Akşehir Batı Cephesi Karargâhı olması nedeni ile pek çok askerin de uğradığı, konakladığı yerlerdendi. Daha önce okuyucusu ile buluşturduğum, İstiklal Harbi Günlüklerinde Akşehir başlıklı yazılarımın pek çoğunda, o dönem Akşehir’e gelen kişilerin günlüklerini aktarmıştım. Günlük sahiplerinin pek çoğu bu günlüklerde, o günün Akşehir’inden ziyade kendi yaptıklarını anlatmışlardı. Lakin Koca Behçet’in güncesinde ise o dönemde Akşehir’de yaşayanları kültürel yaşayışlarına da dokunulmuş.

Hüseyin Behçet Görktan, aslen Afyonludur. Afyon’da Behçet zade, Behçet veya Behçetler olarak bilinirler. Namı da Koca Behçet’tir. 1. Dünya Savaşı ve İstiklal Harbimizin her safhasına katılmış ve İstiklal Madalyası almış bir kahramandır. Koca Behçet savaş bitiminden sonra da gazetecilik yapmıştır. Anıları 23 Haziran 1921’den başlayıp 1 Eylül 1922 tarihine kadardır. Bu tarihler arasında gördüğü olayları ve insanları defterine not almıştır.

KOCA BEHÇET’İN GÜNLÜĞÜNDE AKŞEHİR

“Akşehir’e geldiğim zaman, kendimi Karahisar’da zannettim. Hemşerilerimin bir kısmını burada buldum. Her birisi hayat mücadelesine ve ticarete atılmıştır. Mükemmel şekilde çalışıp para kazanıyorlar. Bu halden çok memnun kaldım. Karahisar terzihaneleri, kunduracıları, berberleri… vs o derecede ki Karahisar muhacirleri Akşehir ticaretini hemen hemen ellerine almış gibiler. Buğdaycı, tuzcu her şey Karahisarlıların elinde gibi. Hatta komisyonculuğa kadar. Hamdolsun hemşerilerimiz namerde muhtaç olmadan, kimseye avuç açmadan mükemmel suretle hayatlarını sürdürüyorlar. Akşehirliler bile hayrete düşüp, bunlar ne biçim muhacir diyorlar. Ne fukarasını ne zenginini fark edemiyoruz, bunlar ne açıkgöz kimseler diyorlar. Hatta Akşehirliler; bunlar yere düşse Yahudi çocuğu gibi yine para ile kalkıyor diyorlar. Hatta bu gidişle Akşehirlilere ticaret bile bırakmayacaklar. Karahisarlılar bu cihetten çok şayana takdirler…

Akşehir kadınları mavi beyaz renge pek müpteladır. Ekseri elbiselerini bu renkten seçerler. Bunun Yunan alameti olduğunun pek farkında değiller. Gelinlerini bizim Hıristiyanlar gibi Pazar günü indiriyorlar. Karahisar adeti gibi Perşembe günleri yapmıyorlar. Çünkü Perşembe buranın pazarı olduğu için, alış veriş meşguliyetinden bugünü seçmişler. Bu adetleri, Hıristiyan adeti olduğu için pek beğenmedim.

Hamamların inşasını pek beğenmedim. Hamamları pek güzel bina edilmiş fakat hamamların köşelerine traşhane tertibi iki duvar ile birer oda tertip etmişler. Bunun kapısına birer perde takıyorlar.

Hükümet binası güzel bir şey değil. Ahşap olaraktan inşa edilmiştir. Sair binaları güzeldir. Hanları otelleri filan çoktur. Lakin bugün askerler tarafından meşguldür. Zararsız kıraathaneler var. Burada cami, mescit gibi şeyler azdır. İmaret camiinden başkası ahşaptır. Burada kubbe tarzı mimarisi yoktur. Yalnız İmaret Camii var… Bedestenleri bizim bedesten ile kıyas edilemez. Yalnız içinde güzel bir şadırvan vardır. Burada asar-ı atika ve büyük zatlar yoktur. Timurleng’in Nasreddin Hoca’nın başına mukabil minaresinin şerefesine aldırdığı cami ve minaresi perişan halde duruyor. Sultan Beyazit’in hapsedildiği mescit altındaki hapishane hala duruyor. Nasreddin Hoca Hazretleri İmaret karşısındadır ki mezarlıkta yeniden inşa edilmiş türbesinde koca kavuğu ile yatıyor. Asar-ı atika meselesine vaktim olursa bunlar hakkında geniş bilgi vereceğim.

Buranın mezarlarının tertibini çok beğendim. Buradaki mevtaların gerek köpekler tarafından eşelenmesi veyahut üzerinden insan geçmesinin katiyen ihtimali yoktur. Mezarı toprak sathından yarım metre kadar yukarı kaldırıyorlar. Bu cihet çok şayan-ı takdirdir. Kabristanlarına çok ehemmiyet veriyorlar. İyi bir adetleri daha varsa o da birisi öldüğü zaman 2 adet selvi ağacı getirip ölü olan hanenin kapısının iki tarafına koyarlar. Herkes kudretine göre mevta sahibi, bunların üzerine birer yazmadan birer entariye kadar asıyorlar. Sonra bu ağaç parçalarını mevtanın evinden iki çocuk kabristana kadar götürüyorlar. Mevta defin edildikten sonra birisini ayakucuna diğerini başucuna dikiyorlar. Bu kadar dikilen ağaca karşı mezarlıklarında külliyetli surette ağaç yoktur.”

NOT: Bu yazıya katkı veren Afyon’lu Araştırmacı- Yazar Hasan Özpınar’a teşekkür ederim.

KAYNAKÇALAR:

Koca Behçet. Milli Mücadele Günlüğü. Afyonkarahisar Belediyesi yy. Yayın No:40