Virüs salgını nedeniyle evlere kapandık. Zorunlu olmadıkça çıktığımız yok. Anılarla avunmaya çalışıyoruz. Bartın’ın benim gözümde, gönlümdeki yeri kuşkusuz farklıdır. Bunu herkes bilir. Geçen yıl bu günlerde fuara gelmek için hazırlık yapıyorduk. En iyisi iki yıl önceki bir anıyla girelim. Tüm dostlara selamlar..

Bartın “Anadolu’nun aydınlık yüzü” olarak bilinir. Tarihsel güzelliklerini doğal güzellikler tamamlar. Sular kenti olarak da anılan Bartın küçük, şirin, sakin bir kenttir. Her ev birer saksı gibidir. Bahçelerden sokağa sarkan, taşan ağaçların görüntüleri görülmeye değerdir. Ahşap evler geçmişten günümüze tanık olduklarını anlatmak ister gibidirler. Tarih kokan sokaklarda yitip giderken sessizliğin uğuldadığını duyarsınız. Sokak aralarında koşturan, top oynayan çocukların sesi bile sessizliğe yenik düşer.

Bartın adını, koro türküleri, tanrıça Athena, muhteşem akan su anlamlarına gelen Parthenious’tan alır. Ünlü tarihçi Homeros, İlyada Destanı’nda Bartınlılardan söz etmeden duramaz: “Erkek yürekli Pylaimenes komuta eder Paphlagonialılara/ Gelmişler yaban katırlarıyla ünlü Enetlerin yurdundan/ Kytoros’ta Sesamos’ta otururlar/ Parthenios Irmağı çevresinde kurmuşlardır ünlü saraylarını/ Kentleri Kromna, Aigialos, yüksek Erythinoi’dir…”           .

Bartın,  Batı Karadeniz Bölgesi’nin merkezinde yer alır. Buradan birçok yere kolaylıkla ulaşmak olasıdır. Bir kez adım atınca başka bir yere gitmeyi istemezsiniz. İklimi her mevsim sizleri çekecek bir yapıya sahiptir. Dört mevsim rahatlıkla kentin size sunacaklarına hayran kalırsınız. Mengen’den sonra başlayan ağaç tünelleri arasında yolculuk size masalsı bir dünyayı kendiliğinden sunar. Bölgenin yeşili hiç bitmez. Yeşilin her tonuna doyarsınız. Bu rengin sevdasıyla bakışlarınız dağların doruklarında gezinmeye başlar. İlkbaharda yaşama merhaba diyen ağaçların çiçekleri karşılar kente doğru yol alanları. Güzün en çılgın renkleriyle donanmış ağaçlarda sarı, kahverengi, kırmızının yangınına tanık olursunuz. Ağaçlardan altın sarısı yapraklar başınızın üstüne bir balerin edasıyla dans ederek düşer. Saygı duymamak elde değildir sarışın bakışlı yaprağa. Alıp defterinizin, kitabınızın arasında saklarsınız. Bu başıma taç olmak istemişti ben kente girerken, demeseniz de onu görenler anlarlar… 

Öyle şirin ilçeleri vardır ki birine gitseniz ötekinin hatırı kalır. Amasra, Kurucaşile, Ulus ilçeleri her bakımdan sizleri davet eder. Bu ilçelerin içindeki yaylalara gitmek isterseniz, Uluyayla, Ardıç, Gezen, Arıt yaylaları gezginlerin arayıp da bulamadığı cinsten yerlerdir. Arıt Yaylası, Küre Dağları Milli Parkı içerisindedir.

Deniz turizmi içinde biçilmiş kaftandır Bartın’ın plajları, sahilleri. İnkumu, Çakraz, Amasra Plajları ülkemizde bilinen yerlerdendir. Amasra’da turizm olayının başlaması 1950’li yıllara rastlar. Ülkemizde çoğu yerin adı bilinmezken Amasra’ya akın akın insanlar geliyormuş… Bunların yanında Kızılkum, Mugada, Güzelcehisar, Bozköyaltı, Akkonak, Göçkün, Karaman, Tekkeönü plajlarında da yazın sıcağında rahatlıkla serinleyebilir, bir yılın yorgunluğunu atabilirsiniz. Güzelcehisar denilince bir iki satır eklemeden olmaz. Bartın’a 17 kilometre uzaklıktadır. Burada ilginizi çekecek 80 milyon yıllık lav sütunlarıdır. İşte o sütunlarla karşılaşınca şöyle bir geçmişe dönmek istersiniz. Dile kolay, 80 milyon yıl öncesine…

Kenti, ilçelerini birkaç günlük geziye sığdırmak zordur. Akşamleyin kente geldiğinizde kafanızı dinleyeceğiniz bir yer vardır. Taşhan’da gönlünüze göre bir akşamı karşılarsınız. Hele mevsim yazın ilk günleriyse bahçedeki devasa ıhlamur ağacının altında oturmanın keyfi bir başkadır. Ihlamurun baygın, ama naif kokusu çok şey anlatacaktır isteyene. Hafiften bir Karadeniz esintisi, tabağınızdaki balık, bölgeye özgü mezeler… Yazar Nazlı Eray’ın, “İmparator Çay Bahçesi” adlı romanı bu handa geçer. Handan söz etmişken hanın girişinde bir kırtasiye dükkânı gözünüze ilişecektir. Burada Esen Aliş’le tanışın. Ülkemizin en eski gazetesi Bartın Gazetesi’ni çıkarmaktadır. Bu yıl 90. yılını kutluyor. Esen Aliş’in tatlı sohbetinden kent hakkında çok şey öğrenebilirsiniz. Taşhan’a uğrayın oranın işletmecisi Faruk Çakıner’le tanışın. Sanatçı, Bartın sevdalısı bu güzel insan sizlere çok şey anlatacaktır. 200 yıllık taş yapıda ister yemek yiyin. İsterseniz bir iki yudum bir şeyler için. Sevgili Faruk’un mekanın içerisini donatan kendi çizimleri olan resimler karşısında şaşırın. Kesinlikle mutlu olacaksınız…

Ertesi sabah erkenden kalın. Ahşap yapıların arasında tarihi, kültürü, sanatı koklayarak taş kaplı sokaklarda bir sabah turu mutlaka yapın. Sabahın serin esintisi tüm bedeninize bir duş gibi gelecektir. Zamanın siyaha buladığı ahşap evlerin öyküsünü dinleyin. Bahçe duvarlarından sarkan güllerin, hercailerin, karanfillerin kokusunu içinize çekin. O çiçeklerin kokularını yitirmediklerini kolaylıkla anlayacaksınız. Kokuların arasına sıcacık ekmek kokuları da karışacaktır. Ne kadar uzakta kaldı fırından çıkan taze ekmek kokuları öyle değil mi? Dumanı üstündeki ekmekten alın kahvaltınızı onunla yapın…

Salı ve Cuma günleri merkeze kurulan Galla pazarına uğrayın. Pazardaki tüm satıcılar analardan, bacılardan oluşuyor. Erkek satıcıya rastlayamazsınız pek. Meyvenin, sebzenin, yeşilliğin en tazesini, en doğalını buradan alın. Salatalığın salatalık, çileğin çilek koktuğuna şaşırarak hayret edin. Pazarı ilk gezdiğimde salatalıkların kokusunun bilmem kaç metreden duyumsandığını unutmuştum. İşte orada uzun yıllar önce kaybettiğim salatalık kokusuna rastladım.

Bartın’a gelmişken Amasra’da güneşin batışını izlemeden ayrılmak olmaz. Bir balık lokantasına oturun akşamüstü. Masanızda 21 çeşitli malzeme kullanılarak yapılan ünlü Amasra Salatası. Bu salata tezlere konu olmuş, üzerine araştırmalar yapılmıştır. Izgara balık, manda yoğurdu, belki bir parça kavun, peynir… Canınız ne isterse onu için. Salatanın, balığın enfes lezzeti başka bir şeyi gerektirmez. Güneş, hafiften güne el sallarken ormanlardaki renk yangınını kıskandıracak başka bir yangın başlamıştır ufukta. Güneş renk senfonisiyle köşesine çekilirken tüm denizi de boyamıştır allı güllü…

Bir süre sonra bakarsınız ki tüm yıldızlar üşüşüvermiş başınızın üstüne. Denizde yakamozlar, gökyüzünde yıldız çiçeklerinin çılgın korosu. Hepsi birden göz kırparlar. Ay uzun huzmelerini yakmış, zifiri karanlıkta hükmünü sürdürmektedir. Bir süre sonra elinizdeki bardağı aya uzatın, ayın akan renginden doldururun. Beyaza bulanmıştır, gümüşi bir beyazlık bardağınızda size gülümser. Yakamozlar bunu kaçırmazlar, denizden flaşlar patlar gözünüze, gözünüze…  Fatih Sultan Mehmet’in Lalası’na sorduğu soru kulaklarınızda yankılanır: “Lala, Lala Çeşm-i Cihan bura mı ola…” Orhan Veli’nin dizeleri insanın belleğinden dökülür: “Deli eder insanı bu dünya/ Bu gece, bu yıldızlar, bu koku/ Bu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaç.”

Her gün bir başka güzellikle geçer. Tuz renginden sıyrılmıştır zaman. Bir haftaya zor da olsa sığdırmaya çalışırsınız gökkuşağının renklerini. Sular kenti Bartın’dan ayrılış vakti gelmiştir. Gideceğiniz gün yağmur damlarını duyumsarsınız. Sizin kenti sevdiğiniz gibi kentte sizi sevmiştir. O damlalar gökyüzünün gözyaşlarıdır. Kendi kendinize söz verirsiniz. Bir dahaki sefere daha uzun süre kalacağım…

Bu güzel, şirin kente güzel bir yönetici gerek. Belediye Başkanı Cemal Akın, kısaca herkesin dilinde olan Cemal Başkan. İşi gücü hizmet olan bir gönül insanı. Adam gibi adam, yüreği sevgiyle donanmış, attığı her adımda bunu duyumsatan, az bulunan yöneticilerden. Makam odasının kapısı sürekli açıktır. Sürekli yenilikler peşinde koşuyor. Toplumdan kopmamış. Her hafta düzenli olarak mahallelerde kahvaltılar düzenliyor. Sorunları birinci ağızdan dinliyor. Sorunlar kısa sürede çözüme ulaşıyor. Gerçi halkın içinde olduğundan az da kullansa odasını, ona ulaşmak için Çin Seddi’ni aşmanıza gerek yoktur. O her zaman yanınızda her zaman yakınınızdadır. 22. Bartın Kitap Fuarı açılışında şöyle demişti: “Bir şehirde kitap fuarı olmazsa iş yapıyoruz diyemeyiz. Önce kültür, gelecek nesilleri yetiştirmenin yolu kitaptan, okumadan geçer. Bartın çok şanslı bir şehir. Dört başkan da bu fuarı geliştirmek için elinden geleni yaptı. Gençler tarafından kurulan bu fuara yerel yönetimlerin sahip çıkması ne güzeldir…”

Doğru söylemişti Cemal Başkan, önemli bir saptamaydı. Başkanlıktaki ikinci döneminde-üçüncü döneme hazırlanıyor, kazanacağı kesin- kitap fuarını daha bir güzelleştirdi. Gelen konuklar memnun. Yatacak yerler, oteller evleri aratmıyor. Belediyenin mutfağından yemekler özenle yapılıyor. Bartın Belediyesi Dinlenme Evi, bu işlerin altından kolayca kalkıyor. Tesis müdürü Burak Kirenci’nin öncülüğünde tüm işleri kotarıyor. Tesisin çalışanları Nermin Dika, Fatma Kara, Serpil Koç’tan oluşuyor.

Halkla ilişkiler bölümü fuarın yükünü çekenlerdendi. Sosyal işler müdürlüğünde Mehmet Çevik, Selahattin Kalafat, halkla ilişkiler bölümünde Selman Gökcan, Ali Ogün Yoğurtçu, Emir Can Sucu, Turgay Karatoprak epey ter döktüler. Emir Can Sucu’nun çabaları unutulacak gibi değildi. Başkan Özel Kalem Müdürü Sevgi Salcı da geçmişten günümüze fuara büyük emekleri vardır. Fuarın ilk kuruluşunda yer alanların arasındadır.

Bartın ve halkı fuarı o kadar çok önemsemişler ki 23. Kitap Fuarı için şimdiden kollar sıvanmıştır.

Bir yolunu bulup Bartın’ı ziyaret edin. Kitap fuarı döneminde giderseniz kendinizi daha bir şanslı sayın. Ruhunuzun, kafanızın, bedeninizin dinlendiğine tanık olun…