Hac İslam’ın beş temel esasından biridir. Ekonomik gücü ve sağlığı gidip gelmeye yetiyorsa, ömürde bir kez yapılması farz olan ibadettir. Sağlığı yerinde olanın oruç tutması ya da namaz kılmasının farz olması gibi, diğer farz ibadetlerden farkı yoktur.

Namaz kılanlara namazcı, oruç tutanlara oruççu, zekat verenlere zekatçı denmeyeceği gibi, Hacca gidenler de Hacı ifadesini, gösteriş amaçlı bir unvana dönüştürmemelidir.

Müslüman, ibadetlerinde şuurlu olmalı ve mütevaziliği elden bırakmamalı; yaptığı ibadetleri gösteriş gibi kullanarak maddiyat peşinde olmak yerine, manevi haz almayı tercih etmelidir.

Her alışverişte, her sohbette, kadın olsun erkek olsun, ben Hacıyım diyerek ibadetlerini sabun gibi tüketmemeli; toplum içinde karı koca arasında dahi, Hacım gel, Hacım git iltifatlarının yersiz olduğunu bilmelidir.

Hacca gitmenin şartlarını taşıyorsanız, pek tabii ki gideceksiniz. Sıfatlara takılmayın, bize de Allah'ın Kâbe’sini görmek nasip oldu diye sevinin ama asla öğünmeyin.

Kutsal topraklara gidip gelmekle değil; şuurlu ibadetle, Allah'tan samimi olarak af dilemekle kurtuluşa ereceksiniz.

Git gel tüm günahların silinsin, yok böyle bir silgi.

Hac ibadetine; gelince aş dökmek ya da herkese hediye getirmek gibi şartlar ilave etmeyiniz.

Günümüzde sanki olmazsa olmazmış gibi algılanmaya başlanan, son dönemlerdeki cenaze sahiplerinin, cenazenin defninden sonra verdikleri toplu yemekler gibi, İslam’ın özünden koparak, kendi şartlarınıza göre kurallar koymayın.

Bugün sizin için keyfi olan harcamaların yarın başkaları için mecburiyet olabileceğini unutmayın.

''Hediyeleşmek sünnettir'' sözünü abartarak, köyde kim varsa, mahalleden kim geçiyorsa hediye vermek zorunda değilsiniz.

Hoş geldin, Allah kabul etsin diyene, zemzem ve hurma, ikramların en güzeli olarak yeterlidir.

Maalesef günümüzde Hac ibadetinin maliyeti döviz kurlarının yüksek olmasından mütevellit zaten hayli artmıştır. Bu yüksek maliyete 10 bin-20 bin TL de hediyeler için harcayarak toplum içinde emsal görünmeyiniz.