Bu başarı hikâyesinde, kırsalda kolektif aklın ve birlikte hareket etmenin nasıl sonuçlara götüreceğini biliyor muydunuz?
Kabalıköylüler, yıllardır süregelen ‘küçük olsun benim olsun’ anlayışını bir kenara bırakarak tam 800 adet tarlayı birleştiriyor. Bunun sonucunda yaklaşık 5.500 dekar büyüklüğünde devasa bir bahçe ortaya çıkıyor.
Devletten alınan 14 milyon TL destekle, 300 bin adet elma, armut, kiraz ve şeftali fidanı dikiliyor. Bu iş sadece ağaç dikmekle sınırlı kalmıyor; ilçe belediyesi, ziraat odası ve sulama kooperatifi güçlerini birleştirerek bir anonim şirket kuruyor. Bu yapı, kamu–özel sektör–vatandaş iş birliğinin ülkemizdeki en nadir örneklerinden biri olarak dikkat çekiyor.
Hasat döneminde 900 sigortalı işçi istihdam ediliyor, 20 bin ton meyve üretime giriyor ve ürünler Avrupa’dan Çin’e kadar ihraç ediliyor. En çarpıcı sonuçlardan biri ise köy nüfusunda yaşanıyor: 800 olan nüfus 1.500’e çıkıyor.
Bu köyde işsizlik yok, bu köyde dayanışma var, bu köyde vizyon var. Kabalıköy, Türkiye’de kırsal kalkınmanın nasıl mümkün olabileceğini somut biçimde göstermiş durumda.
DEĞERLENDİRMESİ
Bu alıntı bize çok net bir gerçeği gösteriyor: Kırsalda kalkınmanın önündeki en büyük engel çoğu zaman sermaye eksikliği değil, birlikte hareket edememe alışkanlığıdır.
Kabalıköy örneği, doğru planlama, güven ve ortak hedef etrafında birleşildiğinde kırsal alanların yalnızca üretim değil, aynı zamanda yaşam ve umut merkezi hâline gelebileceğini açıkça ortaya koymaktadır.
SON SÖZ
Bu model Türkiye’nin her bölgesinde birebir uygulanamayabilir; ancak örnek alınabilir, uyarlanabilir ve çoğaltılabilir. Asıl mesele birlikte kazanmayı gerçekten isteyip istemediğimizdir.