Bu yazımda, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “Mustafa Kemal’in Kağnısı” şiirinin kahramanı Elif Arıkan’ın torunu Abdullah Arıkan ile yaptığım görüşmeyi sizlerle paylaşmaktan gurur duyuyorum.

Yediyordu Elif kağnısını,

Kara geceden geceden.

Sankim elif elif uzuyordu, inceliyordu,

Uzak cephelerin acısıydı gıcırtılar,

İnliyordu dağın ardı, yasla,

Her bir heceden heceden.

Mustafa Kemal'in kağnısı derdi, kağnısına

Mermi taşırdı öteye, dağ taş aşardı.

Çabuk giderdi, çok götürürdü Elifçik,

Nam salmıştı asker içinde.

Bu kez yine herkesten evvel almıştı yükünü,

Doğrulmuştu yola önceden önceden.

Öküzleriyle kardeş gibiydi Elif,

Yemezdi, içmezdi, yemeden içmeden onlar,

Kocabaş, çok ihtiyardı, çok zayıftı,

Mahzundu bütün bütün Sarıkız, yanı sıra,

Gecenin ulu ağırlığına karşı,

Hafifletir, inceden inceden.

İriydi Elif, kuvvetliydi kağnı başında

Elma elmaydı yanakları üzüm üzümdü gözleri,

Kınalı ellerinden rüzgâr geçerdi, daim;

Toprak gülümserdi çarıklı ayaklarına.

Alını yeşilini kapmıştı, geçirmişti,

Niceden, niceden.

Durdu birdenbire Kocabaş, ova bayır durdu,

Nazar mı değdi göklerden, ne?

Dah etti, yok. Dahha dedi, gitmez,

Ta gerilerden başka kağnılar yetişti geçti gacır gucur

Nasıl dururdu Mustafa Kemal'in kağnısı.

Kahroldu Elifçik, düşünceden düşünceden

Aman Kocabaş, ayağını öpeyim Kocabaş,

Vur beni, öldür beni, koma yollarda beni.

Geçer götürür ana, çocuk, mermisini askerciğin,

Koma yollarda beni, kulun köpeğin olayım.

Bak hele üzerinden ses seda uzaklaşır,

Düşerim gerilere, iyceden iyceden.

Kocabaş yığıldı çamura,

Büyüdü gözleri, büyüdü yürek kadar,

Örtüldü gözleri örtüldü hep.

Kalır mı Mustafa Kemal'in kağnısı, bacım,

Kocabaşın yerine koştu kendini Elifçik,

Yürüdü düşman üstüne, yüceden yüceden.

Büyük Taarruzun 100. Yılında rastladım Elif’in hikayesine. Aslen günümüzde Sultandağı ilçesine bağlı Dort köyü nüfusuna kayıtlı. 1881 yılında Yani Mustafa Kemal Atatürk’ün doğdu yıl dünyaya gözlerini açmış Dort köyünde. Ömrünün geri kalan kısmını kâh Yeşilçiftlik’te kâh Sultandağı ilçesinde geçirmiş.  1967 yılında ise yine doğduğu ve düşman girmesin diye kağnı arabasıyla mühimmat çektiği topraklarda veda etmiş hayata Elif. Mustafa Kemal’in kağnısı dermiş kağnısına, mermi taşırmış cılız öküzüyle Polatlı’ya… Sonra o cılız öküz ölüvermiş Polatlı yolunda. Geçirmiş boyunduruğu kendine, kurtarmak için vatanı sürmüş kağnısını…

Elif’in hikayesine Cumhuriyet’in 100. Yılı için kaleme aldığım kitap için Yeşilçiftlik kasabasında yaptığım saha çalışmalarında rast geldim. Yazacağım eserin danışmanlığını da üstlenen Tarihçi- Yazar Rıza Selek, uzun yıllar önce Elif’in hikayesini dinlemiş. Bir konuşma arasında da Elif’in yanında yaşamış torunun hayatta olduğunu ve mutlaka görüşülmesi gerekliliğini vurgulayınca; Yeşilçiftlik Belediye Başkanı Sayın Mehmet Ali Sakal, Elif Arıkan’ın torunu olan Abdullah Arıkan ile bir görüşme ayarladı.

Ekibimle birlikte Yeşilçiftlik’te Abdullah Bey ile görüşmek üzere çıktığımız yolculukta, böyle bir yaşanmışlığın ne kadar önemli olduğunu konuşarak heyecan içerisinde Yeşilçiftlik kasabasına ulaştık...

Abdullah Arıkan, nenesi Elif’i anlatırken bizlere; 100 yıl önce yaşanmış olaylar, vatanın can siperane kurtuluş öyküsü gözlerimizin önünden geçti.

“Nenem genç kız iken savaş varmış koca memlekette. Dedemiz olan Kuşoğlu Hüseyin de savaşta imiş ve geri dönmemiş. Kim bilir nerde şehit oldu. Düşman bu taraflara gelince de tüm köylüyü bir tedirginlik almış. Ya düşman gelirse? O dönemler, Mustafa Kemal Paşa’nın emriyle evlerden askere verilebilecek ne varsa toplanılmış. Sultandağı’ndan Çiftlikten de kağnılar çıkmış yola. Nenem de öküzüyle birlikte düşmüş yollara. Kağnısı varmış. İlk önce Akşehir’e ulaşmışlar, orada cepheye ne lazımsa o yüklenmiş kağnısına. 

Çok kez Polatlı’ya varmış. Bu gidişler sırasında Yunak yakınlarında zayıf kalan öküzü ölüvermiş.  Nenem bu durum üzerine öküzüne bağlanan boyunduruğu takmış kendine varmış Polatlı’ya. Polatlı dönüşünde tarlasında çalışan yaşlı iki ihtiyar görmüş. Bu iki ihtiyarı hiç unutmaz ve anlatırdı Nenem. Öyle acıkmıştı ki evladım bir sunum ekmek olsa yeterdi vatanı kurtarmaya derdi ve eklerdi; O bir sunum şebit işte o yaşlı iki ihtiyardan geldi. Nenem çok kez bu yollarda gitmiş gelmiş. Memleket selamete erince dönmüş tekrar. Uzun yıllar birlikte yaşadık, onun harp hatıralarını dinledim çok kez. Nenem Elif Arıkan 1967 yılında vefat etti. Mezarı Sultandağı mezarlığındadır.”

Anıyı dinlerken Başkan Mehmet Ali Sakal ilerimizde duran parkı göstererek; “İşte bu park Elif’in ismini taşıyacak hocam. Buraya Elif’i simgeleyen bir kağnı rölyefi ve heykel yapacağız.” dedi.

Elif Arıkan’ın hikayesi ile 100 yıl sonra unutulmak üzere olan bir yaşanmışlığı gözler önüne sereceğiz. Çiftlik Kasabasının vatansever başkanı da Anadolu’nun tam da orta yerinde bir kadın kahramanın anısını yaşatacak Çiftlik köylüleri ile. Onca yıl sonra Elif’in ve nice Eliflerin sayesinde bir çınar ağacı altında evlatlarımız oturacak ve unutulmayacak Elifler.

Bu vesile ile hikayeyi bize ulaştıran Abdullah Arıkan’a, öyküyü yıllar öncesi derleyerek beni haberdar eden danışmanım ve Yeşilçiftlik’teki rehberim Rıza Selek’e ve ulu gönüllük gösteren, kadın kahraman Elif’in adının yaşatılması için elini değil gövdesini taşın altına koyan Başkan Mehmet Ali Sakal’a teşekkür ederim.