Paris Bibliotheque Nationale’daki anonim tek nüsha Farsça Selçukname’nin aslının Prof. Dr. Feridun Nâfiz Uzluk (1902-1974) tarafından Türkçe çevirisi olan Tarih-i Ali Selçuk der Anatoli “Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi”, kitabı 1952 yılında İstanbul’da basıldı.

Bu kitapta Anadolu Selçuklu devletinin belli bir döneminde Hoca Nasireddin adlı bir kişi Maliye Bakanı (Müstevfi) olarak Sultan tarafından görevlendirildi. İsmail Hami Danışment gibi bazı kişiler bu Hoca Nasireddin’in Akşehir’deki Nasreddin Hoca olduğunu iddia etmişlerdir.  Bu iddianın doğru olmadığını İbrahim Hakkı Konyalı çeşitli belgelere dayanarak ortaya koymuştur. Yine de Hoca Nasireddin hakkında ilginç bilgiler veren bu tarih kitabından alıntılar yaptım, Kitabın 57 ve 58. sayfalarında:

“Hoca Nasıreddin’in adetlerinden biri de Divan toplantısından sonra din alimlerinin toplantısına (Fakihlerin meclisine) gitmek ve onların tartışmalarını (mühabeselerini) dinlemek, onlardan her birini derecelerine göre ödüllendirmektedir (taltif etmektir).

27 Ocak 1291 Cuma günü namazdan sonra Cuma Mescidinde din alimleri toplanıp tartışmaya (mübahaseye) tutuştular. Konu Bakara suresi 64. ayet idi. Bu ayet: “Summe tevelleytum min ba'di zalik, fe lev la fadlullahi aleykum ve rahmetuhu le kuntum minel haşirin”

Mealini ise: “Bundan sonra yine yüz çevirdiniz; Allah’ın fazl ve rahmeti sizin üzerinizde olmasaydı; sizler hüsranda kalacaktınız.” şeklinde açıklıyorlardı. Tartışma konusu bu ayetin tefsiri idi.

Alimlerin her biri bu ayeti bir suretle tefsir ettiler. Hoca Nasireddin, bunların hepsinin bu husustaki fikir ve reyini beğendikten sonra;

-Sizin hepiniz zamanın alimlerindensiniz. Burada söyledikleriniz hep sizin kitaplarda okuduğunuz, öğrendiğiniz şeylerdir. Fakat benim bu ayet hakkında fikrim şudur:

“Allah, Peygamber Efendimiz hakkında; eğer Peygamber elçiliği ( risaleti) ve bereketi olmasaydı, muhakkak biz hüsranda kalırdık. Bu ayetteki “rahmet” lafzından maksatta Resül-ü Ekrem Efendimizdir. Eğer Muhammet Mustafa’nın(SAV) hürmeti olmasaydı, sizin hepiniz azapta kalırdınız. “fe lev la fadlullahi aleykum” den maksat “eğer Allah’ın inayeti ve rahmeti yani Peygamberin gelmesi olmasaydı, hüsranda kalırdık.” şeklinde tefsir etti.

Alimlerin tartıştıklarından biri de Enfal suresi 33. ayet idi. Bu ayet: “Ve mâ kânallâhu li yuazzibehum ve ente fîhim, ve mâ kânallâhu muazzibehum ve hum yestagfirûn(yestagfirûne).”

Meali ise: “Oysa sen onların içinde iken, Allah onlara azap edecek değildi. Bağışlanma dilerlerken de Allah onlara azap edecek değildir.” şeklinde açıklanıyor. Hoca Nasıreddin özellikle  “Ve mâ kânallâhu li yuazzibehum ve ente fîhim,” anlamını “Ey Muhammet, eğer halk arasında sen olmasaydın, senin mübarek vücudun bulunmasaydı, ben o insanların günahlarından dolayı, bütün evvelki ümmetleri batırma, “gark” (kötü ve çirkin şekle getirme), Meskh (maymunlar ve domuzlar gibi)  felaketlerle yok ettiğim gibi onları da helak ederim” şeklinde tefsir etti.

Hoca Nasireddin bunun gibi 74 tane delil getirdi. Öyle ki o mecliste bulunan büyükler ve alimler pek beğendiler. Nitekim Hoca ahali arasında olmasaydı, insanlar Moğol şerirlerinin fesadıyla alem birbirine girerdi.”

 Kaynak: Tarih-i Ali Selçuk der Anatoli “Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi”, Metin 96+tercüme, 80+Önsöz XII= 188 sahife. İstanbul, Kemal Matbaası, Ankara Örnek Basımevi. 1952