Bir haftalık İzmir’den uzaklaşmak, birkaç yere gitmek, eski dostları görmek, anılarla sarmaş dolaş olmak beni mutlu etmeye yetmişti. Akşehir, Ankara, Amasya’yı bir haftada görmüştüm. Üç kenti de çok severim. Amasya’nın yeri daha bir başkadır bizim için. Sakinlik, sessizlik, doğallık bu kenti ayrı tutmama nedendir. Hele bir de anne memleketi olunca…

Tam zamanında gitmiştim. Her tarafın yeşile kestiği, doğanın canlandığı günlerdi. Ayların en güzeli mayıs ve ayın ilk haftasına denk gelmişti. Ne yapılabilir, ırmak kenarında oturulur. Bağlara gidilebilir, Şehir Lokantası’nın balkonunda oturup Tokat kebabı yenir. Bu kez öyle yapmadım. Öğleyin Ali Kaya’nın lokantasına gittim. Kebabı orada yedim. Akşamleyin dağın üzerindeki yere gitmeyi çok istiyorum. Lokantada oraya nasıl gidebilirim, deyince siz gelin biz sizi götürürüz dediler. Şaşırmadım desem yalan olur. Birkaç yıl önce yürümeyi denedim, yarı yoldan döndüm. İzmir’deki Amasyalı ağabeyim, dostum Yavuz Maydenüs de, Amasya’ya gidip Ali Kaya’nın oraya çıkmamak olmaz demişti.

Akşama doğru merkezdeki lokantaya gittim. Ali Kaya’nın kendisi oradaydı. Bir şeyler götürüyormuş. Arabaya bindik. On dakikada tepeye varmıştık. Kenti kuş bakışı görmek anlatılır gibi değildi. Lokantanın dört bir yanından Amasya’yı izledim. Fotoğraflar çektim. Yeşilırmak, bana poz vermiş gibiydi. Sanki bir fotoğraf karesinde ırmak donup kalmış, hareket etmiyor, öylece bakakalmış gökyüzüne. Bir sandalyeye oturup dakikalarca muhteşem manzarayı izledim.

Akşam ince bir tül gibi Amasya’nın üstüne inerken içeri geçtim. Cam kenarındaki masama oturdum. İçerisi kalabalıktı. Ketin ışıkları yanmaya başlamıştı. İlk izlenimlerim bir ışık yangına tanık olacağım doğrultusundaydı. Birkaç meze, salata, kuzu şiş söyledim. Bir iki duble içecek bir şeyler. Gözümü camdan ayıramıyorum. Görüntü güzellikle birleşince beni büyüledi.

Gece iyiden iyiye bastırmıştı. Yıldızlar çok yakındı, ışıl ışıl bir yıldız tarlasında gezinmeye başlamıştım. Bir yıldızdan bir başka yıldıza geçiyordum. Geziniyordum bir düş dünyasında. Yıldızlardan gözümü ayırıp kente bakıyorum. Tüm Amasya ışığa kesmişti. Gökyüzünde yıldızlar, yerde ise göz alabildiğine bir ışık yangını. Bu ışık yangını dağ tepe tırmanıyordu. Irmak, adı gibi yeşile bulanmıştı. Yeşille aydınlatılan ırmak, bir düş ırmağı olmuştu. Masalsı bir gece yaşıyordum. Fotoğraf çekiyordum, ama o güzelliği verecek denli güçlü değildi makinem.

Garsonlar gelip abi bir şey yememişsin, diyordu. O görüntü karşısında ne yenir ne de içilirdi. Yıldız ve ışık yağmurunda ruhumu yıkamanın mutluluğuyla kendimden geçmiştim. Gökyüzüne bakınca evrendeki tüm yıldızların başımızın üstüne toplandığını sanırdınız. Tüm güleç yüzlü yıldızlar, titrek ışıklarıyla dans ediyormuş sanısını veriyordu. Zaman ilerliyor, gökyüzünün güzelliği katmerleşerek artıyordu…

Böyle bir mekanı Amasya’ya kazandıran Ali Kaya’ya ne denli teşekkür etsek azdır. Yolda gelirken anlatmıştı. Burayı aldığımda viranelikti, berduş yatağıydı. Canla başla çalışıp şehrimize yakışan bir yer yaptık, diyordu. Bu nitelikte kaç yer var. Çok yeri gezmiş, görmüş biri olarak çok az yerde bu manzarayı yakaladım. Hele yüksek bir yerden kenti gören bir lokanta görmedim desem yalan olmaz. Işık yangınını Mardin’e benzettim. Gece olunca tüm kent, tüm ova ışığa kesiyordu. Ali Kaya’nın lokantası gibi yüksek bir yer yoktu. O özelliğiyle bana göre bir ilkti.

Amasyalılar, Amasya’ya yolu düşenler Ali Kaya’nın lokantasına uğramadan kenti biliyorum, kenti gördüm demeyin. Orada sizi nefis kebaplar, mezeler, salatalar bekliyor. Güler yüzlü hizmet değişmez kural. Hesaplar abartılı değil. Kuşkusuz daha önemlisi yıldıza kesmiş bir gökyüzü ve ışığa kesmiş Şehzadeler Kenti görüntüsü. Biraz dikkatli izlerseniz bana hak vereceksiniz.

Lokantadan dışarı çıktım. Yıldız çiçeklerinin oluşturduğu gökyüzündeki yıldızlar gecenin soğuğunda ısıtıyordu beni. Dağların doruklarından gözlerimi kamaştıran bir ışık belirdi. Atatürk’ün siluetiydi. Gülümsüyordu. Cebinden bir kağıt çıkardı, devrim yaratan sesiyle başladı okumaya: “1- Yurdun bütünlüğü, ulusun bağımsızlığı tehlikededir. 2- İstanbul’daki hükümet, üzerine aldığı sorumluluğun gereklerini yerine getirmemektedir. Bu durum, ulusumuzu yok gibi gösteriyor…”

Amasya Genelgesi’ni kendi sesinden dinliyordum… Düş gibi bir gece yaşıyordum! Teşekkürler Ali Kaya…