Her insan doğar, yaşar ve ölür. Kimi erkek, kimi kız olarak dünyaya gelir. Erkek ya da kız doğmak  ya da doğurmak, insanoğlunun elinde olmayan bir sıfattır. Yaradan kader çizgisi içerisinde ayrı ayrı yaşantılar ve ölümler  vermiştir. Her bebek günahsız doğar ama her büyümüş ve ihtiyarlamış bebeğin, peygamberler hariç yaşamlarını günahsız bitirmeleri mümkün değildir.

                           İnsanoğlu ömrü  boyunca sayısız hata yapar, günah işler. Her günahın sonunda tövbe ederek Rabbinden özür diler ve bir daha o günahı işlemeyeceğine dair söz verir. Sözünde duramasa bile tekrar tekrar  tövbe ederek Rabbinden af ve mağfiret diler. Kul ile ALLAH arasında ki bu güzel durum, İslam dinini daha kolay ve yaşanır hale getirir. Günahların silinmesi tövbe ile mümkün olduğu için, Ademoğlu her zaman ümit ve korku arasında yaşamını devam ettirir..

                 Asıl sıkıntı; insanoğlunun bilerek ya da bilmeyerek yaptığı bazı hataların telafisinin olmamasıdır. Mesela yüksek bir yerden kendinizi boşluğa bıraktığınız zaman, yaşayıp yaşayamayacağınız yere düştükten sonra belli olacaktır. Örnekleri çoğaltacak olursak;  yüzmeyi bilmeyenler,denizin ortasında denizin derinliklerine dalmamalıdır. Boğulmaktan kurtulabilmek için ya birilerinin sizi görüp sizi kurtarmak için arkanızdan denize atlaması, ya da size tutup yukarı çıkara bileceğiniz bir cisim uzatması gerekmektedir. Boşluğa veya denize atladıktan sonra geriye dönmenizin hiç bir imkanı olmayacağı gibi, ağlamanın, sızlamanın ve pişman olmanın da size bir fayda getirmeyeceğini bilmeli, bundan dolayıda telafisi olmayan hatalardan her daim uzak durmalısınız.

               Hata yapmak insanoğluna ait bir beceridir. Aklı selim olan hiçbir insan, hayatını tehlikeye atacak  hatayı bilerek ve isteyerek yapmaz. Hata yapmayı ikiye ayıracak olursak, geriye dönülmesi mümkün hatalar, geriye dönülmesi mümkün olmayan hatalar. İkincisi için diyebileceğimiz ve yapabileceğimiz tek şey uzak durun bu hatalardan demektir. Peki geriye dönülebilir hatalarda  neler yapabiliriz.

              Hata yapan her insan önce kendisini  affedebilmelidir. Birinci madde kayıtsız şartsız budur. Her insanın hata yapabileceğine,  hatasız olanın sadece YARADAN olduğuna kalben inandırmalıdır kendisini. Geçmişte yapılanları  asla unutmamalı, aksine yaşadıklarını  kendisine rehber edinerek, hata sayısını en aza indirmek için gayret göstermelidir..Affetmenin geçmişini kesinlikle değiştirmeyeceğini bilmeli, ama gelecekte daha mutlu ve huzurlu günler için de lazım olduğuna inandırmalıdır kendini.

             Hırsızlık, adam kayırma, hak yemek, darbe yapmak, darbeye yardımcı olmak, sınav öncesi sorular çalmak, para karşılığı atamalar yapmak, dini kullanarak makam mevki sahibi olmak, siyasete yön vermek, ihalelere fesat karıştırmak, devlete ve millete ihanet etmek , seçilmiş ve atanmış olanlara sürekli baskı uygulamak gibi  vasıflar hata sınıfına maalesef girmemektedir. Bu işlerin sonucunda ne kendinizi afedebilirsiniz,  ne de  yaradana tövbe…... Neden mi? Çünkü bu saydıklarımızın hepsi kul hakkına  giriyorda ondan!  Kul hakkı ,kul affetmedikçe affı ve tövbesi mümkün olmayan bir durumdur.

            Hatayı itiraf edenlerin, hatalar sonucu gelmiş olduğu makamları veya kazandıkları paraları geri iade etmedikleri müddetce, bilerek hata yaptıklarına ve  yalan söylediklerine inanıyorum. Hata yapan pişman olur, üzgün olur, daha doğrusu her hatanın bir sonucu ve ‘’bedeli’’ vardır ‘’ama’’, devletimden isteğim lütfen hain olanla, olmayanı bir tutup gururlarını rencide etmeyelim insanlarımızın. Yoksa çok insan gurur meselesi yapıp dünya hayatına küsebilirler. Herkese bir gün lazım olacak olan adaleti, bağımsız hale getirip, cesur ve yürekli kararlar veren, dindar olanla hain olanı, adaletin terazisinde  bir tutmayacak hakim ve savcılara görev verilmelidir.

        Sonucu kârlı çıkan hiçbir hata daha bu dünyaya uğramamış,  uğramayacaktır. Yediği hakkı iade etmenin tek yolu hakları, hakkı olana iade edebilmektir. İade edilemeyen hak, denize atlayıpta yüzme bilmeyenin sonuna benzeyeceği gibi  HEM AHİRETTE, HEM DE DÜNYADA  sonucu hüsrandır….Yaptıklarının hata olduğunu düşünebilen insanlar, hakkı olmayan makam ve mevkiilerden ihraç edilmeden istifa edebilme erdemliğini de gösterebilmelidirler…. AKSİ TAKDİRDE; MAKAM VE MEVKİ SEVDASI YÜZÜNDEN İTİRAFÇI GİBİ GÖZÜKEN  bu tip MÜNAFIK insanlara MİLLETİMİZ her daim YALANCI VE HAİN gözüyle bakacaklardır….

        Devlet, hain ,karaktersiz ve zavallı olanları her zaman kumbarada biriktirir. Yeri geldiği zaman, gelecek nesillere örnek olması içinde harcar. Çünkü; DEVLET bilir ki, Tanklara göğsünü siper eden vatandaş, kumbaradaki bin hainden daha hayırlı ve şereflidir.