Akşehir Nasreddin Hoca ve Turizm Derneği’nin mevcut yönetiminin; yapabildikleri ya da maddi imkansızlıklar nedeniyle yapamadıklarını, kira geliri elde etmesi için kendisine sağlanan kaynağı verimli kullanıp kullanamadığını ve taşıdığı misyonu yerine getirmek için gerekli plan ve projeleri hazırlayıp hazırlamadığını tartışırken, derneğin tarihçesini bilerek tavır geliştirmekte yarar var.

Derneğin yaptığı kültürel çalışmalar ve etkinliklerin ülke çapında nasıl önemsendiğini ve takip edildiğini, Akşehir ve Türkiye folkloru açısından ne tür katkılar sunduğunu bilip, sonra bir de bugününe bakmak gerek. Zaten bir yönetimin işbaşına gelmek istemesindeki gaye de; zaman içerisinde kolu kanadı kırılmış bir derneği yeniden olması gereken yere taşıyıp “Kamu Yararına” icraatlarının devamını sağlamak dışında ne olabilir ki…

Derneğimizin ismine; Çankırı Karatekin Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Seval Kasımoğlu’nun, 2009 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Uzman Yardımcısı sıfatıyla yayımladığı bir makalede rastlıyoruz. Makalede yer alan önemli bilgi ve başlıkları paylaşmayı; Derneğin son dönemlerdeki yönetimlerinin, “Nasıl ve Niçin Kurulmuş, Neler Başarmış, Türk Folklor Tarihine Nasıl Katkı Sunmuş” sorularının cevaplarına vakıf olmaları ve Akşehir’in geleceği için gece gündüz proje üretmesi beklenen yöneticilerimize de ışık tutması açısından bir borç biliyorum.

“Türkçülük, Kültürel Endüstri ve Nasreddin Hoca ve Turizm Derneği” adlı makalesinde Kasımoğlu, halkbilimi (folklor) çalışmalarının ülkemizdeki gelişimini özetlerken, Derneği de Türk folklor tarihine sunduğu katkılarla irdeliyor.

Makaleye konu olan dernek, bildiğiniz Nasreddin Hoca ve Turizm Derneği!

“Cumhuriyetin ilanından sonra ortaya çıkan ve halkla bütünleşmeyi hedefleyen Türkçülük görüşü, sonrasında Türk kültürünü unutulmaktan ve yok olmaktan koruma yönünde gayret gösteren Halkevlerinin faaliyetleri ve nihayet 1951 yılında Halkevlerinin kapatılmasıyla folklor alanında ortaya çıkan boşluğu içeren sürecin devamında örgütlenme, kamu yararına çalışan kültür ve turizm dernekleri kapsamında gelişir. Bunlardan birisi olan Nasreddin Hoca Derneği, 23 Aralık 1959 tarihinde Akşehir’de, dönemin Belediye Başkanı Dr. Rahmi Şirvancı başkanlığında kurulur. (Kaynak: Cahit Öztelli, Alpay Kabacalı)”

“Nasreddin Hoca, halkın siyasal iktidarlar karşısında bilinçli sesi olmuştur”

“Dernek, 1966 öncesi Nasreddin Hoca Derneği ve 1966 sonrası Nasreddin Hoca ve Turizm Derneği olarak iki dönem halinde ele alınabilir. Nasreddin Hoca’nın sosyal ve toplumsal olayları eleştirmekte kullandığı mizahî yöntemle toplumun bir anlamda bilinçlendirilmeye çalışılması, Nasreddin Hoca Derneği’nin temel felsefesini oluşturmaktadır. Nasreddin Hoca ve Turizm Derneği Ana Tüzüğü’ne göre ise dernek; Nasreddin Hoca’yı ve onun kişiliğinde Akşehir’i ve Türkiye’yi, yurda ve dünyada tanıtmak amacıyla kurulmuştur.

1976 yılında yayımlanan Basın Bülteninde, şöyle denilmektedir: Halkımız, Hocamızı ölümünden sonra da yaşatmaya devam etmiş, onun kişiliğinde, onun ağzından sorunlarını yansıtmıştır. O, halkın siyasal iktidarlar karşısında bilinçli sesi olmuştur. Örneğin, Timur devrinde yaşamamış olmasına rağmen, halkımız Timur’un zulmüne karşı onu konuşturmuştur.”

İlk Şenlik, İlk Maya

“Nasreddin Hoca kılığına girecek kişinin şenlik sabahı gölü mayalaması ile başlayan şenliklerde ilk olarak simgesel Nasreddin Hoca Lütfi Ökesli’dir. Ökesli, kendisiyle yapılan bir röportajda, kendisinin ve arkadaşlarının ilk Nasreddin Hoca şenliklerinde göle mayayı tutturamadıklarını ancak derneğin çalışmalarıyla mayanın tutacağını söylemektedir.”

Dönemin Konferansı

“1963 yılında 5-10 Temmuz tarihleri arasında yapılan Nasreddin Hoca Derneği Şenliklerinde, 5 gün süren uluslararası bir konferans yapılır. Dönemin Başbakanı İsmet İnönü’nün Nasreddin Hoca konulu bir bildiri sunduğu konferansta Behçet Kemal Çağlar, Abdulbaki Gölpınarlı, Şükrü Kurgan, Halit Kıvanç, Aziz Nesin, Prag Şarl Üniversitesi Türkoloji Müdürü Prof. Dr. Yusuf Blaşkoviç gibi isimler de bildiriler sunarlar. (Kaynak: Karaahmetoğlu)”

Dönemin Jürisi

“1974 yılında düzenlenen Nasreddin Hoca Uluslararası Karikatür Yarışmasına, 18 ülkeden 250 sanatçı katılır. Jüri; Turhan Selçuk, Eflatun Nuri, Bozkurt Güvenç, Mim Uykusuz, Dante Petrini, Alper Uygur, Todor Kuzmov, Tan Oral ve Ahmet Aykanat’tan oluşur. Bu mizah ustaları, en büyük mizah ustası Nasreddin Hoca’nın çevresinde bütünleşmiş ve o şenlikte türbenin önüne Dünyanın Ortası Burasıdır yazılı anı plaketini çakmışlardır.”

Fıkra değil Güldüşün

“Konferanslarda, ‘Hoca’nın yaratılarına fıkra mı, letaif mi, nükte mi diyelim?’ sorusu ön plana çıkar. Sonraları, bu üç kelimenin de Arapça, Hoca’nın yaratılarının ise Türkçe olmasından yola çıkılarak, Hoca’nın bu özgün türüne; Ilgaz Dergisi üzerinden Türk Dil Kurumu’nun çalışmalarıyla Gül ve Düşün kelimelerinden oluşan Güldüşün adı verilir. Güldüşün Akşehir’de o kadar tutulur ki; Dernek bazı şenliklerin adını Nasreddin Hoca Güldüşün Şenlikleri olarak ilan eder, düzenlemekte olduğu mizah öyküleri yarışmasına da 1977 yılında yine aynı ad verilir.”

Dernekten Çizgi Film Yarışması

“Kurulduğu yıldan (1959) 1980 yılına kadar ilerleyen teknolojiyi yakından takip eden Derneğin 1975 yılında başlattığı diğer bir faaliyeti de Çizgi Film Yarışması’dır. Dernek bu faaliyetinin yanında çeşitli yıllarda da toplu sinema gösterimleri sunmuştur.”

Kitaplar, Dergiler, Broşürler…

“Nasreddin Hoca ve Turizm Derneği’nin amaçladığı gazete, dergi, broşür, bülten çıkarmak, dağıtmak, pazarlamak, bunların satıldığı mekanlar kurmak ve çalıştırmak faaliyetleri doğrultusunda yayımladığı eserler arasında; Abdulbaki Gölpınarlı, Sadi Cumbul, Mehmet Önder ve Musa Küçükakça tarafından yazılan kitaplar da bulunmaktadır. Derneğin eski başkanlarından Av. İsmet Şenoğlu’nun aktardığına göre, Dernekte gönüllü olarak çalışan Bahattin Ereş’in derlediği Konya halkının giysilerini konu alan derleme çalışmaları ise Konya Yollarında ismiyle 1967 Konya İl Yıllığında yer almıştır.”

“Makalenin bütününe bakıldığı zaman; Nasreddin Hoca ve Turizm Derneği’nin, dönemi içindeki diğer derneklere oranla çalışmalarında daha profesyonel davrandığı ortaya çıkmaktadır.”

Ne dersiniz; Derneğin o yıllarda, Türk folklor tarihine damga vuran faaliyetleri sonucu gördüğü ilgi ve saygıya bakınca, sizce de kolu kanadı kırılmış gibi durmuyor mu? İlk simgesel Nasreddin Hoca olan Lütfi Ökesli’nin dileği gerçekleşti mi? Kendisinin tutturamadığı mayayı Dernek, çalışmalarıyla tutturabilmiş gibi mi gözüküyor? 80’li yılların teknolojisine uyup çizgi film yarışması düzenleyen bir derneğin, 2020 yılında bir kafeteryadan elde edeceği kira gelirinin tartışılıyor olması ve adresinde Eski Belediye İşhanı yazması, adını taşıdığı Nasreddin Hoca’nın torunları için bir övünç kaynağı olabilir mi?

Üzülerek belirtmeliyim ki; Nasreddin Hoca bile böyle bir mizahı üretemezdi. Çünkü bu mizahsa, olsa olsa Kara Mizah olur, değilse de tam bir komedi…

Not: Alıntılar yaptığım makalenin bütününe, https://www.researchgate.net/publication/200492035_TURKCULUK_KULTUREL_ENDUSTRI_VE_NASREDDIN_HOCA_VE_TURIZM_DERNEGI linkinden ulaşılabilir.