Tire, İzmir’in gizli bir hazinesidir. Yeşilin daha bir güzelleştiği, gönülleri açtığı şirin bir ilçedir. Her yıl Eylül ayının ilk haftasında çocuklar için etkinliklerle süslenir.

İzmir’in, ülkemizin tanınan yazarlarını Tire’de konuk eder Belediye. Bu yazarların kitapları çocuklara dağıtılır. Bu etkinlik, Tire’nin kurtuluşu olan 4 Eylül haftasına rastlar. Çocuklara hem kurtuluş bilinci hem de okuma ve kitap sevgisi aşılanır.

Bu yılın konuk yazarları; benim dışımda Mehmet Kemal Erdoğan, Cahit Kaya, İrfan Nemutlu ve İsmet Çallıbay oldu. Öğrencilerle buluşuldu. Onlarla konuşuldu, söyleşildi.  Soruları yanıtlandı. Festival süresince çocukların sevecen yüzlerle gelip kitap sormaları ne hoştu. Bir gün önce aldığı kitabı okuyup gelip anlatanlar az değildi. 

Belediye Başkanı Tayfur Çiçek; “Daha şenliklere haftalar kala minik yüreklerin ‘Başkan amca, yazarlar yine gelecek mi?’ sorusu bizleri mutlu ediyor.  İlçemize gelerek bizleri mutlu eden yazarlarımıza ilçem adına teşekkür ediyorum” dedi.

Her yerde gördüğümüz bir manzara da; az da olsa anne, babanın kitaba soğuk bakması. Sonra çocuk okumuyor, adam olmuyor gibi yakınmalar yerine suçu kendilerinde aramalılar bence. Kitapları belediye veriyor, dediğimiz halde çocuğunu çekip götürenler de yok değildi. Biraz sonra dönüp dolaşıp gelirler, kitaplar belediyenin armağanıymış, biz de alalım, derler. Gel de kitap sevgisini aşıla bu insanlara…

Tire denince aklımıza yeşillikler, sessizlik, suyun çok olduğu, tarih kokan bir şirin ilçe gelir. Sokaklar arasında kaybolmak çok hoştur. Semercisine, demircisine, urgancısına, keçecisine uğramak, onlarla konuşmak tanımsız bir huzur verir insana.

Sabah güneşiyle beraber tandırcılarda sabah çorbasını içmek, yumuşacık, ağızda dağılan tandır etinden yemek de güzelliğin başka adıdır. O sırada kilo sorunuymuş, kolesterol muş bunları düşünmeyeceksiniz. Sabahın köründe yaşı sekseni aşmış amcalar da onları yer. Amca size zararı yok mu, diye sorarım. Ne zararı olsun, yıllardır yerim, bana sağlık verir, der. Önemli olanın doğal beslenmek olduğunu söylemeden edemezler.

Bir iki günlük sessizlik demetinden ayrılmak zor gelir. Gözlerimiz yeşile, kulaklarımız kuş sesine alışmıştır. Şehre gittiğimizde beton rengi, taşıt, insan gürültüleri epey zorlayacağa benzer bizleri. Güzellik adalarına bu kaçamaklar da olmasa büyük kentler hiç çekilmez…

Yeni bir güzellik demetini iple çekeriz. Yine de Tire gibisi yok, dersek başka güzellikleri gücendirir miyiz acaba?