Babam 1985 yıllarına kadar çiftçilik yaparken, Vazife Malulü olması hasebiyle de, Gazi maaşı alırdı. ikisi kız üç oğlan, beş kardeştik ve genel olarak, ekonomik sıkıntı yaşayan bir aile olmadık.

Fakat o dönemde, yeni bir traktör alınmasından ve mahsullerin veriminin düşüklüğünden dolayı, bir kaç yıl dara düşülmüştü. Yıl kaç, yaşım kaç, hangi bayram net hatırlamıyorum ama bayram önüydü ve bayramlık kıyafetlerimiz alınmamıştı.

Babamızın sedirin üstünde iki diz üzerine otururken, elinde kalınca bir nişan yüzüğü ile oynaması dikkatimizi çekmişti. Çünkü babamın, o yüzüğü taktığına şahit olmamıştık. Birden, elindeki yüzüğü bana uzatarak, “al şunu sarraf Mustafa amcana sat ve arastada ki Hasan amcan'dan da, kendine ve kardeşlerine bayramlık al” deyiverdi.

Evin büyüğü ben olmama rağmen, belki yaşım 15 bile yoktu.

Bayram için güzel kıyafetlerimiz var desem de, ısrarla ''götür sat zaten yüzüğü takmıyorum'' diyerek, kaşlarını çatmıştı.

Bu şu anlama geliyordu, dediğimi yap itiraz etme, yoksa!..

O nişan yüzüğünün parasıyla, kardeşlerime ve kendime aldığım kıyafetleri, yataklarımızın etrafına ve duvarları çeviren kazık yastıkların üstüne, dizdikten sonra uyumuştuk. O gün herşey bugün olduğundan, kat be kat değerli ve anlamlıydı.

Sabahın köründe yeni kıyafetler üzerimizde olduğu halde, babamızın bayram namazından gelmesini dört gözle beklerdik.

Her bayram olduğu gibi, ilk önce anne babamızla bayramlaşırdık.

Sonra sülalede anne babamızla birlikte, babamdan büyük kim varsa,  hiç atlamadan varsa küslükler unutularak, bayramlaşma faslımız başlardı.

Bayramlaşmaya gidilen evlerde mutlaka sofra açılır, ardından da çerez konurdu.  Sülalede bayramlaşılmamış bir fert kalmayıncaya kadar ziyaretler devam eder, bayram bitse de ''geçmiş bayramın mübarek olsun'' diye, bayramlaşmaya devam edilirdi.

Gurbette olanların dede/baba ocağına dönmemesi ayıplanır, şimdi olduğu gibi kapıyı çekip, tatile gitmek mümkün olmazdı!

Büyükler küçükleri sevgiyle kucaklarken, küçüklerde saygıyla el öperlerdi.

Akraba komşu tanıdık şöyle dursun, sokakta gördüklerimizin bile eli öpülmeden geçilmezdi.

Büyüklerin ceplerinde bozukluk olur, imkanı olmayanlar kağıda sarılı domdom şekerlerini, ceket ya da yelek ceplerinde taşırdı.

Her yaştaki büyükler, sokaktaki çocukların başlarını okşamadan geçmez, hatta ayaküstü oyunlarına bile dahil olurlardı.

Her şeye rağmen, maddi olarak her şeye ulaşmanın kolay olduğu bir dönem.

Bayramlaşmaların artık çekirdek aile içinde kaldığı ve maalesef,  bayramların tatil olduğu kabul edilir bir dönem.

Alınganlıkların zirve yaptığı, şakayla söylenen bir sözün veya bir davranışın, küsmek için yeterli olduğu bir dönem.

Bırakın dostlukları ve arkadaşlıkları, kardeşliğin bile pamuk ipliğine bağlı olduğu bir dönem.

Geçmişteki fakirlik ve yokluktan, yoksulluktan bir haber olanların, günümüzde aslında lüksün fakiri olduklarının farkında bile olmadıkları bir dönem.

Yediden yetmişe, elimizde bulunan akıllı telefonların esiri olmuş vaziyetteyiz ve telefon rehberlerimiz de kayıtlı, binlerce isme büyük küçük hiç ayırmadan, watsap üzerinden attığımız mesajlarla, bayram kutladığımızı sandığımız bir dönem.

Bu vesileyle ahirete irtihal etmiş büyüklerimize rahmet diliyorum. Geçmiş Ramazan bayramınız mübarek olsun...