Veysel Gültaş tarafından basıma hazırlanan Hukukçu Şairler Antolojisi’ni konu alan yazının devamı niteliğinde; 22 hukukçu şairden örnek dize ve dörtlükler.

KADI BURHANEDDİN (1344-1398)

“Er odur hak yoluna baş oynaya; Döşekte ölen murdar olur.”

BAKİ (1526-1600)

“Vasf-ı kaddinle hıram itse alem gibi kalem / Lesker-ı satrı çeker defter u divan saff saff.”

(Boyu ile bayrak gibi salınınca kalem / Satır erini defter ve divana çeker saf saf.)

SÜMBÜLZADE VEHBİ (1719-1809)

“Hep rüşvet ile eylediler devleti berbad / Bak şu ulemaya vükelaya vüzeraya.”

(Bak şu bilginlere, bakanlara, vezirlere / Hep rüşvetle devleti berbat ettiler.)

ZİYA OSMAN SABA (1910-1957)

“İnsanlar, hepinizi seviyorum! / İçinizde dostlarım, kardeşlerim var / Ey şehir! Bütün hemşerilerim. / Bayramınız bayramım, kederiniz kederim. / Yoksullar, hastalar, zavallılar, / Sizler için gözlerimdeki pınar.”

FARUK EREM (1913-1998)

“Toprağı yaramazsın / denizi kurutamazsın / havayı yok edemezsin / Bütün ağaçların özsuyunu içsen de / Bir ağaç-örneğin- bir çınar olamazsın.”

OKTAY RİFAT (1914-1988)

“Madem ki maksat barış / Yurtta barış / Cihanda barış / Salla gitsin atom bombasını / Mister Fışfış / İnsan dediğin nedir / Abur cubur / Olsa da olur / Olmasa da olur…”

NİYAZİ AKINCIOĞLU (1916-1979)

“Selamın geçiyor besbelli, / Yeşerdi telgraf direkleri; / Seneler sonrası ormanından ayrı.”

NECATİ CUMALI (1921- 2001)

“Gelecek güzel günlere inanıyorum / İmanım ver bereketini toprağın / Ve makinenin kudretine / Parasız pulsuzum ne çıkar / Huzuru içindeyim rahata kavuşanların / Hayatının son senelerinde.”

İSKENDER ÖZTURANLI (1923-2008)

“Akşam olunca ben / Daha mutlu / Daha umutlu / Daha şen. / Kuşlar gibi uçarı. / Akşam olunca dostlarım / Siz içeri ben dışarı.”

İSMET KEMAL KARADAYI (1927-2006)

“Yaşamak ne ki, diyorsunuz / Yaşamak gülmek ve ağlamaktır / Yaşamak görmek, bilmek / Yaşamak tüm eksik yanlara karşı durmaksızın / İnsan’a varmaktır.”

BERİN TAŞAN (1928-2018)

“Korka korka değil usul usul değil / Elim yüreğimde çarpa çarpa geldim / Aç kapıyı bak ne diyeceğim /Bir senin ellerinden bir senin gözlerinden…”

ATİLLA SAV (1931-2020)

“Mürekkep / Kağıt, kalem / Yaşasın… / Mürekkep / Kağıt, kalem / Kahrolsun…”

REMZİ İNANÇ (1935)

“Şiirlerim / bu kadar çoğalabilmişse / göz kırpan / güzel bakışındandır / yalnızlığım büyümüşse / senin göçebe unutkanlığındandır…”

DOĞAN ÖZ (1934-1978)

“Mapusane çeşmesi yandan akmaz / Orada / Varsıl yatmaz / Düşünmeyen yatmaz / Biz yatarız.”

M.MAZHAR ALPHAN (1941)

“Tut ki yankılanır hüzün / vurdukça dalgalar bulutlara / gök deniz olur/ deniz gök…”

CELAL ÜLGEN (1947)

“Her şafak seninle sökerdi Zilan / Sıcak yaz geceleri seninle eserdi. / Ben siye şiirler okurdum. / Sen biye Urfa türkülerini... / Yediveren gülleri kimin açılırdın baharla / Karakoyun deresinden çiçekler getirirdin. / Önceleri inanmamıştım sevdiğine. / Fakat anladım zamanla…”

VEYSEL GÜLTAŞ (1949)

“Tut / bir sevdanın ucundan / o saat / Akdeniz olursun / avuçla / sonsuzlukta / uzayıp giden göğü / hüznün isyanıyla buluşsun / akıt / gözyaşını geceye / fırlat yüreğini boşluğa / hüznün isyanıyla buluşsun / söyle / şafak söylencelerinin / ateşiyle yalazlanan / en güzel türkünü söyle / anlat / çocukların katledildiğini / utansın zeytin dalı / barışa kessin yeryüzü.”

ÖMER ÖZVEREN (1950)

“Gidersem ağlama / Yaş değmesin yanağına / üzülürüm. / Tut kulağından dünyanın / bir satır da benim için yaşa…”

HÜSEYİN AVNİ CİNOZOĞLU (1955-2015)

“Yağmurlar dağılır camlarında seferberlik trenlerinin / halkım asırlarca hatırlayacak mutlu sultanlığımı / kemanlarını kutusuna koyarken abla kemancılar / iki perde arası beni hatırlayacaklar bir de Peruz’u…”

ERDAL NOYAN (1961)

“Bir cadde uzanır önünde, düz / Gecenin ezgisi karda ışımış / Yaşamak: ayaklarını saran aklıktadır / Mutluluk: sana aynı uzaklıktadır.”

MUSTAFA YÖRÜ (1963)

“Böylesine mi sarhoş eder insanı / Urla’da bahar ayları, / Yeşilin binbir tonunu giyer dağlar / Kardeşçe yaşar zeytin ve çam ağaçları.”

BEJAN MATUR (1968)

“Mavi dövmeleri / Ve bitmek bilmez yasların çürük izleriyle / Durup ateşe bakıyorlar. / Rüzgar estiğinde hepsi ürperiyor / Göğüsleri değiyor toprağa…”