Güzel olan sevgili değil, sevgili olan güzeldir. (Tolstoy)                                  

Güzel olmak önemli midir? Güzellik dış görünüşün beğenilere uygun olması mı demektir? Evrensel bir güzel var mıdır? Hepimiz farklı zevklere, farklı düşüncelere, farklı kişiliklere sahibiz. Bu nedenle tercihlerimiz değişiktir. Bir konu hakkında zıt şeyleri savunabiliyoruz. Peki, güzellik anlayışımız ne durumdadır? Ortak bir güzelde karar kılabilir miyiz? Yoksa düşüncelerimiz gibi, güzellik ölçütümüz de değişir mi? Hepimiz güzel görünmek, güzel görmek ya da en azından yaşadığımız şu zamanı güzel geçirmek isteriz. Güzel olmak isteriz, güzel elbiseler alırız, güzellik salonlarına gideriz, makyaj ürünleri kullanırız, güzel olabilmek adına yediklerimize içtiklerimize dikkat ederiz ama güzelin ne olduğunu sorgulamayız ve bu güzelin sorgulanması işini genellikle filozoflara bırakırız.

Bu yazımızı güzelin felsefesine ayırdım. Güzel okumalar.

Güzellik yüksek bir estetik değerdir. Bizde hayranlık uyandıran, haz ve beğeni oluşturan, bizi heyecanlandıran her türlü nesne, olay ya da duruma güzel deriz. Güzelin daha çok akılsal bir durumdan ziyade duyusal ve duygusal bir biçimi vardır. Yani güzel düşünceye değil, seyre ve hayale bağlıdır. İşlevsel ya da kullanışlı olma niteliğinden ziyade karşılık beklenmeden edinilen bir izlenimdir. Güzel olanı bir işe yaradığı için değil, duyusal algı ve seyir için tercih ederiz.

Felsefe tarihine baktığımızda pek çok filozofun birçok güzellik tanımının olduğunu görürüz ve filozoflara göre, güzellik ölçütü değişkendir. Güzellik kısa süren bir saltanattır V.Hugo’ya göre. Seneca, güzelliğin ahlaki yönüne dikkat çekerek der ki; “Soysuz güzellik, kokusuz menekşe gibidir.” Balzac, güzelliğin çoğu zaman kusurları gizleyen bir örtü olduğunu söyler. Aristotales ise ruh güzelliğinin beden güzelliğinden daha önemli olduğunu ama daha geç fark edilebildiğini savunur. Aşık Veysel’imiz, güzeli güzel yapan güzelin kendisi değil, güzele güzel bakan olduğunu; “Güzelliğin on para etmez, bendeki bu aşk olmasa” diyerek dile getirir. Goethe’ye göre güzellik, her yerde hoş karşılanan bir misafirdir. Zimmerman, güzelliğin insana acı verdiğini ve şarap gibi içeni de yaktığını iddia eder.

Dünya sinema sektöründe  bir kadın sarışın ve güzelse bir de renkli gözlü ise genellikle akıl yoksunudur. Petronius da aynı düşüncededir ve der ki; “Güzellik ile akıl seyrek olarak bir arada bulunur.” Shiller, Petronius’a karşı çıkar. Fr. Shiller’e göre de güzelliğin bir duyusal bir de akli yanı vardır. Güzellik, aklın ve duyuların birlikte şekillenmesidir.

Birbirinden farklı güzellik anlayışları, birbirinden farklı güzellikleri akla getirir. Manzaranın güzelliği, karşı cinsin güzelliği, seyahatin güzelliği ve bebeğin güzelliği aynı güzelliğe mi işaret eder? Şüphesiz ki, hepsi farklı anlamları içinde barındıran benzer güzelliklerdir.

Güzellik değişken bir değerdir. Tanımlandığı zamana, topluma, insandan insana, hatta insanın yaşına, mesleğine, içinde bulunduğu sosyal ve psikolojik duruma göre değişen bir değerdir. Önümüzdeki hafta güzeli aramaya devam edelim. Mevlana’nın dediği gibi; arayanlar bulamazlar, bulanlar da arayanlardır…

Kalın sağlıcakla.

Görüş ve eleştirileriniz benim için önemli; [email protected]