Türkiye genelinde işsiz sayısı Eylül döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 817 bin kişi artarak 4 milyon 566 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 2,4 puanlık artışla yüzde 13,8 seviyesinde gerçekleşti. Sigortasız çalışanların oranı yüzde 36'ya yükseldi. Aynı dönemde tarım dışı işsizlik oranı da 2,9 puanlık artışla yüzde 16,4’e yükseldi. (TÜİK verileri)

İşsiz sayısının yapılan açıklamaların aksine sürekli artması bir şeylerin ters gittiğini gösteriyor. Bakan Albayrak'ın 2022'de işsizliğin tek haneye düşeceğini açıkladığı günlerden çok uzak değiliz. Ancak durum o ki bu giderek imkansız hale geliyor. Çünkü her sene 1 milyona yakın kişi işsiz kalıyor.

Her 4 gençten birisi işsiz deniliyor. Ancak kendimden örnek verecek olursam mezun olduğum okuldaki 68 kişilik sınıf arkadaşlarımdan sadece 5-6'sı bir işe yerleşebildi veya atama bekliyor. Bu da işsizlik hesaplamaları ile gerçek işsizlik oranındaki bariz bir çelişkiyi gözler önüne seriyor. Tıpkı TÜİK enflasyon verileri ile halkın enflasyonunun birbirinden farklı olması gibi.

"Ya aslında iş var da gençlere iş beğendiremiyoruz" deyip kendince işsizliğe bahane sunan kendini kurtarmış bireyler elbette işsizlik verilerine objektif bir gözle bakamayacaklardır. Ben de sana şunu söylerim: Sen üniversitelerin bölümlerini istihdam ihtiyaçlarına göre ayarlayamaz ve önüne gelen yere sanki market açar gibi fakülte açarsan ve arz- talep dengesini ortadan kaldırırsan elbette bir genç okuduğu bölümde iş sahibi olmak isteyecektir.

Öğretmenlik bitirmiş adama garsonluk teklif edersen, yüksek lisans yapmış adama bekçi ol dersen sana verilecek cevap, "Hadi oradan" olacaktır. Yanlış anlaşılmasın, hiçbir mesleği kötülemiyorum, sadece olan durumdan bahsediyorum.

Her tarafa üniversite açtık diye övünenler, "Aslında herkesin üniversite mezunu olması iyi bir şey değilmiş" demeye başlamışlar. Sanki onlara göre işsiz, işsiz kaldığı için kendisi suçlu hale gelmiş ve neredeyse işsizden, "İşsiz kaldığım için sizden özür dilerim" sözünü duymak ister hale gelmişler.

Bu mantıkla hiçbir yere varılamaz. Birileri rahatsız olmasın diye gerçeği sürekli gizleyemezsin. Bir problem ile başa çıkabilmek için evvela problemi tanımlamak zorundasın. Yoksa sorunları sürekli olarak dış koşullara bağlayıp onlarla yüzleşmekten kaçınanlar elbette çözüm yolu üretemeyecektir.