"Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız. Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizsiniz.
Ülkemiz için tarihi dönüm noktalarından biri olan TBMM'nin açılışının 100. yılını kutladık. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını çocuklara armağan eden Atamız Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü sevgiyle ve saygıyla anıyoruz. 23 Nisan egemenliğimizin adıdır. Özgür geleceğimizdir. Gururluyuz, umutluyuz. Kutlu olsun. Nice 100. yıllara…

Ben de çocuklarımızın bu özel ve güzel bayramlarının ardından onlara bir masal armağan etmek istedim. Bu yıl dünya ve ülke olarak çok zor süreçlerden geçiyoruz. Ayrıca sizlere evde kaldığınız için de teşekkür borçluyuz. Bu süreçte teşekkür borçlu olduğumuz çok kişi ve kurum var. Siz küçüklerimiz, değerlilerimiz ve biz büyükler, büyüklerimiz, hepimiz güzel günleri çok özledik. Bu masal hepimize gelsin. Sağlığın, umudun, mutluluğun, ekonomik olarak her şeyin yolunda olduğu; insanlarımızın yüzünden gülümsemenin eksik olmadığı, masal tadında günlere kavuşmak ümidiyle, sevgiyle kalın…

MUTLULUK

“Bir varmış bir yokmuş. Uzak ülkelerin birinde bir peri yaşarmış. Bu perinin görevi; insanlara yardım etmek ve onları mutlu etmekmiş. Bu peri görünmezmiş. Yardım ettiği ve mutlu ettiği insanın ömrü kadar ona ömür verilirmiş. Onun varlığı insanları mutlu ettikçe anlam kazanırmış. Görevini çok iyi bir şekilde yerine getiriyormuş. Ağlayanı güldürür, düşeni kaldırır ulaşabildiği herkese yardım eder ve onları mutlu edermiş. Bütün bu olanları hiç kimse anlamazmış.

Peri bir gün bir çocukla karşılaşmış. Bu çocuğun adı Umut’muş. Sarı saçları, mavi gözleri olan çok güzel bi çocukmuş Umut. Ama bi sorun var ki; Umut’un gül yüzünde güller açması gerekirken, durmadan ağlıyormuş. Peri ne yapsa Umut’u mutlu edememiş. Umut’un gözyaşları bir an olsun dinmemiş. Peri gizli güçleriyle Umut’un yaşamını bir film şeridi gibi izlemiş ve Umut’un yaşamını değiştiren, onun ağlamasına sebep olan olayı bulmuş. Umut, annesi ve babası ile çıktığı bir tatilde kötü insanlar tarafından kaçırılmış. Ne yaptıysa onların elinden kurtulmanın bi yolunu bulamamış. Bu insanlar Umut’a o kadar kötü davranmışlar ki; Umut'un ağlamadığı bir gün bile olmamış. Peri bu durum karşısında çok çaresiz kalmış ve gökyüzüne çıkıp baş periye danışmış. Baş peri, Yıldız periye Umut’u mutlu etmenin yolunu anlatmaya başlamış. Yıldız periye; “Görevin; Umut'un gözyaşlarını alıp, her gittiğin ülkenin gökyüzünde bulutların seviyesinden aşağı bırakacaksın, eğer yağmur yağarsa Umut'un annesi ve babası o ülkede yaşıyor demektir. Yağmurlar sana şehrini de işaret edecek. Yağmur yağmazsa başka bi ülkeye, bi başka ülkeye daha; yağmurun yağdığı ülkeyi ve şehri bulana dek” demiş.

Bu zor bir görev olsa da peri buna çok sevinmiş, başaracağını biliyormuş. Hemen görevine başlamış. Önce Umut'un gözyaşlarından almış. Tek tek bütün ülkelerin gökyüzünden Umut'un gözyaşlarını bırakıyormuş. O kadar ülkeden geçmiş, o kadar gözyaşı bırakmış ki bi türlü yağmur yağmamış. Artık vazgeçmek üzereymiş. Derken bir ülkenin üzerinden hızla geçerken Umut'un gözyaşının bulunduğu kutuyu düşürmüş. Gözyaşı ülkenin üzerine serpilirken, yağmur yağdığını görmüş. Gözyaşının bulunduğu son kutunun olmadığını fark edince sevinçten gökyüzünde dans etmiş. “Bu yağmur o yağmur, buldum” demiş. Gökyüzünden inmiş, önce şehri bulmuş, sonra Umut'un annesini ve babasını aramaya koyulmuş. Bulması zor olmamış. Peri, annesinin ve babasının görebileceği bi yere Umut'un bulunduğu adresi, şehri ve ülkeyi yazmış. Umut'un annesi ve babası notu bulur bulmaz yola koyulmuşlar. Peri de Umut'un yanına gitmiş. Umut'un çok yakında ne kadar mutlu olacağını bilmeden ağlaması onu üzse de onun bundan sonra çok mutlu olacağını ve bir daha hiç ağlamayacağını bilmesi, üzüntünün yerini sevince bırakıyormuş.

Umut'un her gün ağlamasına sebep olan bu talihsiz olay dört yıl önce gerçekleştiği ve Umut on iki yaşında olduğu için her şeyi çok iyi hatırlıyormuş. Aradan bir kaç gün geçmiş geçmemiş, Umut kaçırıldığı evin bahçesinde yine çaresizce ağlarken, annesiyle babasının geldiğini görmüş. Mutluluktan çığlıklar atarak annesiyle babasına sarılmış. Anne, baba ve çocuk ilk defa mutluluktan ağlamışlar. Kavuşmanın mutluluğu… Bunu fark eden kötü insanlar tam engellemek, Umut'u annesiyle babasının elinden almak isterken peri; Umut'u, annesini ve babasını ülkelerine, yaşadıkları evlerine göndermiş. Kötü insanlar şaşırıp kalmışlar, aniden yok oluşa anlam verememişler.

Umut nasıl olduğunu anlamadığı bu mutluluğun etkisiyle hep gülüyormuş. Bir daha hiç ağlamamış. Umut ve ailesi bir daha hiç ayrılmamışlar. Tüm hayatları boyunca hep mutlu bir şekilde yaşamışlar. Peri bu görevi başarıyla yerine getirdiği için ölümsüzlükle ödüllendirilmiş. Ona ihtiyacı olanlara yardım etmeye ve mutluluk saçmaya tüm ölümsüzlüğüyle devam etmiş…”