“Dillerde nağme adın

Aşk gibi sevda gibi

Huysuz ve tatlı kadın”

Siz gazetemde uzun aralıklarla yazılarımı görüyorsunuz ama ben her gün yazıyorum. Okuyunca, “Bu yine saçma sapan bir iş oldu!” diye yırtıp çöp kutusuna atıyorum.

Kim bilir? Bu yazımında sonuna geldiğimde belki sonuç aynı olacak veya sabrederseniz final bölümüne geleceksiniz.

***

İlk gençlik yıllarından başlayarak özellikle Türk Sanat Musikisine derin bir ilgim vardı. Nefesliler dışında hemen hepsini tıngırdatır, yorumlar seslendirirdim. İçinde olduğum uygun ortamlarda sahne alırdım.

Dinletirdim. Çünkü o şarkılar benim, ben onların içinde yaşıyordum. Sevdalarım, hüzünlerim, umutlarım, zorla büyüttüğüm acılarım vardı…

“Seni, sesini, gözlerinin rengini unutabilsem

Şu zavallı gönlümü avutabilsem…”

“Manada değil ruhta değil, tende güzelsin

Ey Sevgili! Sen elde değil bende güzelsin”

“Unutturamaz seni hiçbir şey

Unutulsam da ben…”

“Kalbimin sahibi sensin orda yalnız sen varsın…”

“Akşam oldu hüzünlendim ben yine

Hasret kaldım gözlerinin rengine…”

Benzer yüzlerce şarkıda kendimi buluyordum. Yarını bekliyor günü yaşıyordum.

Süper yetenekli değildim ama belki de çabalarımın hatırına dinleyenler oluyordu..

“Bir daha” “Bir daha” seslerini duyuyordum.

Yıllar geçtikçe o şarkılar yine yerlerinde duruyordu.. Ama ben ötelere geçiyordum.

“Devam et” diye seslenenler giderek azaldı. Mikrofonun arkasından “huzura” bakınca:

“Bırak git artık yeter” gibi geri dönüşleri algılıyordum.

Bazen evde kendi başıma geçişler yaparken bile aynaya bakıp görüntüm için geriliyordum.

Olmuyor, güftelerin içine, notaların cennetine giremiyordum.

Daha sonraki yıllarda mikrofona çağıranda olmadı, unutulup gittik.

“Unutulmaz adınla dudakta kal sevgilim

Hatıran yeter bana uzakta kal sevgilim.”

“Artık demir alma zamanı gelmişse an’dan

Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan…”

Arada enstrümanlarım da kaybolup gitti. Biri garajda duruyor, Ut’um oğlum Ender’de. Müzik kulağı iyidir ama yoğunlaşacak zaman bulamadı.

Geçtiğimiz günlerde duygularım depreşti “40’ından sonra azanı teneşir paklar” ama eşim dönüşümü ben de ut’umu istedim.

“Ne bileyim nerede? Baba! Belki depodadır, bulursam getireyim” dedi.

Artık karikatür çizemiyor, resim yapamıyorum belki ut’u da çalamayacağım ama olsun yeniden deneyeceğim.

Gönlümü alıp hayallerle avutacağım.

Her yerin karanlık olduğu o yerden önce söylenecek şarkılarımız olmalı. Dinleyen olmazsa kendimize söyleriz..