“Hayat ileriye doğru yaşanır, geriye doğru anlaşılır.” (Kierkegaard)

İlk yazımızda, felsefeyi tanımlamanın zor olduğunu gerekçeleri ile birlikte anlatmaya çalışmış, daha çok felsefenin terminolojik tahlilini yapmıştık. Bu yazımızda ise felsefeyi anlayabilme adına onu ortaya çıkaran etkenlerden bahsedelim. Felsefe tarihi bilinmeden felsefe bilinmez.

Bu arada unutmadan hemen belirteyim; bu benim gazetede yazı yazma konusunda ilk deneyimim. Yanlışlarım, hatalarım ya da saçmalıklarım olabilir, fakat hiç biri art niyetli olmayacaktır. “Kabul edilebilen bir yanlıştık, kazanılmış bir zaferdir.” (Ç. L. Gascigne)

Felsefenin ilk kez M.Ö. 6.yy’da İonya’da (Yunanistan) ortaya çıktığı kabul edilir. İonya olarak bilinen bölge bizim Batı Anadolu kıyılarıdır. Örneğin ilk filozof Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes Aydın Didim’de, Anaksagoras ve Heraklitos İzmir’de, Epiktetos Denizli Pamukkale’de, Aristoteles yaşamının bir kısmını Çanakkale’de, Diogenes Sinop’ta yaşamıştır. Akşehir’de de ilk çağlarda olmasa bile 15.yy ‘da yaşamış bir filozofumuz olduğunu biliyor muydunuz? Kadı Kemaluddin. Ayrıntılı bilgi almak isteyen okurlarım, Mehmet KOÇ hocamızın 15.11.2014 tarihinde Pervasız gazetesindeki yazısını okuyabilirler. https://www.pervasiz.com.tr/gundem/tarih-sayfalarindan-adi-silinmis-aksehirli-filozof-kadi-kemalud-din5729-h81801.html

Felsefenin Antik Yunanistan’da ortaya çıkması, daha önceki medeniyetlerde felsefenin konuları olan varlık, bilgi, ahlak gibi alanlarda çalışmaların olmadığı anlamına gelmez. Mısır, Mezopotamya, İran, Çin gibi uygarlıklarda felsefeyle ilgili birçok çalışmanın izlerini bulabiliriz. Ancak bu toplumlar olayları daha çok din ve mitolojik nedenlerle açıklamışlardır. Ancak yunan felsefesinde olaylar, pratik yaşam kaygılarından uzak, merak ederek, sorgulayıcı bir tarz da akılla ve gözlemle açıklanmaya başlanmıştır. Böylece felsefe bir disiplin olarak ortaya çıkmıştır.

Felsefenin Antik Yunanda ortaya çıkması da tesadüf değildir. Ekonomik zenginlik, kültürel çeşitlilik, demokratik yönetim şekli, mitolojilerin eleştirilmeye başlanması ve doğa olaylarının akıl mantıkla açıklanmak istenmesi felsefenin doğuşunu hızlandırmıştır diyebiliriz. Örneğin İlk bilinen filozof Thales, Yunanlıların çok tanrılı mitolojik din anlayışını eleştirerek, doğa olaylarını akıl ve bilim ışığında açıklayabilme cesaretini gösterebilmiştir. Tanrılar Tanrısı Zeus’un kardeşi olan Deprem ve Denizler Tanrısı Poseidon, Yunanlıların hem denizci olmaları hem de Ege’de sık sık deprem meydana gelmesi nedeniyle çok önemli tanrılardan biriydi. İnançlarına göre Poseidon kızdığında denizlerde büyük dalgalar oluşturur, gemileri batırır, depremler oluşturur, insanların evlerini başlarına yıkar, kitlesel ölümlere neden olurdu. Bu nedenle balıkçılar denize açılmadan önce denizin dalgasız olması ve tüm insanlar, deprem oluşturmaması için Poseidon’a kurbanlar keser, tapınır, dualar eder, yakarırlardı.

Thales, “Biz Yüce Poseidon’a ve diğer tanrı ve tanrıçalarımıza saygıda kusur etmiyor, ibadetlerimizi aksatmıyor, kurbanlarımızı kesiyor, tüm yükümlülüklerimizi yerine getiriyor, kulluk görevimizi yapıyoruz. Ancak gene de depremler oluyor ve günahsız bebekler bile ölüyor. Tanrılar ve tanrıçalar bizim babamız/anamız değil mi? Babalar ve analar hiç çocuklarını öldürür mü? Bu işin başka bir nedeni olmalı!..” diye düşünür. Bu düşünceyle depremlerin nedeni ile ilgili, akla dayalı bir varsayım (hipotez) ortaya atar ve bu varsayımını tartışmaya açar. İşte bilimsel ya da diğer deyimle eleştirel akılcı düşüncenin bu şekilde başladığı kabul edilir. Thales, dünyanın bir gemi misali denizin üstünde yüzdüğünü, denizde dalga olduğu zaman yer kürenin sallandığını düşünmüştü. Onun bu görüşü bugün geçerliliğini yitirmiş olabilir, ama her filozofu kendi yaşadığı çağa göre değerlendirelim.

Thales’in varsayımı öğrencileri Anaksimandros, Anaksimenes ve Ksenofenes tarafından eleştirilir ve kabul edilmez, yeni varsayımlar türetilir. Bu şekilde Milet’te bilimsel düşünceyi esas alan bir okul doğar. Buna Milet Okulu veya o bölgenin adıyla İyonya Okulu; Thales ve öğrencilerine de Doğa Felsefecileri denir. Okulun felsefesi: “Evren doğaldır. Doğada olup bitenler dinsel mitolojilere ve doğaüstü güçlere başvurmaksızın anlaşılabilir ve açıklanabilir.” Bu görüşten hareketle bilimler gelişmiş ve insan doğayı kontrolü altına almaya başlamıştır.

Görüldüğü gibi bilimsel düşünce bu topraklarda, Anadolu’da doğmuş; yalnız deprembilim değil, matematik, mekanik, tıp, tarih ve diğer bilimler de gelişmiştir.

Mitoloji ve felsefe ilişkisi öğrencilerimde hep merak konusu olmuştur. Başka bir yazımızda Antik Yunanın mitolojik tanrılarından bahsedelim.

Kısacası okurlarım; ilk filozoflar, sosyo-ekonomik faktörlerin imkan vermesiyle sorgulamışlar, merak etmişler, kuşku duymuşlar, mitolojik açıklamalarla yetinmeyip akıllarını kullanabilmişler ve felsefeyi başlatabilmişler.

Filozofların ilginç hayatlarını ve temel felsefe bilgilerini hiç sıkılmadan keyifle okuyacağın bir felsefe kitabı mı arıyorsun? “Bilgileri güvenilir kaynaklara dayansın ama hafiften de matrak olsun” mu diyorsun? “Kolay, Kısa, Keyifli Felsefe” Ömer SEVİNÇGÜL

Kalın sağlıcakla.