İZGEP İzmir’de eşi benzeri olmayan bir gurup. Haftanın bir günü toplanıp öğle yemeği yer, sanat, kültür, bilim bazen de siyaset konuşulur, tartışılır. Çoğunlukla haftanın bir konuğu olur. Kendi alanında uzman, söz sahibi kişiler davet edilir. Onlar anlatır, üyeler dinler. Daha sonra sorular sorulur. Güzel bir gün yaşamanın tadına varılır.

Gurubumuz seçkin kişilerden oluşur. İçinden beş milletvekili, üç dört belediye başkanı çıkmıştır. İzmir ve ülkemizin sanayisine, ticaretine, kültürüne, sanatına yön veren otuz kişilik bir dost meclisidir. Kimsenin kimseden beklentisi, çıkarı yoktur, olamaz da…

Bu guruptaki arkadaşların çoğunun çocukları öğrencim olmuştur. Beni tanırlar çocukları aracılıyla, yapılan toplantılardan. Dedim ya her biri birbirinden kıymetli insanlar. Bunlardan biri de biricik öğrencim Ayşe Eronat’ın babası Ramiz Eronat. Son on on beş yılda Ramiz Abiyle samimi olduk. Biricik kızı Ayşe Hollanda’da yaşıyor, orada sevilen, sayılan bir eğitimci. Facebook’ta yazarım, Ayşe niye zamanında tanıştırmadın beni babanla? Ayşe bana gülücükler yollar şekillerle.

Ramiz Abimiz yabancı aktörlere benzer, diyeceğim eksik olacak. Aktörlerden daha yakışıklı, iki metreye yakın boyuyla, yüreğindeki insan sevgisiyle eşsiz bir insandır. İzmir ticaretine yıllar boyu yön vermiş, ekonominin nabzını tutmuş kişilerdendir. Hani insan güldüğü kadar insandır, özdeyişini kanıtlar her zaman. Sadece gülmez, konuşmalarında mizah eksik olmaz. Çakıra çalan gözleri ışık saçar, bakışları öyle yumuşaktır ki bir kadifeden daha yumuşak. Sevgi dolu yüreğinin gözlerine yansıması da sevgi doludur. Yaşama, insana, çevresine sevgiyle bakar. İyilikten, güzellikten yanadır her zaman.

Kendisi İzmir dışında oturduğundan toplantılarımıza gelirken eski bakanımız, ünlü yazar, sanat insanı Yılmaz Karakoyunlu’yu da alır gelir. İnsanlara katkı sağlarken bundan yüksünmez, severek yapar. Sadece onu değil, herkesi bağrına basar, elinden geleni ardına koymaz.

Yaz aylarında toplantılarımızı Çeşme’de yaparız. Toplantılara arabasıyla insanları getirir, götürür. İzmir’in en sıcak günlerinde toplantı sonunda, Savaşçığım işin yoksa biraz oturalım, der. Çeşme Marina’ya otururuz. Geçmişten, günümüzden neler konuşuruz neler. Saatler geçer, farkına varmayız. İçtenlik sevecenlikle birleşince zamanın nasıl geçtiği anlaşılmaz. Dinlerken içim açılır, güzelliklere yelken açarım. İnsanlara yardım için elini avucunu açmaya hazır bir abimizdir Ramiz Eronat. Bazen keşke yıllar önce tanısaydım, derim kendimle söyleşirken. Kendisine de söylerim. Güler tatlı, tatlı. Yoldan çıkardın o zaman Savaşçığım, der. Abi diye nice gereksiz insana sarıldık. Yıllar geçti, şimdi bile onun acısını çekiyorum. Hem zamanımız çalındı fazlasıyla, hem de madden sarsıldım, kendime gelmekte zorlanıyorum. Bankalardan kurtulmak kolay mı, yılların bana armağanı, gerçek olmayan dostların bir de…

Ramiz Abinin öyle bir yüreği vardır ki dünyayı sığdırır içine. Herkese yer vardır o gül bahçesine benzer yüreğinde. Bencil değil, yardım severdir. Güllerle dolu yüreğinden kuşlar eksik olmaz. İşte o kuşlardır ona güzellikleri gösteren. Bazen bir limandır yüreği. En fırtınalı zamanlarda güvenle sığınılacak bir liman. O limanda her zaman kendinizi güvende hissedersiniz. Yardım severdir, halden anlar. Görüp de görmemezliğe gelmez. Fırsat olsa da herkese göstersem, insan böyle olur, diye. Dostluk laf olsun diye değildir. Gerçek dost sevgili abimdir. Sevgi davranışla gösterilir. Ağzınızdan o sözcüğü düşürmemekle olmaz sevgi. Daha pek çok olumlu özellikleri vardır ki kendisine Ramiz Abi deriz. Onlar ancak ve ancak bir romana sığar. Belki de bir filme. Aktör aramaya gerek yok. Yüreği gibi fazlasıyla yakışıklıdır da. Rol yapmasına gerek yok, gerçeği oynar. Film kahramanı sanırsınız, oysa o kendini oynamıştır. Merhaba güzel insan, merhaba Ramiz Abiciğim…