Başa geçenlerin muhteşem saraylar yaptırma; tantanalı ve çok pahalı; aşırı lüksün de üstünde padişah yaşamı sürmeyi abartmaları; devlet bütçesinde ve hazinede korkunç açıklara neden oluyor.

O açıkları karşılamak için para basmaya mecbur kalındıkça da; paramızın değeri aşırının da aşırısı bir şekilde düşüyor. Özellikle ücretliler ve aylıkçılar (paramız değer yitirdiği için) hiçbir zaruri ihtiyaçlarını karşılayamaz hale geliyorlar. Bir ay önce, aylık ve ücretleriyle alabildikleri zaruri ihtiyaç maddelerinin yarısını bile; bir ay sonra ellerine geçenle alamıyorlar.

Milletin parasıyla yaptırılmış ve padişah saraylarından bile daha şatafatlı saraylarda; altın bardaklardan özel ve şerbetler içen ve özel bakımlı bıldırcınların yumurtalarıyla semiren güçlülerin bütçeden aldıkları pay; herhangi bir sıradan vatandaşa düşen paydan; milyarlarca kat fazla! Bunun adı, sosyal adaletsizlikten de öte; haramdır.

Padişahlar da, sıradan bir vatandaşın milyonlarca katı saltanatlı, lüks ve halka çok pahalıya mal olan bir yaşam sürüyorlardı. Onlar o devleti kuranların kendi ataları ve dedeleri olmasına güvenerek; tüm halkı kulları ve tüm ülkeyi kendi malları olarak görüyorlardı.

Türkiye Cumhuriyetinde, sıradan da olsa; en üst makama da yükselse; bütün vatandaşlar yasa önünde eşittir. Son dönemde bu eşitlik bozuldu. Milleti kendi kulları olarak gören bir irade musallat oldu başımıza.   Şükürler olsun ki; *Yüce Atatürk ülkeyi düşmanlardan kurtarmakla kalmadı; ülkeyi kendi malları ve halkımızı kulları gibi gören padişahların saltanatına son verdi. *Tüm yurdumuzu ve kendi mallarının hepsini bütün vatandaşlarımıza armağan etti.

Türk Lirası'nın değeri, yetkililerin saltanat harcamalarının da etkisiyle düştükçe; o parayı kazanmak için alın terleri döken vatandaşlar; yeterli beslenemiyor. Ne Yazık ki, yaşamını hiçe sayıp tehlikeye atarak çalışan insanlarımızın cebindekilerden ve ekmeğinden çalınmış oluyor.

Halbuki devlet kaynakları yağmalanmasa ve bizim paramız da hiç değer yitirmese; *Türk liramıza talep artar. *Halkımız yabancı paraları "Döviz!" diyerek kapışmak ve yastık altına koyarak, o yabancı paralara itibar kazandırmaktan kurtulur.

*Yabancı paraları bütün vatandaşlarımız bankalarda, kasalarında ve yastık altı denen gömülerde biriktirip sakladıkça; onları basan ülkelere karşılıksız yardım etmiş ve onları zenginleştirmiş oluyoruz. Bir zamanlar yabancı paraları bulundurmak yasaktı. Belki bu önlem, ulusal serveti koruma yönünde bir iyi bir tedbirdi.

Yabancı paraları resmi ve özel kasalarda sakladıkça; o kağıtları matbaada basan devletlere vergiden de daha yüksek servetler kazandırmış oluyoruz. Önlem olarak yapılacak çok şey var. Merkez Bankasının bağımsızlığına müdahale etmemek bu yolda bir adım olabilir.