Değerli sanatçı Levent Ülgen’in “Ya öyle değilse” başlıklı konuşmasını izledim. Konuşmasının sonunda sorduğu soruya hür vicdanımla verdiğim cevap belki karanlık zihinlerde birer küçük pencere açar ve o pencerelerden giren ışık az da olsa aydınlanmalarını sağlar.

Levent Ülgen’in sorusu şöyle: “1919’da Samsun’a çıkan Paşa ya vatan haini değilse?”

1919’da Samsun’a çıkan Paşa vatan haini ise; O’nun yanında savaşan dedelerimiz, nenelerimiz, onların kurduğu cumhuriyette vatandaşlık haklarına kavuşmuş babalarımız, annelerimiz, emanete ihanet etmemek için uğraş veren bizler ve korkarım gereğini tam olarak yerine getiremediğimiz sorumluluklarımızı miras olarak bırakacağımız kızlarımız, oğullarımız; hepimiz vatan haini olmaz mıyız?

1919’da Samsun’a çıkan Paşa vatan haini ise; o günden bugüne bir karışını korumak için nice şehitler verdiğimiz bu topraklara “Vatan” yerine başka bir şey diyebilecek bir babayiğit var mı aramızda? “Vatan haini” bir kadronun etrafında kenetlenmiş, millet olabilmek için canlarını vermiş insanların bize bıraktıkları, vatan değil de nedir? Bizi ulus yapan ve üzerinde hür irade ve vicdanımızla yaşayabileceğimiz bir vatan bırakanlar, vatan haini olabilir mi? Kısacası, bir vatanı yaratanlar, o vatana ihanet içerisinde olabilirler mi? Olsa olsa var olan bir vatana ihanet edenler olabilir.

1919’da Samsun’a çıkan Paşa; başlattığı hareket zafere ulaştığında yönetim şeklini değiştirdiği için ve Osmanlı tebasından bir ulus yarattığı için, vatana değil padişaha ihanet etmiş olsun. İstanbul Boğazı’na demirlemiş ve toplarını saraya çevirmiş olan İngiliz gemilerine engel olamayan padişaha ve sonu böylesine bir teslimiyetçiliğe varan padişahlığa ihanet etmiş olsun. Her fırsatta dile getirilen “Osmanlıya en büyük ihaneti Araplar yaptı” söylemine karşın, o Araplar üzerinde hakimiyet kurmaya dahi yetmediği anlaşılan Hilafeti kaldırdığı için haksız olsun Samsun’a çıkan Paşa.

Şapkanızı önünüze koyup düşünün; padişahlık devam ediyor olsaydı, sahip olacağımız toprakların yüzölçümü, Kurtuluş Savaşı sonrasında elde edilen zafer ve kurulan Cumhuriyet’in bugün egemen olduğu topraklardan daha mı geniş olacaktı? Bırakın birileri; üstelik Halife unvanını taşırken, Payitahtın işgalini önleyemeyen bir yönetim şekliyle bugün daha iyi bir konumda olacağımızı söylemeye devam etsinler. Belli ki; Tarık Buğra’nın Küçük Ağa’sı İstanbullu Hoca’nın o günlerde görebildiği gerçekleri ne yazık ki bugün bile göremeyenler var.

Saltanattan cumhuriyete geçiş, Anadolu’nun her köşesinde yaşayan yurttaşlarımız için öyle bir günde kavranacak ve özümsenecek kolaylıkta olmamıştır. Kurucu kadrolar ve ilk Cumhurbaşkanı olarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk; milletin, ülkeyi yeni bir padişahın değil ilk Cumhurbaşkanı’nın eliyle yine milletin yönettiğini kavrama sürecinde, Cumhurbaşkanı’nın yargılanabileceği tek suçun “Vatana ihanet” olduğunu Anayasamıza yazmışlardır. Bu bile kendi başına; vatana ihanet edip etmediği fikirleriyle enerjimizi çalanlar için Kurucu Lider’in açık bir deklarasyonu, bir manifesto, bir meydan okumadır.

Ülke meselelerinin konuşulduğu ortamlarda söz Atatürk’e geldiğinde, yaşasaydı bu sorunları nasıl çözerdi diye bir bahis açıldığında; “Siyaset yapma” diyenler çıkıyor. “Vefa, müminin yüz akıdır” denildiğinde; “İyi de kime karşı vefa?” diye sorarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusuna vefa duymaya gerek olmadığını ve Atatürk’ü örnek almanın siyasi bir görüş olduğunu iddia eden, haddini bilmeyen bir güruh var. 

Lozan’ın yıldönümünü kutlamak isteyenlere; “Toplumda ayrışma ve kargaşaya neden olabilir” gerekçesiyle izin verilmediği söyleniyor. Yani toplumda, Lozan’ı yetersiz ve yanlış bulanlar var, bu düşünceye saygı duymak gerekir, siz Lozan’ın yıldönümünü kutlarsanız toplum ayrışır. Antlaşmadan yıllar önce kaybedilmiş 12 adanın Lozan’da verildiğini söylemek, saygı duyulacak bir fikir demek ki.

“Yalan ne kadar büyük olur ve ne kadar çok tekrarlanırsa, inanan da o kadar çok olur” politikasını benimseyen hayalperestler, Atatürk’ün vatan haini olduğunu zırvalamaya devam ettikçe bizler de bu vatan için çalışmaya ve O’nun gibi ihanet içerisinde olmaya devam edeceğiz.