Mutluluk bir tercihtir. (Steve Chandler)

Stoacı Filozoflardan Mutluluk İçin Evrensel Bilgiler

Bir önceki yazımızda (HAKAN ZEYBEK - “UNUTMA, MUTLU BİR HAYAT ÇOK AZ ŞEYE BAĞLIDIR” (pervasiz.com.tr)), Stoacı filozof Marcus AURELİUS’un mutluk hakkındaki düşüncelerinden bahsetmiştik. Stoa felsefesinin mutluk anlayışı hakkında daha detaylı bilgiler öğrenmek isteyen okurlarım olmuş. Ben de Stoacı filozofların mutluluk anlayışlarını araştırdım ve gördüm ki; Stoacı filozofların mutluluk ile ilgili önerileri günümüz insanları içinde geçerli evrensel ilkeler durumunda. Bu çağda yaşadığımız bir çok psikolojik sorunların aynısı ya da benzerleri ilkçağ insanlarında da fazlasıyla yaşanmış ve o dönem filozofları bu psikolojik problemlere evrensel reçeteler sunmuşlar.

Antik dönemlerde insan psikolojisiyle yakından ilgilenen Stoacılar, olumsuz duygular gibi hiç kimsenin hoşlanmadığı durumların üstesinden gelmek için pek çok yaklaşım denemişler. Zaman içinde ortaya çıkardıkları “psikolojik hileler”in olumsuz duyguları ortadan kaldırmak konusunda oldukça işlevli olduğunu fark etmişler ve keşfettikleri bilgileri “mutluluk için pratik bilgiler” adı altında insanlarla paylaşmaya başlamışlar. Ve bu paylaşımlar günümüz psikoloji bilimi tarafından da kabul görmektedir.

“En kötü ne olabilir?” diye sormak

Stoacılara göre “En kötü ne olabilir ki?” sorusunu kendimize yöneltmeye başladığımızda mutluluk konusunda büyük bir adım attık demektir! Olumsuz görselleştirme (kötü geleceğe ön çalışma) olarak adlandırılan bu yaklaşım, Stoacıların oldukça sık kullandığı bir yöntem.

İşlerin ne kadar kötü olabileceğini önceden hayal etmek aslında durumun o kadar da kötü olmadığını anlamamıza ve halimizden hoşnut olmaya başlamamıza yardımcı oluyor. Ayrıca kötü senaryoları baştan düşünmek korkularımızın ve endişelerimizin çoğunlukla abartılı olduğunu da fark etmemizi sağlıyor. Üniversite sınavına hazırlanan ve sınav kaygısı yaşayan birçok öğrencime, “en kötü ne olabilir ki? En kötü ihtimal sınavı kazanamazsın, işin ucunda ölüm yok ya” tarzında telkinlerde bulunduğumda biraz olsun rahatlıyorlar.

Günümüz çağdaş psikolojisinde olumsuz(negatif) görselleştirme) uygulaması bilişsel psikoterapi yöntemlerinde sıkça kullanılıyor. Stoacı filozoflar binlerce yıl önce bu teknikten söz etmişler.

“-mış gibi” yapmak

Tüm insanlar için huzur çok değerli bir duygu iken sinir ve öfke zaman kaybından başka bir şey değil. Stoacılar öfkelendikleri zaman duruma hemen müdahale ederlermiş ve yüzlerine bir gülümseme yerleştirip seslerini yumuşatarak sakin davranmaya çalışırlarmış. Tıpkı huzurluymuş gibi!

 Sinirlendiğimiz anlarda kaslarımız gerilir, ses tonumuz yükselir, kalp atışımız hızlanır. Bu durumun bilincinde olan Stoacılar, sinirlendiğimiz  anlarda tüm belirtilerini tersine çevirmemizi yani kasılan kaslarımızı rahatlatmamızı, sesimizi yumuşatmamızı ve hızlı atan kalbimizi yavaşlatmamızı önermişler. Stoacılar, içimizde yapay olarak sağladığımız bu sakinliğin bir süre sonra zihin yapımızı etkileyeceğini söylüyor. Peki günümüz bilimi buna ne diyor? Tamamıyla katılıyor! Kötü bir durumda yaşanan stresi azaltmanın yollarından biri de gülümsemektir. Psikologlar buna “ifade geri bildirim hipotezi” diyor. Yani bazen gülümsemek için kendimizi zorlamak bile sonrasında ruh halimizi iyileştirebiliyor. Kısaca, bilim insanları mutlu olmak için sahte bir gülümsemenin işe yarayacağı konusunda Stoacılarla hemfikir.

Hazzı ertelemek

Her istediğimize, istediğimiz an ulaşmayı arzuluyoruz. Ancak Stoacılar, soğuk havada paltosuz yürümüş, aç kalmak için ise öğün atlamışlar. Bunun nedeni istedikleri şeylere daha geç ulaştıklarında mutluluklarının artmasıymış. Günümüzün bilim insanları da bu konuda Stoacılara hak veriyor. Hazzı ertelemek mutluluk hormonları olarak bilinen serotanin ve depomin hormonların salgılanmasını artırdığı gibi, kişiye öz disiplin yani irade gücü kazandırıyormuş. Ramazan aylarında oruç tutmanın hikmetini bir de bu açıdan düşünmek gerekir diye düşünüyorum.

Gerçekten de hazzı ertelemek mutluluğu artırıyor. Stoacılar, iradenin güçlendirilebilecek bir kas olduğunu keşfetmeleriyle bu yaklaşımı ortaya koyuyor. İradenin güçlenmesi için oldukça iyi bir egzersiz olan “hazzı erteleme” metodu sayesinde cesaretimizi geliştirebileceğimiz ve kendimiz üzerindeki kontrolü artırabileceğimiz günümüz biliminden de onay alıyor. Yani başarının sırrı olan öz kontrolümüzü arttırarak mutluluğa ulaşabiliyoruz.

Başarısızlık çok normal!

“Ya başaramazsam!” endişesi ile çok istediğiniz halde bir şeyi başarmaktan kaçındığınız oldu mu? “Başarısız oldu diyecekler, yapamadı diyecekler, yapamam.’’ Bu düşünceler ile kendimizi çok kez aldatırız. Bunun arada bir hissedilmesi elbette normal ancak bu düşüncenin her an bilincimizde olması çok kötü bir durum, tam bir beyin felci hali ve tam bir kronik başarısızlık korkusu. Epiktetos ise öğrencilerine, Stoacılığı anlattıktan sonra işler umdukları gibi yolunda gitmediğinde kendilerini affetmelerini öğütlemiş. Günümüz bilimi de pek çok konuda olduğu gibi “affet ve devam et” yaklaşımının insan mutluluğu üstündeki olumlu etkilerini kabul ediyor.

Yapılan bilimsel araştırmalar gösteriyor ki sürekli devam eden yıkıcı öz eleştiri kişinin motivasyonunu düşürüyor ve depresyona yol açıyor. “Yapabilirim” ve “istiyorum” zihniyetini kıran yıkıcı eleştiriler yerine yapıcı öz konuşmaları (yapabilirim, istiyorum) tercih etmek öz kontrolü ve motivasyonu yükseltir.

Hayatımızı iyileştirmek için yeni şeyler denerken başarısız olmak çok normal. Yeni bir şey öğrenmek zaman alır. Özetle Antik filozofların sunduğu mutluluk için pratik bilgiler bize günümüzde bu yolda rehber olabilir.

Kalın sağlıcakla.

Görüş ve eleştirileriniz benim için önemli: [email protected]