Sevgili Pervasız Dostları! İletişimimizin belli zamanlarında, bazı sözlere cevap verme gereğini hissederiz; ama hemen cevap veremeyiz.Hemen cevap versek bile, verdiğimiz cevabın etkili olmadığını düşünürüz. İşte bu yüzden, sizlerle hazır cevap olmak üzerine bazı alıştırmalar yapacağız.                                                                                                       Hazırcevaplılık, her ortamda, her soruya anında cevap verebilme yeteneğidir.
Çoğu zaman öyle sorularla karşılaşırız ki bir anda ne söyleyeceğimizi bilemeyebiliriz. Hazırcevaplılık yeteneğini kazandığımızda hiçbir zaman, hiçbir sözün altında kalmayız.                                                                                                                                          

Çoğu zaman bilgi sahibi olmadığımız konularda söz söylemek zorunda kalabiliriz. İçerik yönünden boş sözler söylesek de “durmadan ve çabucak söyleyebilmek” sayesinde bu durumu kolayca atlatabiliriz. Konuşma sırasında söyleyecek söz bulamayarak durakladığımızda tüm imajımızı zedeleriz.

Boş da olsa söyleyebileceğimiz mantıklı sözler bizi sıkıntıdan kurtaracaktır.
Unutmamamız gereken bir gerçek var: Konuşmak için insanların huzuruna çıktığımızda, insanlar dinlemek için bize yönelir. O anda hepimiz başarılı konuşmayı isteriz. Daha da iyisi bizi dinlemekte olanlar da başarılı olmamızı beklemektedir.. Şu halde konuşacağımız zaman başarılı olmamızı içtenlikle bekleyen insanlara sevgiyle yönelmeli ve başarılı olmalıyız.

En önemli sorunumuz söyleyecek sözden mahrum kalmamız değildir. Pek çok şey biliyoruzdur. Ama “Boşluk doldurma cümlelerini kullanmayı bilmiyorsak” tüm söyleyeceklerimiz birkaç cümlede bitiverir. Duraklarız, tıkanırız ve artık tüm konuşmamız bozulur. Cesaretimizi yitirdiğimizde diğer fikirlerimizi ifade etmeye fırsatımız kalmaz.

ÖZET
1. Tek bir kelimeden yola çıkarak uzun konuşmalar yapabilmeliyiz.
2. Fikir boşluğu doğduğunda arayı içerik yönünden boş da olsa ilgili sözlerle doldurabilmeliyiz.
3. Şaşırtıcı sorulara, altında kalmayacağımız kısa olmayan cevaplar verebilmeliyiz.

 

 

 

 

Aşağıdaki alıştırmalar ayak üstü düşünürken aralıksız hazırcevap verebilecek bir yetenek geliştirmemize yarayacaktır. Lütfen bu çalışmaları istendiği gibi yapalım. Ayrıca bulduğumuz her fırsatı benzer alıştırmalar için kullanalım.

ALIŞTIRMA: HAZIR CEVAPLILIK

1. Aşağıdaki her bir kelimeyi okuyalım ve hemen ardından okuduğumuz kelimeyi içerisinde barındıran bir cümle oluşturalım. Cümlelerimizin 6 kelimeden küçük olmamasına dikkat edelim.
Örnek: “Kalem” - Kalem olmasaydı binlerce kitabın yazılması mümkün olamayacaktı.
Aslan
Mercimek
Ayna
Ayva
Bardak
Karınca
Kabak                                                                                                                                             Kitap                               
Televizyon
Bebek
Mavi
Kulak
Doktor
Allah
Sadakat
Bayrak
Şerefli
Rehber
Saygı

 

 

 

 

 

2. Şimdi söz söyleme süremizi bir dakikaya çıkaracağız. Aşağıda göreceğiniz kelimeler üzerinde birer dakika konuşacağız. Duraklama yapmamaya dikkat edelim. Düşünce akışımız yavaş işliyorsa başlangıçta zaman kazanmak için yavaş bir hızla konuşmalıyız.
Örnek: “Sevgi”- Sevgi üstüne çok şey yazılmıştır. O, insanın kalbinde olan en saygıdeğer duygu. Sevmek ve sevilmek ne güzel. Bir çocuğu sevmek, bir çiçeği sevmek, işi, eşi, aşı sevmek. Hayat sevgi üstüne kurulmuş. Yunus ne güzel söylemiş: “Yaratılanı severiz, Yaratandan ötürü”. Bana göre sevebilen insan olmak büyük olmaktır.
Hepimiz de büyük olmak istemiyor muyuz? O zaman sevgiyi neden ihmal edelim. Sevgi mutluluktur. Mutluluk uğrunda ne günlerimizi aç kalarak feda etmeye hazırızdır. Ne geceler uykusuz bırakır bizi sevgi. Oysa sevgi bir bakıştır. Bir gülüştür. Bir soluyuştur sevgi. Ciğerlerimize her soluyuşta sevgi dolar. Arzularsak tüm hücrelerimizin sevgiyle dolabildiğini görürüz.” Şimdi sıra sizde:
Bayram
Güneş
Yürek
Akşam
Göz
Çiçek
Sanat
Yetenek
Kıyafet
Huzur

3. Aşağıda çeşitli sorular yöneltilmiştir. Bu sorulara en az 30 kelimeden oluşan cevaplar vermeliyiz. Sorunun cevabı için tek bir kelime yeterli olsa bile cevabınızı mutlaka gerektiği kadar uzatmanız gerekmektedir.
Örnek soru: En çok sevdiğiniz kişi kimdir?
Örnek cevap: Benim Alperen isminde bir arkadaşım var. Hayatımda tanıdığım en vefalı, en iyiliksever insan o. Onu gördüğüm zaman mutlu oluyorum. Böyle bir arkadaşı kim sevmez. En çok sevdiğim insanın o olduğunu düşünüyorum.(31 kelime)” Şimdi sıra sizde:

-Güzel konuşma kursuna katılmaktan memnun musunuz?
-Sizce yarın kar yağacak mı?
-Kursa giderek başarılı olma yolunu öğrenmemiz mümkün mü?
-En çok hangi özelliğinizden gurur duyuyorsunuz?
-Hiç kimsenin sizi sevmediğini söylüyorlar. Doğru mu bu?
-Bir akşam aç kalmak pahasına elinizdeki parayı bir kitaba verir miydiniz?
-Sabahları erken kalkar mısınız?
-Niçin et yemiyorsunuz?
4. Konuşmayı Kaldığı Yerden Sürdürebilmeliyiz. Aşağıdaki örnekte iki farklı fikrin arası boş bırakılmıştır. Konuşmacı sizsiniz. önce bir fikir veriyorsunuz ve ardından bu fikri örneklendireceksiniz. Ancak örnek aklınıza gelmiyor. Örneği hatırlayıncaya kadar kaldığınız cümleye paralel, yeni fikirler içermeyen dolgu cümleleri kullanacaksınız. Arada en az beş cümle kullanmaya dikkat ediniz. İlk örnek sizin için hazırlanmıştır:
a) Ben biliyorum insan cevabı çok arzularsa rüyasında bile cevabı bulabilir. (Fikir kesintisi: Örneği hatırlamadınız ve boşluğu dolduruyorsunuz.)

Arzuladığınızda ne olur? Arzunuz bir türlü zihninizden gitmez. Arzu duygudur. Hep gözlerinizin önünde dolaşır. Öyle ki her zaman arzunuzu düşünürsünüz. Rüyanızda bile arzunuz aklınızda dolaşır. Adeta arzu insanın hücrelerine kadar vücuduna işlemiştir. Arzunuzdan kalbiniz titrer. “Ah bir şu cevabı bulabilsem” dersiniz. Yemek yerken arzu kafanızdadır. Yolda yürürken hep o arzuyu düşünürsünüz. Sonunda cevabı rüyanızda görürsünüz...
(Devam)Bunun en ilginç örneğini Elias Howe yaşamıştır. Dikiş makinesini keşfetmek için bıkmadan çalışmış, arzulamış durmuş ve sonunda rüyasında kendisini yakalayan yamyamların mızraklarının ucunu gördüğünde hemen fikir kendisine doğmuştur. Bu rüyadan sonra tezgahının başına geçmiş ve dikiş makinesini tamamlamıştır.
b) Bir yetim çocuğun başını okşasanız ona neler kazandırabileceğinizi biliyor musunuz? (Fikir akışı koptu siz doldurun)
(Devam) Yetim çocuğun kendine duyacağı güven sayesinde çalışma azmi, zekası ve başarısı gelişecektir.
c) Aya ilk kim ayak basmıştı biliyor musunuz? (Fikir akışı koptu siz doldurun)
(Devam) İşte Ay’a ilk ayak basan Neal Armstrong olmuştu.
d) Size dün buraya gelip çok çalışmamız gerektiğini söyleyen kadının adını söylemek istiyorum. (Fikir akışı koptu siz doldurun)
(Devam) O kadının adı Halime Yazgan’dı.
e) Huzurlarınıza hangi konuda söz söylemek için çıktığımı biliyor musunuz? (Fikir akışı koptu siz doldurun)
(Devam) Sizinle “zekanın gelişiminin önemi” konusunda konuşmak için buradayım.
f) Benim kaç yaşında olduğumu merak ediyor musunuz? (Fikir akışı koptu siz doldurun)
(Devam) Belki de tahmin ediyorsunuz; ben tam 31 yaşındayım.

 

 

 

HAZIR CEVAP OLMAK BİR SANATTIR - 1

 

Sevgili Pervasız Dostları! İletişimimizin belli zamanlarında, bazı sözlere cevap verme gereğini hissederiz; ama hemen cevap veremeyiz.Hemen cevap versek bile, verdiğimiz cevabın etkili olmadığını düşünürüz. Yazımızın bugünkü bölümünde tarihteki bazı önemli insanların etkili hazır cevaplarını inceleyeceğiz.                      

                                                           SIR SAKLAMAK
Yavuz Sultan Selim, bir çok Osmanlı Padişahı gibi devletin selâmeti için sefer hazırlıklarını gizli tutarmış. Bir keresinde vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona:
“Sen sır saklamasını bilir misin?” diye sormuş.
Vezir, Yavuz’dan cevap alacağı ümidiyle:
“Evet hünkarım, bilirim.” dediğinde, Sultan Yavuz cevabı yapıştırmış:
“Ben de bilirim…”

                                                           SOKRAT VE BİLEYTAŞI
Öğrencilerinden birisi biri Sokrat’a sormuş:
— Herkese güzel konuşma dersleri verdiğin ve onlara hitabet sanatını öğrettiğin halde, niçin sen de çıkıp bir konuşma yapmıyorsun?
Sokrat:
— Evlat, bileytaşı keskin değildir; ama en sert demiri bile keskin eder...

                                                           ÇIKMAYAN MANA
Mehmet Akif, Baytar Mektebi’nde müdür yardımcısı olarak çalıştığı bir dönemde, muhasebeden gelen bir yazıyı anlayamaz. Yazıyı kaleme alan Salih Efendi’yi arayarak, yazıda ne demek istediğini sorar.
Salih Efendi, “Yazıyı iki türlü anlam çıksın diye böyle yazdık efendim!” cevabını verince, Mehmet Akif dayanamaz ve:
— Hayret doğrusu, der. Biz bir anlam bile çıkartamadık da…..

                                                           ANLADIĞININ İSPATI
Tanıdıklardan biri, yazdığı romanın müsveddelerini Neyzen Tevfik’e gösterir ve romanının nasıl olduğunu sorar.
Neyzen romanı beğenmediğini söyleyince, adam:
— İyi ama, siz hiç roman yazmadınız ki, neden beğenmiyorsunuz!
Neyzen Tevfik şu cevabı verir:
— Ben yumurtanın tazesini de bayatını da iyi anlarım. Ama bu güne kadar hiç yumurtlamadım.

                                                           İNSANIN MAHARETİ
Bir sohbet sırasında, Ârif Nihat Asya'ya:
— Eğilir, bükülür, katlanır ve istenilen şekle kolayca sokulur bir cam keşfedilmiş, derler.
Ârif Nihat Asya, şöyle cevap verir:
— Desenize, eninde sonunda camı da kendimize benzettik!

 


                                                           HAKLI TENKİT
Eflâtun, bir grup arkadaşı arasında oturan Sokrat'a:
— Geçen gün bir arkadaşını herkesin arasında azarladın, diye çıkışmış. O sözleri başbaşa kaldığın zaman söyleyemez miydin?
Sokrat, soruya soruyla karşılık vermiş:
— Beni böyle azarlamak için, başbaşa kalmamızı bekleyemez miydin?

                                                           HERŞEYE İYİ YÖNÜYLE BAKMAK
Lokman Hekim’e:
— Edebi kimden öğrendin?" diye sormuşlar. Lokman Hekim şu cevabı vermiş:
— Edepsizlerden…

                                                           ÇOK YÜZLÜLER
Mehmed Âkif, iki yüzlü insanlara çok kızardı. Bir gün bir arkadaşına şöyle dedi:
— İki yüzlüleri artık sever hale geldim. Çünkü yaşadıkça yirmi yüzlü insanlar görmeye başladım.


                                                           BİR ÖKÜZ UĞRUNA
Oğlunun okuması için çiftliğindeki bütün inekleri satan bir köylü, onun bir şey öğrenemediğini görünce:
— Ne bahtsız adammışım, diye söylenmiş. Bir öküz uğruna ne inekler feda ettim.


                                                           BİR MANDA
I.Dünya Savaşı’nın Mütâreke günlerinde bazıları Türkiye’yi bir devletin mandası altına koymak istemişler. Bunun üzerine Yahya Kemal:
— Yahu, Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u almak için tek topu kırk mandaya çektirmişti. Bunlar koca devleti tek mandaya çektirmek istiyorlar” cevabını verir.

                                                           NE HAKLA ZAMANIMI YERSİN
Edison, bir icat için yirmi saat çalıştığı günlerden birinde uykuya mağlup olmuş.Yardımcısının yarım saat sonra kendisini uyandırmasını tembihleyerek sedire uzanmış.
Fakat yarım saat sonra yardımcısı, öyle derin ve tatlı uyku içinde bulur ki Edison’u... Uyandırmaya kıyamaz. Bir yarım saat daha bekler ve sonra uyandırır. Edison, uyanır uyanmaz ilk işi saati sormak olur. Yarım saat yerine bir saat uyuduğunu öğrenince de çok sevdiği asistanını şiddetle azarlar:
“Ne hakla benim yarım saatimi yersin?”

                                                           KUMAR
Bir gün Eflatun, talebelerinden birini kumar oynarken yakalamış ve şiddetle azarlamış. Talebesi:
— İyi ama ben çok az bir parasına oynuyordum, diye itiraz edince, Eflatun cevap vermiş:
— Ben seni kaybettiğin para için değil, kaybettiğin zaman için azarlıyorum.

                                                           SOKRATES VE EŞİ
Filozof Sokrates ve eşi bir türlü geçinemezlermiş. Bir gün eşi Sokrates'e verip veriştirmiş, ağzına geleni söylemiş. Bakmış kocası hiçbir tepki göstermiyor, bir kova suyu alıp başından aşağı boşaltmış. Sokrates:
— Bu kadar gök gürültüsünden sonra bir sağanak bekliyordum zaten!..
                                                          

HAZIR CEVAP OLMAK BİR SANATTIR - 2

 

                                                           YEMEĞE YENİLMEK
Sasani hükümdarlarından Ardşir Babegân, doktoruna, "Bir günde ne kadar yemek yemeli?" diye sordu. Doktoru:
— Üç yüz gram kadar yeter, dedi.
Babegân:
— Bu kadarcık şey insana ne kuvvet verir ki? diye bunu az bulunca, doktor şu karşılığı verdi:
— Bu kadarı seni taşır. Bundan fazla olursa sen onu taşırsın.

                                                           EŞEK
Tiyatroda, ünlü oyuncu rolü gereği uşaklarına bağırır.
— Atımı getirin!
O sırada münasebetsiz bir seyirci
— Eşek olsa olmaz mı? diye seslenir.
Oyuncu hiç istifini bozmaz:
— Hay hay! Buyrun beyefendi!...

                                                           DERS
İdam edilmek üzere olan bir mahkuma:
— Söyleyeceğin bir şey var mı? diye sorduklarında, mahkûm cevap verir:
— Bu bana iyi bir ders olsun!..

                                                           SHEAKSPER VE ŞEMSİYE

Bir şemsiye tamircisi, yazmış olduğu şiirleri incelemesi için Sheaksper' a gönderdiğinde, ünlü yazarın cevabı şu olur:
— Dostum siz şemsiye yapın, hep şemsiye yapın, sadece şemsiye yapın…

                                                           ŞAİR EŞREF
Şair Eşref, Kırkağaç kaymakamlık binasının aktığını, tâmiri gerektiğini merkeze yazmış...Merkezden yazı gelmiş:
“Nerelerin aktığını tek tek bildiriniz...”
Bunun üzerine Şair Eşref meseleyi şöyle izah etmiş:
“Efendim, musluklar hariç her yan akıyor….”

                                                           SUSMAYI ÖĞRENMEK
Gevezenin biri, Atinalı İzokrates’in açtığı söz söyleme okuluna yazılmak için başvurur. İzokrates kendisinden iki misli ücret ister. Adam itiraz edince, İzokrates şöyle cevap verir:
— Sana iki şey öğreteceğim: Birincisi konuşmak, ikincisi susmak.


                                                           AKŞAM YEMEĞİ
Yahya Kemâl, dostlarından birine:
— Bu akşam benimle yemek yer misin? Diye sorunca, arkadaşı:
— Hay hay! der. Çok memnun olurum. Hiçbir mazeretim yok!
Yahya Kemal gülümseyerek karşılık verir:
— İyi öyleyse, bu akşam size geliyorum.

                                                           BOŞLUK BIRAKMADI
Osman Yüksel Serdengeçti, Necip Fazıl Kısakürek vefat ettiği zaman, “Yeri doldurulmaz bir insandı.” diyenlere, şu cevabı vermiş:
— Boşluk bırakmadı ki doldurulsun. Her şeyi doldurdu. Kafaları gönülleri ve yaşını doldurdu, öyle gitti.

                                                           RÜZGAR GİBİ GEÇTİ
Rüzgar Gibi Geçti'nin yazarı Margaret Mitchell (1900—1949), romanı yayımlayıp büyük bir ün yapıncaya kadar adı sanı duyulmamış sıradan bir ev kadınıymış. Ama "Rüzgar Gibi Geçti" birden bire yazarını da üne kavuşturmuş. Margaret Mitchell'e uzaktan yakından kutlamalar yağmaya başlamış. Bu arada yazarın komşusu bir kadın kıskançlık duygusuyla karışık takdir sunmuş:
— Kitabın tahminlerin ötesinde güzel, kime yazdırdın?
Yazarın cevabı çok zekice olmuş:
— Beğendiğine sevindim, kime okuttun?

                                                          
                                                           ZEKÂ

Bir bilgeye, “Bir insanın zekasını nerden anlarsınız?” diye sorarlar.
Bilge:
— Konuşmasından anlarım.
— Ya hiç konuşmazsa?
— O kadar akıllı insan yoktur ki?

                                                           BÜLBÜL
M. Akif, yapmacıklı jest ve mimiklerle şiir okuyanlardan hoşlanmazdı. Bir gün böyle biri, Taceddin Dergâhı’nda Akif'in “Bülbül” şiirini okur. Bu okuyuşa canı sıkılan Akif, şöyle söylenir:
— Bu bülbül bizim “Bülbül”e benziyordu ama, adam ne kanadını bıraktı, ne de kuyruğunu!..


                                                           UZUN LAF
Lafı uzatanlara ne yapmak lazım diye Farabi'ye sormuşlar, Farabi şöyle demiş:
— Uzun konuşanı kısa dinlemeli.

                                                           MESLEK SIRRI
Yargıç, hırsıza sorar:
— Söyle bakalım, soyduğun dükkana nasıl girdin?
Hırsız, biraz düşündükten sonra soruyu şöyle yanıtlar:
— Efendim, biz buraya yargılanmaya mı, yoksa meslek sırrı vermeye mi geldik.

                                                           KİM OLABİLİR?
Necip Fazıl’a :
— Fransa’da yayımlanan bir ansiklopediye Türkiye’den sadece iki şair almışlar,dediklerinde,üstad sormuş:
— İkincisi kim?