Ro­ma­lı dev­let ada­mı… Ede­bi­yat­çı… Hu­kuk­çu… Akıl­cı… Ah­lak­çı… Fi­lo­zof… Cumhuriyet savunucusu Cicero, Anadolu’ya vali olarak gelirken yolu Akşehir’e (Philomelion) düşmüştü.

Milattan önce (M.Ö. 106) yılında Arpinumlu zengin bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen ‘Marcus Tullius Cicero’, yaşamı boyunca cumhuriyetçi ilkeler uğruna savaşmış ünlü Romalı devlet adamı, söylev ustası, avukat, edebiyatçı ve düşünürdür. Rodoslu Molon’un söylev sanatına ilişkin verdiği dersleri izleme olanağı bulan Cicero, M.Ö. 79’da üç yıl için gittiği Atina’da Ascalonlu Antiochos’un ve rhetor Demetrios’un derslerine katıldı. İyi bir eğitim alarak kendini yetiştiren Cicero’nun siyasal yaşamı planladığı gibi yürümedi. Başarısızlıklar ve hayal kırıklıkları birbirini izledi. İnişli çıkışlı bir siyasi yaşamında M.Ö. 56 yılında Pompeius, Caesar ve Crassus’un kurduğu yeni birliğe, önceleri tamamen karşı çıkmasına rağmen katıldı. Ancak inanmadığı düşünceleri fazla savunmak istemedi ve bütün kamu görevlerini terk etti. M.Ö. 51 yılında, Roma’dan uzaklaşmak için, Anadolu’nun Kilikya eyaletine bir yıl süreyle vali olarak atanmayı kabul etti.

Roma cumhuriyeti son yıllarında,  Anadolu’nun güney şehirlerinden bir birlik oluşturarak başkenti Laodikya (Laodicee)'da olan Kilikya eyaleti yönetimine verilmişti. Cicero, Asya'ya ümitle gelmişti. Ancak bu saha gerçekten yüzyıldan beri hiç gelişme gösterememişti. Bütün ümitleri kırılmıştı. Düşündüğü tek şey, Asya'da bir yıldan çok kalmamak olmuştur.

Anadolu’ya gelen Cicero, Efes'te yalnız bir gün kaldıktan sonra, 22 Temmuzda yoluna devam ederek Aydın {Tralles)' e gelmişti, yollardaki tozdan ve sıcaktan şikâyetçiydi.  31 Temmuzda da Denizli yakınlarındaki Başkent Laodikya (Laodicee)'ya ulaşmıştı. Karşılanmasında yapılan gösterilerden ve gösterilen saygıdan hiç etkilenmeyen Cicero, oraya varışının ilk gününde şöyle yazmıştır:

"Yaptığım mesleğimden, şu anda ne kadar bezgin olduğumu, tam olarak bilemezsiniz; benim için Laodicee'nin işleri hakkında hüküm vermek ve bu gurbette iki lejyonluk bir orduya kumanda etmek de güzel bir şereftir. Ben burada hiç rahat değilim; bir yıla kadar buradan çıkmama bir yol bulunuz."

Cicero, özellikle şehirlerin acınacak durumlarından etkilenmiştir; bunların istenen vergileri vermeye güçlerinin yetmediğini de milletvekilleri açıkça söylüyorlardı. Birçok adam mallarını satıyordu. Ciceron'un dediği gibi, zavallı şehirlerin, hakkıyla şikâyet edecek şeyleri vardı. Julia kanunu, vali ile emri altında olanlara, gerekli olan yiyecek ve hayvan yemini halktan ücretsiz ve peşin alma hakkını veriyordu. Cicero, bu yetkiden hiç yararlanmayarak odununa kadar parayla aldı. Bazen halka misafir olmayı kabul ederse de çoğunlukla kendi çadırında yatardı.

Yolculuğunu Anadolu’nun iç kısımlarına doğru uzatan Cicero, Şuhut (Synnada)'da üç gün kaldı;  Cicero’nun arkadaşına yazdığı mektubunda bu coğrafyayı ayrıntı veremeyecek kadar bilgisinin kıt; hatta ülkeyi çok az tanıdığı görülüyor.

 Şuhut’tan Akşehir (Philomelium)' e geçmek üzere yola koyuldu. Milattan Önce 51 yılı Ağustos ayı içerisinde Cicero,  Akşehir (Philomelium)’e ulaştı. Bu devirlerde Philomelion (Akşehir), Kilikya eyaletinin bir bölümüydü. Milattan önceki yüzyıllarda bu şehirden, büyük dağ yolu üzerindeki bir durak yeri olarak bahsedilir.

Akşehir’den yola çıkarak Konya (İconium) şehrine ve 31 Ağustos tarihinde buradan Kilikya'ya dönmek üzere Kapadokya'ya uğradı. Toros'un eteğinde, Kapadokya şehri olan Ereğli (Cybistra)'da durdu; Düşmanlarına karşı Kapadokya'yı savunmak için karargâhını burada kurdu. Bu şehirde on beş gün kaldı. Ordusuyla Toros'lara doğru ilerledi, düşmanlarını ezdi. O devirde Akşehir’in içinde bulunduğu Kilikya eyaleti bile Cicero’ya itaatkâr görünmüyordu. Cicero, bu üzüntü veren durumu görmekle beraber, yine o zayıf birliklerine gerçekten ehil bir kumandan olduğunu gösterdi. İsyancıları yönetimi altına aldı; kalelerini yaktı, yıktı.  Aslında, Cicero, ne hangi şehri aldığını, ne de hangi halkla savaştığını fazla biliyordu; şehrin adını saptırır, yendiği halkın adını bilmezdi.

            Bu yörelerde kaba ve yırtıcı insanlar kendilerini ne pahasına olursa olsun savunmaya hazırdı. Sürekli olarak silahlı idiler. Bunları yenen Cicero,  pek çok ganimet elde etti. Atlar dışında, ganimeti orduya bıraktı. 21 Aralıkta esirleri sattırdı, Cicero, ertesi yılın ortasına kadar Asya'da kalır, sadece hükümetinin işleri ile ilgilenir.

Üstlendiği kamu görevlerinde adil davranışları ve dürüstlüğüyle halkın sevgisini kazanan Cicero, aldığı söylev sanatı eğitimini iyiyi ve haklıyı savunmakta kullanırken haksızlık edenleri gözünü kırpmaksızın, üstelik olayla ilgili ayrıntıları abartarak ve söz oyunlarına başvurarak, mahkûm etmek için kullanmaktan hiç kaçınmamıştır. 

Cicero’nun günümüze ulaşan pek çok güzel sözleri vardır. İşte bunlardan birkaç tanesi:

·         Bir yerde yaşam varsa orada umut da vardır.

·         Bütün büyük işler, küçük başlangıçlarla olur.

·         En kötü barış, en haklı savaştan daha iyidir.

·         Geçmiş geçmişte kalmıştır, biz işimize bakalım!

·         Hayat yokuşunu tırmanırken rastladığınız insanlara iyi davranın; inişte yine onlara rastlayacaksınız çünkü.

·         Her canlı yalnız kendini sever.

·         Her şeyin başlangıcı küçüktür.

·         Herkes hata işleyebilir, yalnız ahmaklar hatalarında ısrar eder.

·         Malını kaybeden bir şeyini kaybeder, namusunu kaybeden birçok şeyini kaybeder, cesaretini kaybeden her şeyini kaybeder.

·         Sahip olduğundan fazlasını istemeyen insan zengindir.

·         Yarınlar yorgun ve bezgin kimselere değil, rahatını terk edebilen gayretli insanlara aittir

·         Roma neden yıkıldı?" sorusuna Cicero’nun cevabı: Çok ve güzel konuştuk, fakat bilgisizdik!