MİLLÎ MÜCADELE AKŞEHİR ve AKŞEHİRLİLERİN MUSTAFA KEMAL ATATÜRK VE MİLLÎ MÜCADELE İLE İLGİLİ ANILARI

ÖNSÖZ Yirmi yıl kadar önce  Milli Mücadelenin ve Kurtuluş Savaşının zorluklarını Akşehir’de Milli Mücadele günlerini yaşayan, o günleri ve Mustafa Kemal Atatürk ve Akşehir ile ilgili anılarını anlatan, bugün aramızdan ayrılarak Hakkın rahmetine kavuşan anılarını bizden esirgemeyen, Seyfi Yüksel, Hasan Uslu, Şerife Ece, Mustafa Mor, Ömer Ceylan’a, Mustafa Gündoğar’a Allahtan rahmet diliyor, ruhları şad mekanları cennet olmasını yüce Cenab-ı Haktan niyaz ediyorum.

MİLLÎ MÜCADELE AKŞEHİR ve AKŞEHİRLİLERİN MUSTAFA KEMAL ATATÜRK VE MİLLÎ MÜCADELE İLE İLGİLİ ANILARI

Kendi konusunda ve Milli Mücadele yıllarını ve Atatürk ile ilgili anıların anlatıldığı Akşehir’de ve Türkiye’de İLK ve TEK olan bu eserimle gurur ve onur duyuyorum.

Yazarlar gider, kalırsa eserleri kalır, geçmişten günümüze kalabilecek anılar kalacak, kalabilecek…

Hepsi bu…

Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz,

Hazırlayanın izni olmadan radyo ve televizyona uyarlanamaz:

Oyun, film, elektronik kitap, CD ya da manyetik bant haline getirilemez;

Fotokopi ya da herhangi bir yöntemle çoğaltılmaz.

ANILAR

O günleri yaşayan Akşehirlilerin Milli Mücadele ve Atatürk ile ilgili anıları, kamera ile yaptığım görüşmelerden, kaleme alınmıştır.

HASAN USLU’NUN ANILARI

Atatürk ile babam konuştukları için Atatürk babama:

—Bak Rıza bu Yunanlılar çok fena kayınpederini öldürdüler, şimdi sıra sende, sen çocuklarını al ben sizi Türkiye’ye yerleştireceğim, demiş.

Bir gün çok sevinçli olarak babam Atatürk’ün yanına gidiyor.

Atatürk: Rıza çok sevinçlisin, hayırdır inşallah? Diyor

Babam: Allah bana bir oğlan çocuğu verdi ama güzeller güzeli bembeyaz, yeşil gözlü, sarı saçlı, Atam nasıl sevinmeyeyim, diyor.

Atatürk:

— Adını koydun mu? Diye soruyor.

Babam:

—Koymadım. Diyor.

Atatürk:

—Bak sana bir şey söyleyeyim, Peygamberimizin bir torunu oldu, çok güzel, senin dediğin gibi, tarif ettiğin gibi müşavere etmişler, bakmışlar en güzel isim nedir? Hasan. Peygamber torununa Hasan ismini koymuşlar, Sen de Hasan koy, diyor.

Benim adımı Hasan olarak Atatürk koymuş.

Benim annem ve babam Selanik’te doğmuş. Atatürk onların tanıdığı ve komşusu olurmuş. O sırada Yunanistan’da Türlere karşı çok eziyetler, samanlıklara doldurup yakmalar, yollarda görüp kesip öldürmeler, dolayısıyla Türklere karşı zulümler varmış.

Türkler sıkıntı vaziyette iken benim dedem doktormuş. İsmi: Mehmet Latif. Kendisi çok zenginmiş ve Yunanlılar çok kıskanıyorlarmış. Diğer kardeşi diş tabibi imiş, o sırada Türklerin buğdaylarını Yunanlılar öğütmüyormuş.

Demişler ki: Doktor bey, biz şimdi açız, ekmeğimizi öğütecek bir yerimiz yok. Bize bir değirmen deyince,

Dedem onlara: Akan sular nerede varsa bana haber verin o köylerden ben yer alayım, o sulardan ben buğdaylarınızı öğüteyim” demiş ve öyle de olmuş, yedi köyde değirmen almış, Yunanlılara gitmemeye başlamışlar, Yunanlıların gelirleri kesilince bu sefer dedeme düşman olmuşlar. Bir gün dedeme bir kenarda demişler ki: “Ağırlığın kadar para getirmezsen seni keseceğiz”, dedem para da götürdüğü halde bir Yunanlı dedemi bir gece kesmiş. O sırada amcam da genel bir kazada o da ölüyor.

Atatürk ile babam konuştukları için Atatürk babama:

—Bak Rıza bu Yunanlılar çok fena kayınpederini öldürdüler, şimdi sıra sende, sen çocuklarını al ben sizi Türkiye’ye yerleştireceğim, demiş.

Mübadele (değişim) çıkınca rahmetli babama Atatürk:

—Rıza Yunanistan’daki bütün malını mülkünü yaz tespit et öyle gel, demiş.

O sırada ablalarım doğmuş, daha sonra diğer ablalarım doğmuş. Mübadele çıkınca bizi Akşehir’e Bermende köyüne vermişler. Bermende köyünde tarla takka her şeyi vermişler.

Annem ve babam Tekirdağı’na yerleşince, Atatürkle beraber annem ve babam hep birlikte dolaşmışlar. Annemin babası doktor olduğu için onun yanında doğumları öğrenmiş, ağabeyi de dişçiymiş. Tekirdağ havalilerinde ve İstiklal Savaşı’nı hazırlamak için babamla birlikte istişare etmişler “Türkiye’yi büyük bir kalkınmaya götüreceğim” diye, bütün köyleri dolaşmışlar annem bütün kadınları kapı kapı dolaşarak:

—Siz demiş siz fanila öreceksiniz, bazılarına eldiven öreceksiniz kimisine çorap öreceksiniz, kimisine don gömlek dikeceksiniz, bütün Türkiye’yi, Trakyayı dolaşmışlar. Akşam oluyorlarmış geliyorlarmış,

Kimi yerlere 12 sandık mermi, 12 sandık silah her şey gelecek, yalnız bunların parolalarını alalım diyorlarmış annem parola ne diye soruyor “yıldız” bütün malzemelerin toplanacağı yer Çatalcaymış, annem komutanı buluyormuş ve komutana:

“Komutanım bugün filan yere 12 sandık silah gelecek diyor, 12 sandık mermi gelecek… Haberiniz olsun… Parola: Yıldız…” diyormuş,

Tabii 2–3 gün sonra tekrar geliyormuş… Böyle devamlı olarak, bugün de parola: Ay diyorlarmış… Oraya bütün malzemeleri, cephaneleri yığıyorlarmış…

Mübadele çıkıyor ve Atatürk babama: Rıza git, Yunanistan’daki bütün mallarını yaz gel, diyor.

Babam gidiyor ve hakikaten yazıyor. Mübadele olunca bizi Akşehir’e Bermende Köyü’ne vermişler. Bermende köyünde tarla takka bağ her şey vermişler. Aradan bir zaman geçince ablamlardan sonra ben anneme hamile kalmışım.

Bir gün çok sevinçli olarak babam Atatürk’ün yanına gidiyor.

Atatürk: Rıza çok sevinçlisin, hayırdır inşallah? Diyor

Babam: Allah bana bir oğlan çocuğu verdi ama güzeller güzeli bembeyaz yeşil gözlü, sarı saçlı, Atam nasıl sevinmeyeyim, diyor.

Atatürk:

Adını koydun mu?

—Koymadım.

Atatürk:

—Bak sana bir şey söyleyeyim, Peygamberimizin bir torunu oldu, çok güzel senin dediğin gibi, tarif ettiğin gibi müşavere etmişler, bakmışlar en güzel isim nedir? Hasan. Peygamber torununa Hasan ismini koymuşlar, Sen de Hasan koy, diyor.

Benim adımı Hasan olarak Atatürk koymuş.

Aradan epey bir zaman geçtikten sonra babamı Ege bölgesine bazı olaylar nedeniyle oraya vazifeli olarak gönderiyor. O sırada babam bir kalp krizi geçiriyor ve bir yere sığınıyor. Babamdan Atatürk haber alamıyor. Araştırıyorlar. En sonunda İç İşleri Bakanını çağır diyor,

Atatürk İçişleri Bakanına: Ben Rıza‘dan haber alamıyorum, onu diyor, gidin Akşehir tarafına verdiler onun bir oğlu olacak, ona mal verin, tarla verin, ev verin, diyor.

Geliyorlar anamı buluyorlar, ben o zamanlar daha 3–4 yaşındaydım, gittim Valinin yanına,

Vali:

—Hasan, dedi,

Ben:

—Benim efendim, benim, dedim, daha o zamanlardan bir açıkgözlüğüm varmış…

Vali:

—Oğlum sana mal vereceğiz, diyor.

Annem:

—Vali Bey diyor, çok teşekkür ederim, benim malım var, yalnız ben Rıza’yı bulamıyorum, mahkemeye bulunsun diye verdim, diyor, ben mal mülk istemem, onları, o malları, fakir, malı mülkü olmayan, çocuğunu okutamayana versinler, çalıştırsınlar çocuklarını okutsunlar, diyor.

Vali Bey:

—Kızım bedava vereceğiz, parasız vereceğiz, diyor.

Annem:

—Çok teşekkür ederiz, paşamın ellerinden öperiz, bana yapacağınız en güzel şey Rıza’yı bulun diyor…

Atatürk’e gidiyorlar, Mustafa Kemal Atatürk’e:

—Çok teşekkür ediyorlar, ellerinden öpüyorlar, yalnız Rıza’yı bulmanız için bize rica ettiler, demişler, fakat o da bulamamış.

Atatürk:

—Allah Allah benim milletim ne kadar tok, bedava veriyoruz, mal almıyorlar, para veriyoruz almıyorlar, diyor,

Bu olaydan 15 -20 sene kadar sonra babamı hasta bir vaziyette buldum.

SEYFİ YÜKSEL'İN ANISI

Gazi Mustafa Kemal Atatürk:

—Adın ne senin? Dedi.

Ben:

—Seyfi, dedim.

—Okuyacak mısın? Dedi.

—Evet, Paşam okuyacağım, dedim

—Ne olacaksın?

—Gazi Paşa gibi asker olacağım bende, dedim.

—Gazi Paşa’yı tanın mı sen? Dedi.

—Tanırım, dedim.

Ben 1 Nisan 1923 doğumlu Seyfi Yüksel. Ana doğum yerim Saray Köyü. Babam: Jandarma Halil Çavuş. Akşehir’de 2 sene karakol komutanlığı yaptı. Feridun Gürkaynak’ın amcası Hasan Çavuş ile beraber bir hafta birisi bir hafta birisi Akşehir’de Jandarma Karakol Komutanlığı yaptı. Ben Saray Köylüyüm. Salih Amcamlar bizim köye Saray Köyü’ne geldiler, bizim misafirimiz oldular. Dönüşlerinde 20 gün kaldılar. Dönüşlerinde dediler ki : “Halil Efendi biz bu çocuğu okutalım. “ Okumama sebep o adamlar oldu. Beni evlerine misafir ettiler. Beş sene onların evinde misafir kaldım. Ortaokula geçtikten sonra onların evinden ayrıldım, babam ev tuttu, o evde yatıp kalktım, ortaokulu da böylece bitirdim.

Askeri lise imtihanlarına girdim; askeri lise imtihanlarında dört binde on üçünçü ben kazandım. Maltepe Lisesi 2. Dünya Harbinde Akşehir’e gelmişti. Akşehir Maltepe Lisesi’ne gittim. Kaydımı yaptırdım, orada dört ay öğrencilik yaptım. 10417 dir okul numaram. Bir gün annemi rüyamda gördüm, annem ağlıyordu. Babam iki evliydi. Şehirden bir kadın vardı, o ikide bir annemi fitler, annemi dövdürürdü.

Ben telin altından kaçtım Saray‘a gittim. “Anne nasılsın” diyerek, hemen geriye döndüm. Sınıf subayı benim yatak boş olunca, “nerede bu? “ demiş. O zaman koğuşta da nöbet tutuyoruz. Öğrenciler : “herhalde dışarıda efendim, tuvalete gitti” demişler.

Ben kapıdan girdim, terledim,

Üsteğmen Ahmet ATLI :”Gel len morey! “ dedi. O zaman üsteğmen yok. Mülazım var. Mülazım Ahmet ATLI.

Mülazım:

—Nerden geliyorsun sen?

Ben:

—Annemi rüyamda gördüm, koşa koşa gittim, Saray’dan geliyorum.

Mülazım Ahmet Atlı:

—Lan burası dingonun ahırı mı? Bana mavzer getirin dedi.

Ayağıma mavzere taktılar falaka yaptılar 30 filan kamçı vurdu ayağıma. Benim askeri liseden ayrılmamım sebebi de işte bu oldu.

İlkokuldayken sene 1931 MUSTAFA KEMAL PAŞA Akşehir’e gelecekmiş.Eylül ayının sonları veya Ekim ayının başı.. Salih Amcam bize iki oğlu bir kızı ve bana şiir verdi.

Salih Amcam:

—Bunu ezberlen kim güzel okursa ona okutacağım dedi.

Gazi’nin gelmesine bir ay varmış. En büyüğümüz Sedat’tı, ona Salih Amcam:

—Sedat ezberledin mi? Dedi.

Sedat:

—Ezberlerim baba dedi.

Ben ezberlemedim. Nihat’a sordu, O da “ ben ezberlerim.” Dedi.

Bana sordu:

—Seyfi oğlum sen ezberledin mi? Dedi.

Ben:

—Ezberledim. Dedim.

Bana:

—Şiiri sen okuyacaksın. Dedi.

Teyzem Salih Beye benim çocuğuma okutmadı, Yörük Halil’in çocuğunu okuttu diyerek tam üç ay küstü. Akşehir İstasyonuna geldik.

Gazi istasyonda oturuyordu. Yanında iki kişi vardı, onları tanımıyorum. Amcam bana işaret etti. Ben tam şuraya geldim, Gazi karşımda. Şiirimi okuyorum. “Gazi bana kalk dedi, silahını tak dedi…”Gazi’ye şiir okurken ayakları vurmak adetti. Bu ayak vurmam Gazi’nin hoşuna gitmiş.

Gazi yanıma gelerek çöktü.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk:

—Adın ne senin? Dedi.

Ben:

—Seyfi, dedim.

—Okuyacak mısın? Dedi.

—Evet, Paşam okuyacağım, dedim

—Ne olacaksın?

—Gazi Paşa gibi asker olacağım bende, dedim.

—Gazi Paşa’yı tanın mı sen? Dedi.

—Tanırım, dedim.

—Gazi Paşa nasıl dedi.

—Bizim sınıfta resmi var onun, dedim.

Gazi yüzümden makas aldı. Ben her zaman arkadaşlarıma benim bu sağ yüzüm Gazi Paşa’nın kabesidir. Derim.

Gazi Paşa:

—Kimin bu çocuk? Demiş,

—Jandarma Halil Çavuş’un…

Gazi:

—Bu çocuk çok zeki bunu bana verin ben okutayım. Demiş.

Amcam:

—Onun babası zengin nasıl olsa okutur Paşam, demiş..

Aradan zaman geçti, ben bunu duydum, amcama : “Amca sen benim yiyecek ekmeğime kan doğradın Gazi Paşa böyle demişmiş, sen beni niye babası zengin dedin?”

Amcam: “İyi oğlum babam seni okutup durur” dedi.

Sanki amirine rapor verir gibi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk:

—Valide hanım en kısa zamanda size o evlatlarınızın intikamını alacağım, demiş.

Akşehir’in ağaları HACI BEKİR, HACI KÜÇÜK, HACI ABDURROF, KÖSE AMAT, Mustafa Kemal’e bizim Sinop bunarını met etmişler. Hala Sinop bunarı o gümrahlığında akar. Garp Cephesi o zamanlar Akşehir’de Tüm Akşehirliler İsmet Paşayı biliyor, tanıyor. Halamın eşi 26 Ağustosta Afyon’da “yettin ulan gâvur “ diyerek ayağa kalkınca şehit olmuş, Nadirli Topçuoğlu’da mahkemede şahit olmuştu. Bir gün Mustafa Kemal İsmet Paşa ‘ya demiş ki:

—Sinop Bunarını çok medettiler, bir gün atlara binelim de bir gidelim. Demiş, bunara çıkmışlar varmışlar, elini bunara batırmış, hatta Mustafa Kemal emir vermiş “şurayı düzeltin” diyerek. Orası düzeltilmiş.

Ebem iki atlıyı yukarıya geçerken görmüş,

—Kumandanlar bir ayran yaptırdım gelip bir için demiş,

—İçelim, demişler, dönmüşler.

Yan oturmuşlar, ayaklarında çizmeler varmış.

Mustafa Kemal:

—Valide hanım zahmet etmeyin, hemen kalkacağız, demiş

Ayranı getirmişler, önce ayranı bir bardak nenem içmiş ardından ikram etmiş. Daha sonra birer bardak daha ikram etmiş, arkasında:

—Kumandanım bir şey soracağım,

Mustafa Kemal:

—Sor demiş

—Evlat dediniz verdim, mal dediniz verdim, can dediniz verdim, para dediniz verdim, şu gördüğün gelinler demiş, benim askerde şehitlerin eşleri, ne olacak bu bizim halimiz?

Sanki amirine rapor verir gibi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk:

—Valide hanım en kısa zamanda size o evlatlarınızın intikamını alacağım, demiş.

Hakikaten 24 Ağustos Akşehir’in şeref günüdür, Mustafa Kemal Atatürk 24 Ağustos’ta Belediye’den inmiş, şimdiki müze olan belediyeden hamama girmiş, hamamda iki rekât namaz kılarak çıkmış, babam karakol kumandanı, Boyama Bıyık Abdurrahman Bey Jandarma Bölük Kumandanı… Uğurlamışlar Akşehirliler…

Mustafa KEMAL:

—Bir yıl benim askerime burada baktınız, askerimi beslediniz, size bunun karşılığını zaferle ödeyeceğim, demiş, 24 Ağustos Sabahı Akşehir’den ayrılmış…

(Sürecek)