Cehennem Sıcakları - Beyaz Kâbus- Öldüren Sis - Katil Fırtına
Hava durumları ve hayata etkileri... Bu etkilerin medyada nasıl yer bulduğu...
Neredeyse bütün TV kanallarının ana haber bültenlerinde bu günlerde bir tek ifade var: "Beyaz Kâbus" ve bu uydurma deyimden türemiş cümleler: Beyaz kabus geri döndü, beyaz kabus doğuyu esir aldı, beyaz kabus can aldı, kabus geri döndü vb...
Yaz gelir; bu medya ya da Türkçeyi bilmeyen spikerler, sunucular "cehennem sıcakları" der, ardından kış gelir; Kara kış yurtta... Beyaz Kabus hayatı felç etti, Kar Doğuyu teslim aldı..Kar Esareti, vb. derler.
Fırtına ve sis için de durum aynı; öldüren sis, katil fırtına....
"Beyaz Kâbus" nedir bilir misiniz? Tuzu kuru olanların, kışın yağan kara taktıkları isim. Onlar için karın hiç mi hiç önemi yoktur. Kar, sadece onların üşümesine sebep olan, yürümeyi engelleyen, özel araçlarla yola çıkmayı zorlaştıran ve ya ayakları kaydıran bir tabiat olayıdır. Oysaki kar rahmettir, berekettir, örtüdür; ekmeğimiz, suyumuzdur. Cehennem sıcaklarının da, beyaz kâbusun da, öldüren sisin de, katil fırtınanın da bir sebebi hikmeti vardır. Nasıl ki tabiatta boş yaratılan bir şey yoksa, doğa olayları da boşa değildir. Her birinde ayrı bir hikmet, ayrı bir neden vardır.
O kar ki, tarım arazilerinde filizlenen ekinler onun altında soğuktan korunurlar. Kar, uyurken üzeri açılan yavrularının üzerini örten bir anne misali, bir yorgan gibi ekinlerin üzerini örterek onları korur. Akılsız ve şuursuz kar elbette bunu düşünemez. Bu ancak her şeyi gören ve bilen bir Yaratıcının görmesinin ve bilmesinin bir eseri olabilir.
O kar ki, toprağı bir baba gibi doyurandır. Kıştan sonra havanın ısınması tedrici olduğundan karın erimesi de yavaş olur. Bu sayede kar suyu toprak tarafından iyice emilir. Toprağa geçen kar suyu toprak gözeneklerinde derinlere doğru emilerek taşınır. Toprak tabakasının altında kaya tabakası bulunur ve burada damar şeklinde yarıklar ve daha aşağıda büyük mağaralar vardır. Dağların içindeki bu mağaralar kar suyunun toplandığı depolardır. Mağaraların bulunduğu kaya tabakası yeryüzünden 60 kilometre derinlere kadar inmektedir. Bu mağaralar arasında bağlantıyı sağlayan geçitler vardır ve yeraltı suları bir mağaradan diğerine geçiş yaparak yeraltı nehirlerini meydana getirir. Buralarda biriken sular belli bir seviyeye ulaştığında göze denilen kaynaklardan basınçla yeryüzüne çıkarak ovalara doğru akar ve oralarda yaşayanlara ab-ı hayat olurlar.
Sağlık açısından da çok faydalıdır kar. Çünkü kar mikropları kırarak havayı temizler. Yerleşim yerlerindeki havada mikroplar bolca bulunur ve kışın soğuk sebebiyle vücut direnci düşük olduğundan zaman zaman salgın hastalıklar baş gösterir. Araba egzozları ile ev ve fabrika bacalarından çıkan karbon monoksit, kükürt dioksit gibi zehirli gazlar havayı kirletirler. Kar yağması sırasında havada bulunan bakteri ve virüs gibi hastalık ajanları ile zehirli gazlar ve tozlar kar’a yapışarak havadan toprağa geçerler ve burada istihaleye uğrayarak tasfiye edilirler.
Bediüzzaman Hazretleri bu hususta diyor ki “Kar’ı pek baridane (soğuk) ve tatsız telakki ederler. Halbuki o barid, tatsız perdesi altında o kadar hararetli gayeler ve öyle şeker gibi tatlı neticeler vardır ki tarif edilmez”
Biz yağmura ve kara, rahmet demeyi öğrendik atalarımızdan. Haber bültenlerinde kullanılan üslubu şiddetle reddediyor ve kınıyorum. Kulaklarında ve beyinlerinde yer edip bu kelimeleri kullananlara da teessüflerimi bildiriyorum. Meteorolojik haberleri böylesine şiddet dolu ifadelerle paylaşan haber kanallarını ifadelerini düzeltmeye davet ediyorum.
Tedbirsizlikleri yüzünden kar’dan zarar görenlerin bu olaya kabus, felaket gibi küfran-ı nimet ifadeler kullanmaları rahmetin kesilmesine sebep olabilir. Birileri bu nimete kabus dese de, ben de “kar’ı rahmet olarak gönderen Yüce Yaratan’a kar taneleri sayısınca şükürler olsun” diyorum.