Kıymetli Dostlar! Ana sütü gibi temiz Türkçemiz, gerek konuşma gerekse yazı dilinde farkına varmadan kusurlu kullanabiliyor. Özellikle Arapça ve Farsçadan dilimize yerleşmiş sözcükler, bazen o kadar kusurlu söyleniyor ki; kulakları tırmalamanın da ötesine geçiyor.

Türkçe düşünen ve Türkçe konuşan herkes, aşağıda sizlerle paylaştığımız sözcüklerin yanı sıra tüm sözcük ve sözcük gruplarını doğru konuşmak ve yazmak zorundadır:

Azap: Eziyet, ahirette verilecek ceza.      Gazap: Öfke, kızgınlık, hiddet.
"Azap", ünlü ek alırsa söyleyişte son hecedeki "a" sesi uzar. Çünkü oradaki "a" uzun ünlüdür. "Gazap"ta ise uzun ünlü yoktur. Dolayısıyla telaffuzunda uzayan ses olmaz: aza:ba, aza:bı; gazaba, gazabı...

"Egale etmek"; "saf dışı bırakmak" değil, "bir rekoru yinelemek" anlamındadır.
"Saf dışı etmek, konu dışında tutmak" anlamına gelen söz ise "ekarte etmek"tir.

Sık yapılan söyleyiş hatalarından biri de "lisan"ı "li:san" diye söylemektir.

Oysa ilk hecedeki "i" sesi söyleyişte uzamaz. Ancak "lisan" ünlüyle başlayan bir ek veya sözcükle kesişirse son hecesindeki "a" sesi uzar: lisa:na, lisa:nı; lisa:na uyan, lisa:nı anlaşılmaz vb.                         

"Ne (...) ne" bağlacı biçimce olumlu, anlamca olumsuz cümlelerde kullanılır. Bu bağlaçtan sonra gelen fiil olumlu olmalıdır:

Ne yazılışta ne söyleyişte yumuşamaz. (Yanlış)

Ne yazılışta ne söyleyişte yumuşar. (Doğru)

Nahif: İnce, duygulu, hassas.
Naif: Saf, deneyimsiz.

Yani birine iltifat edeceğiniz vakit ona "naif" değil, "nahif" demelisiniz. Tabii hak ediyorsa...
Bu arada iki sözcük de yazıldığı gibi söylenir.

O kaza onu tanımamı sağladı.
O kaza onu tanımama neden oldu.
İlk cümlede "memnuniyet", ikinci cümlede ise "şikâyet" söz konusudur.
sağlamak = olumlu durum
neden olmak, sebep olmak, yüzünden = olumsuz durum

“Ücret” işe, hizmete ödenen karşılıktır. Dolayısıyla, maaş bir ücrettir. Nitekim kiralanan şeylerin karşılığı da ücrettir.

“Fiyat” ise, alınıp satılan herhangi bir şeyin ederidir. Gömleğin, kitabın, televizyonun ücreti olmaz, fiyatı olur.

"Güruh", "değersiz topluluk" anlamındadır. Genellikle aşağılamak için kullanılır. Mesela "entelektüel bir güruh" olmaz.

 "Vasat", "kötü" değil de "orta" anlamındadır.

Aşağıdaki ilk örnekler dilimizin yapısına uygun değildir:
kadın giyim (Yanlış)         kadın giyimi (Doğru)        erkek giyim(Yanlış)                       erkek giyimi (Doğru)
çocuk ayakkabı (Yanlış)                 çocuk ayakkabısı (Doğru)
"Yarara, yararı; zarara, zararı" derken "a" sesleri uzamaz. Çünkü ikisinin de kökeninde uzun ünlü yoktur. Şöyle ki "yarar", Türkçe kökenlidir ve Türkçe kökenli kelimelerde uzun ünlü bulunmaz. "Zarar" ise Arapçadan (żarar) dilimize geçmiştir. Ancak ondaki ünlüler de kısadır.

"Hakikaten" demek varken neden "hakkaten" deriz? Hakikaten ilginç!

Kısaltmalardan sonra kısaltmaya dâhil kelimenin tekrar yazılması veya söylenmesi gereksizdir:
İBAN numarası, KPSS sınavı , ÖSYM merkezi , GAP projesi, TBMM meclisi, NTV televizyonu kullanımlarında kısaltmadan sonraki kelimeleri kullanmaya gerek yoktur.

Cinnet getirmek: Bir an için delilik belirtisi göstermek.
Cinnet geçirmek: Delirmek, aklını kaçırmak.
"Cinnet getirmek" yerine daha çok "cinnet geçirmek" ifadesini kullanıyoruz. Hâlbuki "cinnet geçirmek", "cinnet getirmek"ten sonraki aşamadır.

"Hak etmiş, hak kazanmış, layık; bir kimsenin layık olduğu ödül veya ceza" anlamlarındaki sözün doğrusu "müstehak" değil, "müstahak"tır.

"Teskere" ile "tezkere" birbirinden farklı sözcüklerdir. Örneğin asker; teskere almaz, tezkere alır. Ayrıca sözcüğün "pusula (II)" anlamı da vardır.
"Teskere" ise "sedye; malzeme taşımak için kullanılan, dört kollu ve iki kişinin taşıdığı tahta araç" anlamlarında kullanılır.

Merhem: Melhem şeklinde yanlış yazımı ve telaffuzu bulunan bu kelimenin doğru yazımı Merhem şeklindedir.

Gökalp'ın mı, Gökalp'in mi? "Yiğit" anlamındaki "alp"ta "l" sesi kalın söylenir ve kelime kalın sıradan ek alır: alpı, alptan, alplar, Gökalp'ı vb. Ancak konu "Alp Dağları" ise "l" sesi ince söylenir ve kelime ince sıradan ek alır: Alpi, Alpler vb.

Fransızcadan dilimize giren o sözün doğrusu "naturel" değil, "natürel"dir. Ama siz bunları bir kenara bırakıp "doğal"ı tercih edebilirsiniz. Neticede Türkçe.

Son zamanlarda nasıl yaygınlaştı bilmiyorum ama “olmak” yardımcı fiilini gereksiz kullanım yaygınlaşmaya başladı: çalışıyor olduğum yerine çalıştığım, dinliyor olduğum yerine dinlediğim, okuyor olacağım yerine okuyacağım, yaşıyor olduğum yerine yaşadığım demek daha doğru kullanım olacaktır.

SÖZÜN HER ZAMAN KISASI VE DOĞRU OLANI KIYMETLİDİR.