Çok değil bundan 30-40 yıl önce Cumhuriyet Bayramlarında resmi geçit törenleri vardı. Kasaplar at arabalarının üzerinde küçük ve büyükbaş hayvan keser, berberler saç-sakal traşı yapar, avcılar havaya fişek sıkardı. Kocayusuf isimli askeri vinç başta, tüm askeri ve sivil araçlar, çeşitli kurum ve kuruluşlar protokolü selamlayarak geçerdi...

Bu ilkel, sıradan gösterileri sevdiğimi, özlediğimi elbette söyleyemem ama içlerinden bir detayı asla unutamam. Kağnıların yanında arkasında yürüyen karaçarşaflı, peçeli kadınlar... Bakın işte biz böyleydik, o zamandan bugüne geldik der gibi tören geçişi yapardık.

Cumhuriyet değerleri, demokrasi, insan hakları, kadınımızın toplum içindeki değerinin vurgulanması, aydınlık yarınların işareti gibiydi...

Okullarda Andımız gibi benzeri söylemlerin vitrinden hiçbir zaman inmediğini görünce; İşte tamam! Güneşin doğduğu günler yaklaştı, beklentisini taşıyorduk…

                                                             ****

1917’de Ekim Devriminin hemen ardından Lenin ve arkadaşları, Sovyet toplumunun çağdışı kalmasının ilk suçlusunun din olduğuna karar vermişler ve ardından onu tüm unsurlarıyla birlikte kaldırmışlar. Kiliseler kapatılmış, ibadet yasaklanmış, eğitim sistemlerinde karşı propaganda ön plana çıkartılıp dinin afyon olduğu, toplumları uyuşturduğu anlatılmış.

Ve aradan yetmiş yıl geçmiş. Mevcut sistem o veya bu nedenle çökünce ilk olarak kiliseler açılmış ve bir dine inanmak, onun gereğini yapmak serbest olmuş.

Ve Rus halkı kiliseleri doldurmuş genlerindeki hiç solmayan fidanı yeniden çınar haline getirmiş...

                                                                ****

Bizde, Atatürk Türkiye’sinde hiçbir zaman böyle bir baskı kurulmamasına, her inanç sonuna kadar serbest bırakılmasına rağmen sadece tekke ve zaviyelerin kapatılmasına, hilafetin kaldırılmasına içten içe karşı duruş çoğalmış ve bu günlere gelinmiştir.

1950 yılından sonra seçim kazanan tüm iktidarlar arkasından gelenin yolunu açınca, Atatürk ve Cumhuriyet sevdalısı olduğunu zannettiğimiz başta köylü ve işçimiz “arka bahçe”den seçim sandıklarına gitmiştir.

Ve artık bugün o karaçarşaflı peçeli figürler her yere hakim olmaya başladı. Karanlığa yol alan bu devasa gemi içinde aydınlığa doğru yürüyenler hala bitmeyen bir ümitle gidiyor.

Burka giymiş kadınlarla dolu yeni toplumu korkuyla bekliyoruz.

Yolumuz Afganistan yoludur…

Allah sonumuzu haketsin.

Perşembeniz mübarek olsun!

Bugün hepinizin bildiği bir konuyu yazdım.