Necip Fazıl Kısakürek; 9 Haziran 1904 yılında İstanbul'da doğmuş, 25 Mayıs 1983'te İstanbul'da vefat etmiş ve Eyüp Sultan Mezarlığı’na defnedilmiştir.

Necip Fazıl 1934 yılına kadar bohem bir hayat yaşamış ve yaşadıklarını da yine şiirlerine yansıtmıştır.

1934 yılında Abdülhakim Arvasi ile tanıştıktan sonra; “Tam otuz yıl saatim işlemiş, ben durmuşum; Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum” diyecek kadar müthiş bir dönüş yapmıştır.

Daha sonra, hayatının sonuna kadar emperyalist ülkelerin teslim alma kültürlerine karşı imanlı ve inançlı gençlik yetiştirme mücadelesi vererek kitap, dergi, şiir gibi birçok çalışmalar yapmış ve zinde bir nesil yetiştirmek için ömrünü harcamıştır.

“Şairler Sultanı” olarak da anılan Necip Fazıl gençliğe hitabesinde; “Zaman bendedir ve mekan bana emanettir, diyen şuurlu bir gençlik. Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, kininin, kalbinin davacısı bir gençlik. Halka değil, hakka inanan, meclisinin duvarında HAKİMİYET HAKKINDIR düsturuna hasret çeken, gerçek adaleti bu inanışta bulan ve halis hürriyeti hakka kölelikte bilen bir gençlik” diyerek ümit var olduğunu tasvir ediyordu.

Üstat, Ayasofya’nın kapalı tutulmasını “Türk tarihine, mukaddesatına, ruhuna ihanetlerin en büyüğü” şeklinde yorumlayarak, gençliğe aşağıdaki kelimelerle sesleniyor;

“10 milyon kilometrekarelik bir servet ve nimet zeminini 700 bin kilometrekare fakir bir anavatan kadrosuna kadar indiriyorlar fakat bütün bu olanlara rağmen Fatih’in o kadar maharetle yerine oturttuğu mili söküp atamıyorlar, çekip alamıyorlar. Zira İstanbul ve Ayasofya, muazzam nasibi icabı, anavatana bitişik ve onun içinde kalıyor; hiçbir şey yapılamayınca da, dünyada hiçbir milletin başına gelmemiş bir felakete yol açılıyor” diyordu.

“Eğer Abdülhamid’e, Ayasofya’yı müze yapması karşılığında bütün dünya hazinelerini vereceklerini söyleseler, nefretle reddeder, imparatorluğunu elinden almakla tehdit etseler, son damla kanına kadar akıtmakta tereddüt etmezdi” demişti.

Necip Fazıl; tüm camilerin mekan olduğunu ama Ayasofya'nın ‘İslami Ruh’ olduğunu belirterek, Türk'ün bahtının Ayasofya'nın kapatılmasıyla kapandığını, açılmasıyla da açılacağını söylemiştir.

“Gençler; bugün mü, yarın mı bilemem fakat Ayasofya açılacak. Türk’ün bu vatanda kalıp kalmayacağından şüphesi olanlar, Ayasofya’nın da açılıp açılmayacağından şüphe edebilirler.”

“Ayasofya açılacak. Hem de öylesine açılacak ki, kaybedilen bütün manalar, zincire vurulmuş masumlar gibi onun içinden fırlayacak. Öylesine açılacak ki, bu millete iyilik ve kötülük etmişlerin dosyaları da onun mahzenlerinde ele geçecek.”

“Allah tarafından mühürlenmiş kalplerin mühürlediği Ayasofya, onların aynı şekilde mühürlemeğe yeltenip de hiçbir şey yapamadığı, günden güne kabaran akınını durduramadığı ve çığlaştığı günü dehşetle kolladığı mukaddesatçı Türk gençliğinin kalbi gibi açılacak.”
“Bekleyin gençler, biraz daha rahmet yağsın. Her yağmurun arkasında bir sel vardır. Hepimiz şöyle diyelim; o selin üstünde bir saman çöpü olsam daha ne isterim.”

“Fatih ve O’nun Yeni Nesline Selam” diyen, fikir ve aksiyon adamı, büyük mütefekkir Necip Fazıl Kısakürek'i rahmet ve minnetle yad ediyoruz.