Hayvanlar yer değiştirerek hareket eden, organik maddelerle beslenip içgüdüleriyle davranan akıldan yoksun canlılardır.

Birlikte yaşadığımız, sosyal yaşamı paylaştığımız bize çok benzeyen bazı canlıları da bu kategoriye sokmamız gerekirken, nedense onlara da insan deriz.

Aslında uygar toplumlara en büyük zararı veren bu güruh! için bir tanım kullansak, hele hayvan filan desek vallahi öbürlerine hakaret olur.

Ne yazık ki günlük yaşamımızda çok rastlıyoruz. Geçen hafta işte onlardan biriyle karşılaştım;

İşim gereği dışarıdayım. Yaşadığımız pandemi günleri nedeniyle artık hemen herkes maske takıyor. Veya takıyormuş gibi yapıp çenesinin altına indiriyor. Ya da burnunu dışarıda bırakıyor.

Başkalarını kendimizden ya da onlardan korunmak için aramızda virüs falan hikaye, olsa da ben korkmam diyenlerde var tabi. Kontrolü sağlayacak güvenlik neredeyse yok gibi. Şahsen bugüne kadar çıplak gözle, kural dışı davranan bir kişiye bile ceza kesen görmedim.

Vaziyet rahat olunca sonuç böyle oluyor…

O gün karşımdan biri geliyor;

“Benim içimde ne kendime ne de başkasına zerre kadar saygım sevgim yok!” der gibi bakınan. Adım atışı, kollarını sallayışı bile farklı birisi. Üstelik pantolon ceket giymiş ayakkabısı bile var ama ne çenesinde ne de orasında burasında maskenin izi bile yok, üstelik sırıtıyor.

İçimden gelen ses:

“Haydi oğlum tam sırası bunun suratının tam ortasına bir yumruk patlat, ağzını burnunu dağıt” dedi.

Ama içimdeki hayvan sevgisi yine baskın geldi:

Ve gitti…

İyi ki böyle yaptım. Belki de dönecek bacağıma dişlerini geçirecekti..

Veya yüce adalet beni karşısına dikecek toplum huzurunu bozmaktan en az 4-5 bin lira ceza verecekti. Veya ötesi de olacaktı…

Şimdi o ilk düşündüğümü yapmadığım için çok pişmanım. Yazımı okuyanları da duyar gibiyim:

“-Oğlum sen hala manyaksın! Yaşın kaç başın nerede? Kendini ne zannediyorsun? Biri parmağıyla dokunsa yuvarlanıp gideceksin. Donkişot! Üstelik senin Şansopansa’n bile yok!

Olsun!...

Hala zihnimden silemiyorum.

KÖPEKLER

Çoğunluğu yol kenarında, kaldırımda yatan bir sürü köpeğimiz var artık. Yüzünüze ben bu dünyaya neden geldim der gibi bakan, gariban çaresiz.

Son aylarda daha çok ilgimi çekiyor, bu köpek sürüleri devamlı değişiyor. Eskiler gitmiş yenileri gelmiş gibi. Sanki konar-göçer olmuşlar.

Meğer başka kentlerdeki yetkililer şikayetlerden usanınca köpekleri kamyonlara doldurtuyor, yakın coğrafyadaki başka yerlere boşaltıyormuş.

Bunu hepsi yapıyormuş, bir nevi yerel turizme katkı gibi.

Şimdi kızanlar olacak; Ne yapayım seviyom ben onları sokak kedilerini de...

Boş verin bunu haydi. Şimdi yazının başına dönüp yeni bir insan-hayvan ayrımı yapalım:

Bu tanımı çoğu kez hakaret amacıyla kullanırız. Kedilerimize, köpeklerimize işte bu hayvan derken aramızda yaşayan tiplere nasıl insan diyeceğiz?