İstanbul Silivri açıklarında 5.8 büyüklüğünde meydana gelen depremde can kaybı yaşanmazken, 8 vatandaşımız hafif şekilde yaralandı.

Deprem sonrası kamu binalarında yapılan incelemelerde; 1'i hastane, 4'ü okul, 4'ü de idari bina olmak üzere 9 ağır hasarlı bina tespit edildi. Ayrıca 610 az hasarlı, 68 de ağır hasarlı bina olduğu belirlendi.

Bölgede yaşayan 25 milyona yakın insanla bağı olan herkes, haber alabilmek için cep telefonlarıyla arama yapmalarına rağmen, maalesef kimse kimseye ulaşamadı. Telefon hatlarının çökmesiyle iletişim konusundaki gerçek ortaya çıktı, saatlerce şebekeler gelmedi.

İstanbul; ekonominin, teknolojinin, üretimin, savunma sanayinin, hülasa ülkeyi ayakta tutacak her şeyin toplandığı devasa bir şehir. Allah göstermesin yıkıcı bir depremde, Türkiye'ye kalp krizi geçirtecek kadar birikimimiz o bölgemizde. Ülkede başka şehir yokmuş gibi ne varsa oraya yapılmış. Hiç olmazsa bu sefer, yetkililer bir an önce buradaki birimleri diğer şehirlere dağıtmalı.

Defalarca doğal afetlerle karşılaşılan ülkemizde, ''Deprem öldürmez ihmal öldürür'' sözünü söylemekten başka ne yapılıyor? Yeterince ders çıkartmıyoruz, sadece olaylar olduğunda gündem oluyor ve ardından yine unutuluyor. Yetkililer her seferinde muhtemel bir depremde her türlü senaryoya hazır olduklarını açıklamalarına rağmen, gerçeğin hiç de öyle olmadığını yaşayarak görüyoruz.

Toplanma merkezleri, haberleşme, itfaiye, sağlık, gıda üretimi, güvenlik gibi hayati kuruluşların ve stratejik öneme sahip diğer kurum ve kuruluşların, okullardaki insanların güvenli yerlere taşınması, yaralı, kayıp ve kurtarma faaliyetlerini yürütecek sivil toplum örgütleri, gıda, sağlık ve barınma malzemelerinin stok durumu ile ilgili envanter çalışmaları halkın bilgisi dahilinde paylaşılmalıdır. Aksayan yönlerimizi gözden geçirmemiz şart.

Yangına körükle giden tavırlardan vazgeçerek, işi siyasi boyuta taşımak yerine, ''birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için'' ne yapabiliriz diyerek, canla başla projeler üretmeliyiz. Yarın birileri birilerini kurtarmaya gittiğinde, hangi düşünce, hangi partili olduğunu mu soracak?

Lütfen; deprem, yaşamak kadar gerçek olan bir durumdur.

Tüm doğal afetlerle ilgili eğitimler, gerçekçi olarak yediden yetmişe herkese verilmelidir. Eğitimler verilirken; mesaiden yırttık, işten kurtulduk, dersler boş geçti zihniyetinde değil, ben bugün olası bir doğal afet durumunda nasıl kurtulurum, nasıl kurtarırım kısaca nasıl davranacağımı öğrendim denilebilecek eğitimleri vermeliyiz.

Araçlardaki trafik setleri gibi, deprem sonrası için deprem çantaları hazırlamalı, evdeki tüm bireyler konu ile ilgili bilgilerini aile içinde birbirlerine aktarmalı, nasıl hayatta kalırız, kaldıysak nasıl hayatımızı idame ettiririz konularını dahi aralarında konuşmalıdırlar.

Mesele; damdan düşmeden önce, damdan düşmesini tüm bireyler bilmelidirler.

Bu yazıyı kaleme alırken Japonya'da meydana gelen 9 şiddetinde bir depremin görüntülerini de izledim. İnanın kimsede panik yok, herkes bulunduğu ortamda yere çöküyor ve o anın geçmesini bekliyor ve daha sonra yine işlerine devam ediyorlar.