Kıymetli Pervasız Dostları! “Tevazu ve Kibir” hayatımızın bir parçasıdır. Tevazu sahibi insanlarla karşılaştığımızda kendimizi daha rahat hissederiz. Kibirli insanlarla iletişim kurarken kendimizi ezilmiş ve rahatsız hissederiz. Kibir bizi rahatsız eder, tevazu ise rahatlatır. Tevazu aslında karşımızdaki insana yer açmak için kendimizi geri çekmektir. Kendimizi geri çekerek iletişim kurduğumuz insanı buyur ederiz, onu rahat ettiririz.

İnsanoğlu tevazu ile kendisini yerli yerine koyar. Koskoca dünyada diğer tüm canlılar gibi yaşayıp gidiyoruz. Dünya sahnesinde küçücük bir rolümüz var demektir tevazu. Rolümüzü iyi oynamak, iyi insan olmak zorunda olduğumuzu hissetmektir tevazu. Koskoca kâinatta ufacık bir zerre iken büyüklük taslamaya, başkalarına tepeden bakmaya, başkalarını hor görmeye hakkımız olmadığını düşünüyorum. Tevazu sahibi olmak asla eziklik anlamına gelmez, gelmemeli. Günümüzde özellikle gençlerimiz tarafından kullanılan “ezik” diye düşünülmemeli tevazu gösteren insanlar. Bilakis başka insanların da saygıya, haysiyete ve sevgiye layık olduğunu kabullenmek demektir tevazu.

Tevazu sahibi insan, sahip olduğu gücü ve zenginliği reddeden insandır. Gücüne ve zenginliğine güvenerek kendisine ayrıcalık sunan insanın tevazuundan eser kalmaz. Bu anlamda; yazar için okuyucu, sanatçı için izleyici veya dinleyici, öğretmen için öğrenci, yönetici için yönettiği halk tevazu sahibi olması açısından bir fırsattır.

Sahici olmak, samimi olmak, kendimizi olduğu gibi anlatmak tevazuda önemli bir göstergedir. Muhatabımız hisseder tevazu ile kibrin farkını zaten. Doğallık her zaman güzelliktir. Doğal anlatım, doğal yaşam bizi kibirden uzaklaştırır. Zaralı Halil’in dizelerinde ifade ettiği gibi:

“İnsan dediğin bir tek yapraktır / Evveli ahiri kara topraktır / Bu dünyada benlik satan ahmaktır / Daim ölüm kuşu döner başımda.”

Benlik satan insan, sadece kendi benliğini, egosunu verir insanlara. Başkaca vereceği bir şey yoktur çünkü. Mütevazı insan, hayatı bütün zenginliğiyle sunar muhatabına. Her insanın hayatı boyunca bir hikâyesi olduğunu unutmadan, insanların hikâyelerine değer vererek dinlemek bile tevazua giden yolda ilk ve önemli bir aşamadır.

Cömertlik ve ikram, tevazuda önemli bir parçadır. Bilgiyi paylaşmak, maddi ve manevi yardımda bulunmak, zamanını faydalı işlere cömertçe harcamak, mütevazı insanların önemli vasıflarıdır. Popüler kültürün insanlara aşılamaya çalıştığı ün, şöhret, şan gibi kavramlar; kibirli insanların üzerinde şık durur ama mütevazı insanlarda yakışıksız durur.

Mütevazı insan, tevazu sahibi olduğunu iddia etmez. Tevazua niyet eden insanda tevazu kalmaz derler. Bir insanın yanında kendinizi rahat hissediyorsanız o insan mütevazı insandır.

Hepimiz bu dünyada sürgündeyiz sonuçta. Hepimiz bu hayatta doğruluğu ve gerçekliği arayan sürgünleriz. Birimizi diğerinden daha üstün kılan ancak erdemlerimiz olabilir, güzelliğe ve iyiliğe götüren eylemlerimiz olabilir.

Kibirli insanlar hayatımızı zorlaştırırlar. Adeta duygusal vampir gibidirler. Aşırı kibirli, kendine aşırı sevdalı kişilikler çoğalmaya başladı son zamanlarda. Hâlbuki kendi egolarını geri çekerek “ego sistemden” “ekosistem”e geçebilseler, başka varlıklara da yer açabilen bir duruma geçebilseler hepimiz rahat edeceğiz.

Kibre karşı tevazu en önemli panzehirimiz olmalıdır. Bu hususta Hz. Ali Efendimiz; “Yüksekliği istedim onu alçak gönüllülükte buldum” diye bizleri yüzyıllar önce uyarmış aslında.

Yazımızı büyük insan Hz. Mevlana’nın sözü ile bitirelim: “Kibir nedir? Kendisinden habersiz, kendini bilmeyen insanın durumudur. Tıpkı güneşten haberi olmayan buzun kendini bir şey zannetmesi gibi.”