Padişahların hiçbirinin anası Türk değildi. Devleti kuran Osman beyin anasının bile Moğol asıllı olduğu söylenir. İtalyan, Rus,Sırp ve başka yabancı kökten gelen kadınlardan doğan padişahların; kendilerini Türk saymış olmaları bile önemlidir. Bazı dönemlerde Türk sözü, hakaret sayılıyordu. Saray Rus, Sırp, İtalyan vs. milletten cariyeler, esir pazarından alınanlar diğer kadınlar ve entrikaları ile doluydu. Onlardan doğan şehzadelerden, bebekken veya doğar doğmaz öldürülenler bile vardı.

*Şehzade Mustafa valilik yaptığı vilayette o kadar çok sevilmiş ki; halkı onun padişah olmasını istemekteydi ve uğruna her türlü fedailiği; yapmaya hazır durumdaydılar. "Maiyeti ve askerleri ile Dersaadete  yürüyüp tahtı zorla devralacağına" dair, dedikodular yayılmıştı.

* imparatorluğun  düşmanı İran şahı ile anlaştığı... *Kendine ayrı devlet kurmaya yeltendiği şüphesi yaygındı. Kendi çocuklarından birinin, tahta geçmesini" amaçlayan; ve çevirdiği dolaplarla padişahın birinci hatunluğuna kadar yükselen Rus asıllı cariye ve adamları; Sultan Süleyman'ı, iftiralarla ikna edip; Mustafa'yı boğdurarak yok ettirdiler.

Saltanat çok kudretli, keyifli, fakat tehlikeli bir makamdır. Değil Cihan Padişahlığı ve daha önemsiz koltuklarda oturanlar bile; makamı kaybetmemek için canla başla çırpınıyor. Rakiplerine kuşku ile bakıp düşmanlık güdüyorlar. Yüce koltuklar, insanı kuşkucu yapar; ruh sağlığını bozar. Osmanlı devletinin en güçlü olduğu ve başa geçenlere cihan Padişahı dendiği dönemde ise; o taht dünyanın en önemli makamıydı. Kanuni de; çevresine yerleşen dalkavukların iğfaline kapılmış; Mustafa'nın askerleriyle gelip kendisini devirip tahta geçeceğini" düşünmüş. Rus cariye ve ona bağlı olan saray ileri gelenleri, padişahı bu kuşkuya inandırmışlardı.

Diğer yandan; büyük dedesi Fatih Sultan Mehmet'in: EVLADIMDAN HER KİME SALTANAT NASİP OLURSA: NİZAMI ALEM İÇİN KARDEŞLERİN KATLETMEK VACİPTİR. EKSER ULEMA TECVİZ ETMİŞTİR( Şeriata uygun bulup tavsiye etmişti) diyen bir vasiyeti vardı.

Fatih böyle bir vasiyet bırakmakla yanlış mı yapmıştı? Yoksa, o dönemlerin şartlarında zorunlu bir tedbir miydi bu dilek? *Her padişahın o kadar çok eşleri ve cariyeleri vardı ki; evlatlarının hepsinin adını bilmeyen  padişahlar çok oldu. *Birçok veliahttan hepsinin padişahlığa heves etmesi; devleti bölebilir zayıf düşürebilirdi. *Kendi oğullarına bile güvenmedikleri için; hiçbir Padişah; Mısırın fethinden sonra Halifei ruyi zemin olanlar da dahil; kendileri yokken, tahtın el değiştirmesi korkusuyla; hacca gitmemiştir.

Her olay hakkında o dönemin ve çevrenin şartlarına göre, hüküm yürütülmeli.

Bu durumda; "İYİ Kİ YÜCE ATATÜRK DÜŞMANLARI KOVDUKTAN SONRA Bazıları, "Kendi padişahlığını ilan edecek!" diye beklerken; CUMHURİYETİMİZİ  KURMUŞ. İlk Türkiye Büyük Millet Meclisini toplamış... Demokrasimizin ilk temellerini atmış" diye anmamız ve mutlu olmamız gerekir.