İnsanlardan kaçarak, yalnız yaşamayı tercih eden yaşlı adama, “sürekli yalnız olmaktan bıkmıyor musun?” diye sorarlar.

Yaşlı adam, “yapacak çok işim var çok” diyerek anlatmaya başlar. “İki şahin, iki kartal ve yılanı eğitmeliyim, iki tavşanı sakinleştirmem, eşeği motive etmem ve en sonunda da aslanı evcilleştirmem gerekiyor” der.

Senin etrafında hiç hayvan göremiyoruz, hayvanlar nerede dediklerinde ise “onlar bizim içimizde yaşayan hayvanlar” diye cevaplar.

“İki şahin benim gözlerim, gördükleri her şeye saldırıyorlar. İyi-kötü, faydalı-zararlı, onlara ayırt etmeyi öğretmeliyim.

İki kartal benim ellerim, dokundukları her şeyi mahvediyor, yaralayıp parçalıyorlar. Onlara hizmet etmeyi ve zarar vermeden yardım etmeyi öğretmeliyim.

İki tavşan benim ayaklarım, her zaman korkarlar, kaçarlar ve saklanırlar. Onları sakinleştirerek zorluklardan kaçmayı değil, bu gibi zor durumlarla başa çıkmayı öğretmeliyim.

Eğitilmesi en zor olanı ise yılan, o benim dilim.

Kafeste, güvenli bir şekilde kilitli olsa da her zaman saldırmak, sokmak, yakınında olan herkesi zehirlemek için hazır bekliyor. Bu yüzden onu çok sıkı takip edip, disipline etmem gerekiyor.

Eşek herkesin bildiği gibi yine çok inatçı, işte o benim tüm vücudum. Yorgun davranıp, üşengeçlik yaparak, işini yapmak istemiyor. Ona zararlı içeceklerden uzak durmasını, gereğinden fazla yememesini, daima zinde kalmasını, bakımlı olmasını ve her durumda şükretmesini öğretmeliyim.

Evet, en sonunda, kral olmak ve herkese emretmek isteyen aslanı evcilleştirmem gerekiyor. Her zaman gururlu, kibirli ve dünyanın hep kendi etrafında dönmesini istiyor. İşte o aslanı terbiye etmeliyim. Çünkü bu benim egom, gördüğünüz gibi yapacak çok işim var benim.”

Günümüze kadar aktarılan bu güzel öğretide, sorulara cevap veren yaşlı adam, TOLSTOY’dan başkası değildir.

Nefislerimize söz geçirip eğitebilmek için, bizler de ara sıra ormanın derinliklerine giderek yalnız kalıp, tefekkür ederek kendimizi sigaya çekmeliyiz. Yaşadığımız müddetçe “çok işimiz var” çok.