 5 kilo tazeden 1 kilo kuru lavanta elde ediliyormuş. Lavantanın yağını çıkartan işletmeler artık ürünü değerinde alıyorlarmış. Ayrıca köyün meydanına ahşaptan yapılmış olan satış noktalarında, köylüler esnaf havasına bürünmüş.

Burdur'a bağlı Yeşilova ilçe sınırlarındaki Türkiye'nin Maldivleri olarak sosyal medya sayfalarında tanıtımı yapılan ve mavinin her tonunun yer aldığı “Salda Gölü” her türlü övgüyü hak ediyor.

Jandarma ve sağlık çalışanlarının tedbir aldıkları gölün çevresi sanki deniz kenarı gibi, insandan geçilmiyor. Göle girdiğinizde sizi yaklaşık 50 metre kadar çamur karşılıyor. Daha sonra dip gözükecek kadar temiz olan derinlik başlıyor. Yüzmek isteyenler burada kulaç atıyor, fakat genellikle insanlar çamurlu kısmı tercih ediyorlar. Tüm bedenlerini çamurla kapatanlar, cilt ve eklem ağrıları başta olmak üzere, şifa umuyorlar.

Gölün kenarında, lavanta üreten köylerde olduğu gibi ahşap dükkanlarda, köylü kendi el emeğinin ve küçük hediyelik eşyalarının satışını yapıyor. İnsanların yüzleri gülüyor. İnanın ne birbirlerine ne de müşterilere rahatsızlık veriyorlar.

Bu hareketliliğin ve bereketin daha fazlası, dünyaca tanınan ve bilinen Nasreddin Hoca’nın memleketi olan Akşehir'e olsun diye iç geçirdim.

Akşehir'in yönetiminde söz sahibi olanlar, 5-10 Temmuz Uluslararası Nasreddin Hoca Şenlikleri’nde bile, neden Akşehir'i kültürel, sosyal ve ekonomik olarak hareketlendiremiyoruz diyerek çaba göstermiyorlar.

Neden, şehrimiz turizmden hak ettiği payı alamıyor.

Neden, geçmiş yıllardan daha kötüye giden bir Akşehir var.

Neden, dünyaca bilinen Akşehir Kirazı üreticisi olan çiftçilerimiz her yıl emeklerinin karşılığını alamıyor.

Neden, esnafımız her gün geri gidiyor.

Neden, Akşehir'de tüccarlar sermayelerinin karşılığını tam olarak alamıyorlar.

Neden, memur ve emekli şehri olmayı ön plana çıkartıyoruz.

Neden, 5-10 Temmuz Nasreddin Hoca Şenlikleri’nde, dışarıdan gelen çaputçu, mısırcı, köfteci, dönerci ve seyyarlara kapılarımızı sonuna kadar açıyoruz.

{ "vars": { "account": "G-5Z2CE4T8R8" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }