Tebdili kıyafetler giyerek, birkaç askeriyle birlikte komşu ülkenin sınırını geçen komutan, o ülkenin dağlarında keçilerini otlatan bir çobana rastlar.

Gelenleri fark eden çoban köpeği, hızla yabancılara doğru koşar. Durumu fark eden çobanın “gel buraya” diye köpeğini ikaz etmesiyle köpek, çobana yakın bir yere kulaklarını dikerek oturur.

Çobanla selamlaşma faslından sonra, komutan yanlarında götürdükleri Akşehir kirazından çobana ikram eder. Çoban, ilk defa bu büyüklükte ve lezzette kiraz yediğini söyleyerek, kirazı nereden aldıklarını sorar. Komutan, yabancı olduklarının fark edilmemesi için, kısa cümleler kurarak, Türkiye’den ihraç edilen bir kiraz türü olduğunu, ancak kutunun üzerinde “Tescilli Akşehir Kirazı” yazdığını söyler.

Komutanın maksadı, komşu ülke vatandaşlarının karakterleri hakkında bilgi toplamak olduğundan, kiraz suları ağzından akan çobana; “Biraz evvel, seni ve keçilerini korumak için üzerimize gelen köpeğini öldürmeni istesek, cevabın ne olur?” diye sorar.

Çobanın yüzü asılır ve “Köpeğimi neden öldüreyim ki, bu isteğiniz hiç mümkün değil, öldürmem!” diye cevaplar.

Komutan, “Köpeğini öldürmen için sana 1.000 Euro vereceğimi söylesem, düşüncen değişir mi?” der.

Çoban 1.000 Euro’yu duyunca sırtındaki tüfeği alır ve tek kurşunda, köpeğini oracıkta öldürür. Sonra da yılışarak, teklifi yapan adamdan 1.000 Euro’yu almak için elini uzatır.

Komutan işi ilerletir ve köpeğin derisini yüzdüğü taktirde 1.000 Euro daha vereceğini söyler. Çoban cebinden çıkarttığı küçük bir bıçakla, hızlıca deriyi yüzüp ortaya atar.

Komutan, işi bir adım daha ileri götürmeye kararlıdır. “Köpeği parçalara ayır, 1.000 Euro daha vereyim” der. Belki ilk defa, aynı anda bu kadar paranın sahibi olacak olan çoban, bu teklifin de gereğini hemen yerine getirir.

Komutan, 3.000 Euro’yu çobana sayarken, bu sefer de çoban adama bir teklifte bulunur; “Köpeğin etini yersem, 1.000 Euro daha verir misin?”

Komutan, “hayır, bu kadarı yeterli” dedikten sonra, çobanın sevinç gösterilerine sırtını dönerek, yanındakilerle birlikte geldikleri yöne doğru yürürler. Komutan ve beraberindekiler, birliklerine döndükten sonra, çoban nezdinde üstlerine şu bilgileri aktarırlar:

Keçi çobanının para için yoldaşı, yardımcısı, koruyucusu ve dağda her şeyi olan köpeğini, hiç düşünmeden feda ettiğini,

Ülke insanları bu karakterde oldukları sürece, parayla her şeylerini satabilecekleri, yapabilecekleri gerçeğini gördüklerini, dolayısıyla o ülkeden korkmaya, çekinmeye gerek olmadığını, ifade ederler.

Kıymet ve değerlerini para için satanlar, bir süre sonra para aldıkları ya da menfaat sağladıkları kişilerin köpeği olmaktan kurtulamazlar.

Şahsi menfaatleri için değerlerini satanlar, aslında geleceklerini kaybettiklerini fark ederler ama iş işten geçmiştir.

İnsanlar bazen paraya, bazen makama ulaşmak için, tüm değer ve kıymetlerinden vazgeçiyorlar. Fakat milletin değerlerinden, ülkenin geleceğinden kendi ikballeri uğruna vazgeçenler, neleri kaybettiklerinin farkında olmayanlardır.

Ne olur! Sizler, şehit kanlarıyla alınmış olan bu ülkenin, taşından toprağından vazgeçmeyin. Ne köpeğinizi satın ne de başkasının köpeğine göz koyun.

Bırakın köpeğinizi para için öldürmeyi, bedeli ne olursa olsun ülkenizin bağımsız yaşaması için mücadele edin.

Paranın açamayacağı kapı yoktur tezini savunanlar, aslında “para için her şeyi yapabilirim” diyebilenlerdir. Para geçici olarak belki sizi ve ailenizi refaha ulaştırabilir lakin gerçekler ortaya çıktığında, kahreden pişmanlıkları yaşatır.

Not: Köpek dahil her canlı kutsaldır, köpek üzerinden yaptığım temsili örneklemeyi, sizler başka şekilde yorumlayabilirsiniz. Akşehir Kirazımızı da her yerde her durumda sahiplenmeye, öne çıkartmaya devam edelim.