Dünya'ya gelen her canlı; doğar, büyür, yaşlanır, ihtiyarlar ve ölür. Bu durum; yaratıcının canlılar üzerindeki tasarrufudur.

İnsanların pek çoğu, kendilerine bahşedilmiş olan yaşam sürelerini daraltarak sınırlandırıyorlar. 0-5 yaş arası bebek, 5-15 arası çocuk, 15-35 arası genç, 35-50 arası orta yaşlı, sonraki dönemde ise birçokları artık yaşlandım diyerek, erken emekliliğin formüllerini arıyorlar.

İlla ki hayatımızı dönemlere ayıracak olursak; 25 yaşına kadar öğrenim, 65 yaşına kadar çalışma, 75' e kadar dingin, ondan sonraki dönem ise, durağan bir yaşama dönemi diyebiliriz.

İnsan aslında ancak 50 yaşından sonra kendisi olabiliyor. O döneme kadar ailesinin temel sorunlarıyla, ihtiyaçlarıyla mücadele ile geçen hayatı, artık sakin bir döneme evrilerek gezip tozmaya, maddi manevi olarak hayatını sorgulamaya başlıyor.

İnsan yaşamını, bir dağın zirvesine tırmanmak olarak algılamalı ve tırmanırken de gördüklerinden keyif almalıdır. İnsan yaşlandıkça, değerlendiğini ve tecrübesiyle bir bilen olarak, kendini geliştirip çevresine katkı sunduğunun farkında olmalıdır.

“Alim kocadıkça KOÇ, cahil kocadıkça BOŞ olur” sözünü kendinize şiar edinerek, her yaşın kendine özgü güzelliklerinin tadını çıkartarak yaşamalıdır.

Siz yaşlanmazsanız çocuklarınız büyümeyecek, çocuklarınız büyümez ise torunlarınız olmayacak; velhasıl hayat her yaşta güzeldir.

Hayata dair idealleriniz devam ediyorsa kendinizi çevrenize karşı sorumlu hissediyorsanız, içiniz kıpır kıpırsa ve öğrenme merakınız devam ediyorsa, kaç yaşınızda olduğunuzun hiç bir önemi yoktur.

Mimar Sinan, Süleymaniye Camii’ni bitirdiğinde 70 yaşlarında, Selimiye Camii’ni tamamladığında ise 86 yaşına girmiş, eserleri bugün bile ayakta olan bir insandı.

Necmeddin Erbakan Hoca, 27 yaşında profesör, 69 yaşında Başbakan olmuştu. 85 yaşında vefat ettiğinde, hala Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve Müslüman Aleminin refahı, huzuru için görüş bildirmekte ve çalışmaktaydı.

İnsan, yaşamını idame ettirebilmek için bazı standart araç ve gereçlere ihtiyaç duymadan yaşayabiliyorsa, yaşlı olabilir ama ihtiyar değildir. Diğer bir ifadeyle yeni şeyler öğrenmiyorsa, artık hiç bir şeye şaşırmıyorsa ve çoğu şeyi bildiğini düşünüyorsa, merak etmiyor, gelecekten beklentisi kalmamış, sürekli eskiyi tekrar ediyor ve benden bu kadar diyerek kenara çekilmeyi yeğlemişse artık yaşı ne olursa olsun ihtiyardır.

İhtiyarlık son evredir, başkalarına muhtaç olarak oturduğu yerden kalkamayan ya da yattığı yerde yaşamak zorunda kalmak demektir.

İhtiyarlık, mücadele ettiği halde kendi ihtiyaçlarını tek başına göremeyecek kadar düşkün hale gelmek demektir.

Yaşlılığı kabul edin ama sakın ihtiyarlığı kabul etmeyin, elinizden geldiğince sağlığınıza dikkat edin.