Kafada Kurmak ve Kafaya Takmak

Bazen olay bitiyor ama zihin bitirmiyor.

Bir söz, bir bakış, bir eksiklik… Dönüp dönüp aynı yere takılıyoruz. Belki de en yorucu savaşlar, sessizce beynimizin içinde oluyor.

Kafada kurmak; yaşanmamış şeyleri yaşanmış gibi hissetmek aslında. Henüz olmamış bir şeyi, olmuş kadar dert edinmek. “Ya şöyle olursa?” diye başlayıp, bir anda kendi kendini yaralamak. İnsan, bazen zihninde kurduklarıyla kalbini yorar.

Kafaya takmaksa, olmuş bitmiş şeylere saplanıp kalmak. Bir kelime, bir davranış, bir anı… Hepsi defalarca geri döner. Ve her dönüşünde biraz daha ağır gelir.

Kırıldığımız şeyi anlamaya çalışırken, aslında yeniden kırılırız.

Ama fark ettim ki, bazı şeyleri çözmeye çalıştıkça daha çok düğümlüyoruz.

Belki de her şeyin cevabı “bırakmakta.”

Bırakmak, unutmak değil; yükü taşımamayı seçmek.

Her şeyi anlamak zorunda değiliz, bazen sadece geçmesine izin vermek gerek.

Çünkü insan, her şeyi kafasında çözemez.

Bazı şeyler zamana, bazıları da susmaya bırakıldığında iyileşir.

Ve bazen en büyük özgürlük, artık kafanda kurmamakla, kafana takmamaktır.

{ "vars": { "account": "G-5Z2CE4T8R8" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }