Geçtiğimiz yılın Aralık ayından itibaren ülkemizde görülmeye başlandığı iddia edilen ancak ilk resmi vaka 11 Mart 2020 tarihinde açıklanan Koronavirüs belasıyla ilgili yapılan bazı yorumları ve takınılan tavırları görünce insan şaşırıyor.

Hükümetin gerekli önlemleri aldığını düşünenler, özellikle Sağlık Bakanı’nın sürekli uyarılarda bulunmasını örnek gösteriyor. Hükümeti eleştirenler ise; üniversitelerde eğitime ara verildiğinde, 7 milyon 740 bin üniversite öğrencisi arasından başka şehirlerde okuyan ve salgın nedeniyle ancak ne yazık ki kontrolsüz bir şekilde evlerine gönderilen milyonlarca öğrencinin, virüsün Anadolu’ya yayılmasında etken olduğunu iddia ediyorlar.

Geçtiğimiz günlerde açıklanan ve yeni eğitim öğretim yılında uygulanması istenen tedbirleri okuyunca, birçok okulda sınıflarda 30-40 öğrenci olduğunu hatırlatarak; “İyi de nasıl olacak?” diye sormuştuk. Aklımıza gelen tek çözüm; Cumartesi günlerini de ekleyerek haftanın 6 gününde, 3’er günlük eğitim planlaması ile öğrencilerin 2 gruba ayrılması şeklindeydi. Bu uygulamada kaybedilecek olan süre de; okulda yüz yüze eğitim yapılmayan günlerde bazı dersler uzaktan eğitimle verilerek, diğer taraftan da yaz tatili süresi kısaltılarak kapatılabilirdi. Bu yöndeki fikrimiz, birkaç gün önce Milli Eğitim Bakanı tarafından, üzerinde çalışılan çözüm yöntemi olarak kamuoyu ile paylaşıldı.

Tam bu gelişmeden memnun olup “Aklın yolu birdir” diye yorumlarken; şehrin cadde ve sokaklarına çıkınca insan, yapılmaya çalışılanlara karşı bazı vatandaşların duyarsızlığını görerek hayrete düşüyor. A.B.D. Başkanı Trump, ülkesinde hızla yayılmaya devam eden salgının varlığını inkar etmişti. Bizde hala bu fikirde olanlar var.

Bilim Kurulu’nun tavsiyeleri doğrultusunda Bakanlıklar genelge üstüne genelge yayınlarken; maskeleri olmaksızın diz dize oturup sohbet edenler, taziye ve düğün evlerinde kalabalıklar halinde bulunmayı gelenekleri devam ettirmek olarak görenler, market sırasında beklerken araya mesafe koyarsa kasaya daha geç ulaşacağını zannedenler, çare olarak dezenfektan içmeyi öneren Trump’ı hatırlatmıyor mu?

Bizim, salgın hastalık döneminde mümkün olduğu kadar bir araya gelip birbirimizi riske atmak şeklinde bir geleneğimiz var da bir kısmımızın bundan haberi mi yok?

Geçmişte Kurban Bayramı tatillerinde zirve yapan trafik kazalarına ve can kayıplarına karşı özellikle bu bayramda çok geniş tedbirler uygulanacağı açıklandı. Devletin kolluk güçlerinin neredeyse tamamı ve mülki amirler; Jandarma komutanlarından trafik polislerine, İçişleri Bakanı’ndan vali ve kaymakamlara binlerce yetkili ve görevli, bayram süresince karayollarında denetimlerde bulunacak, uygulama noktalarında görev yapanların yanında olacak. Ancak korkarım; bu bayramda trafik canavarından kurtaracağımız canlar kendilerini, sosyalleşme yolunda riske atacaklar.

Araç kullanırken neden emniyet kemeri takmadığı sorulduğunda “Sıkıyor” diye cevap verenler, sıcak havada maske takmamalarının nedenini de “Bunalıyorum” şeklinde açıklayarak aslında, kendilerinden bekleneni yapmıyorlar mı?

Maske takmadan rahat rahat gezinenleri görünce; kendilerini olduğu gibi çevresindekileri de önemsemediklerini düşünerek üzülüyorsunuz. Ancak bir de maskeyi kolunda, kulağında, çene altında gezdirenler var ya.

Zahmet edip maske takmayanlar zaten sizi de takmadıklarını alenen gösteriyorlar. Maskeyi, insanlarla dalga geçer gibi orasında burasında gezdirenlereyse söylenecek tek söz var; komik oluyorsunuz!