Kırk yaşlarında bir bayan “yüz elli bin lira birikimimiz var, üç odalı bir ev bulabilir miyiz?” diye emlak ofisine geldi. Daire fiyatlarını duyduğunda şok geçirip sendeleyip düşmesin diye, lütfen oturun dedim.

Akşehir’in bir köyünde (pardon mahalle diyecektim) yaşadıklarını, çocuğunun taşımalı olarak okula gidip geldiğini, 10 dekar bahçeleri ve bir inekleri olduğunu, oradaki evi kapatıp, buradan satılık ya da kiralık bir ev bulup, şehre taşınmaya karar verdiklerini söyledi.

“Kardeşim; köyde hayatınızı idame ettirecek, hatta birikim dahi yapabildiğiniz bir düzeniniz varken, neden terk ediyorsunuz?” diye sordum.

“Köyde okulumuz açık tutulsaydı, çocuğun taşımalı gidiş gelişleri, bizler için ayrı bir iş olarak görünmezdi. Çocuğumuz sürekli yanımızda kalacak olsaydı, tarla bahçe derken, belki zamanla hayvan sayımızı da artırıp, üretici olarak rızkımızı kazanmaya devam edebilirdik. Haliyle, çocuğumuzun da ileride kendine ve ailesine yetecek bir iş arayışı olmaz, köy ona yeter artardı bile. Fakat bu on iki yıllık kesintisiz eğitimin mecbur edilmesi, zaten bizim köy ve komşu köylerde, genç nüfus bırakmadı. Köylerimiz artık hızla yaşlanıyor, ölenlerin evleri dahi yıkılarak yok oluyor. Şehre giden aç ta kalsa tok ta olsa, bir daha köyünde yaşamak için dönmüyor” dedi.

“Şu da bir gerçek, çocuğumun dersleri zorla sınıf geçer seviyede, ileri seviyede okullara gidecek ve başarılı olacak kapasitesi yok. Hoş, herkes memur amir olacak ta, kim köylü olup sizlere meyve sebze süt getirecek değil mi” diye sorunca, yerden göğe kadar haklısın kardeşim diyerek, onaylamak zorunda kaldım.

“Buraya taşındığınızda ne iş yapacaksınız” dedim; “Eşim kapıcılığa ben ev temizliğine giderim, çocuk ta iyi kötü liseyi bitirir ama sonu ne olur bilmiyorum” dedi.

Çok acı bir gerçek; iktidarın eğitim, tarım, hayvancılık politikalarındaki düzensizliği ve hesapsızlığı, milleti ne hallere düşürdü.

Köyleri önce mahalle yaparak şehir statüsü verdi, sonra boşalmasına vesile oldu. Köyde yaşamak, sanki köylü olmak, eziklik algısı oluşturdu.

Bu hükümet, belki de köylünün ürettiği ürünlere yüksek fiyatlar ödememek adına, ülkenin tarım ve hayvancılıkta dışa bağımlı hale gelmesinin müsebbibi oldu.

Her köyün kendine özgü bir yaşam tarzı, gelenek ve görenekleri vardı, önce çocukları kopardınız, sonra ailelerini taşınmak zorunda bıraktınız.

Köyünde eli bol, gönlü zengin, büyüğüne karşı saygısı, küçüğüne hoşgörüsüyle istikrarlı hayat yaşayanları, şehirdeki olumsuz hayatın içine çektiniz.